Bu bir Erdoğan hikâyesidir..
Maaşlarına yapılan zam SSK ve Bağ-Kur emeklilerini çileden çıkarttı desek, abartmış olmayız. Hayır zammın oranı değil, “takdimi” yani “pazarlanması” çirkindi, onur kırıcıydı, kastettiğimiz o.
Günlerce, “Öyle bir zam yapılacak ki eh işte o kadar olur!” rüzgârı estirildi. Yapılacak zam miktarı o kadar yüksek olacaktı ki, bunu bizzat Başbakan, AKP Grup toplantısında, bir “müjde” olarak açıklayacak, duyanlar, emekliler de, “Helal olsun sana!” diyecek, çarşıya pazara koşacak, dişi et, torunu süt görecekti..Yalan yok, cümlemiz böyle bir beklenti içine girdik, daha doğrusu sokulduk. Ve o gün geldi çattı.
SSK ve Bağ-Kur emekli ve yakınları, yani neredeyse 20 milyon kişi, imama uyar gibi televizyon ekranlarının karşısında saf tuttu, Erdoğan’ın vereceği müjdeyi beklemeye başladı. Başbakan da maşallah, “Biliyorum, emeklilerin gözü kulağı bende” diyor, diyor amma zam oranını bir türlü açıklamıyor, muhalefete verip veriştiriyor, ardından da kendilerinin ne kadar mucizevî icraatlar yaptıklarını, Türkiye’ye nasıl çağ atlattıklarını anlattıkça coşuyor, coştukça anlatıyordu.
Kendisini ve partisini övecek, muhalefete de söylenecek laf kalmayınca, müjde ânı geldi, emekliler de, tuttukları takımın kazandığı penaltıyı gole çevirecek santrforun topa vuruşunu bekler gibi nefeslerini tutup “Goool!” diye bağırmak ve Başbakanlarının açıklayacağı zammı duymak için tepeden tırnağa “göz” ve “kulak” kesildiler.
Ve Erdoğan açıldı, açıldı, topa öyle bir vurdu, pardon öyle bir rakam telaffuz etti ki, üç saniye önce havaya fırlamak için sıkıştırılmış çelik yay gibi kaskatı kesilmiş emekliler o anda içi boşaltılmış çuval gibi oturdukları sandalyelerde yığılıp kaldılar.
Başbakan topu yine ıskalamıştı ama o “Vurdum gol oldu” diye seviniyor, AKP gurubu ve yandaş medya da herhalde “Ameller niyetlere göredir” kavlince bu ıskalayışı “gol” diye alkışlıyorlardı.
Coşmuştu santrfor Erdoğan!
“2002 yılında net asgari ücret 184 lira iken, 2009’da 546 lira oldu, artış yüzde 168,5, tamam mı! En düşük SSK emeklisinin 2002 yılına göre aylığındaki artış yüzde 146’dır, daha ne?”
Gel de inan...
Yüzde 168 artış demek ne demek? Bir işçi 2002 yılındaki aylığı ile aldığı et, peynir, zeytin miktarının bugün yüzde 168 fazlasını alabiliyor mu?
SSK emekli aylığındaki artış yüzde 146 imiş.
Demek ki AKP iktidar olalı beri SSK emeklileri maaşları ile 2002 yılında alabildikleri makarnanın yüzde 146 fazlasını alabiliyor, o günkü maaş toplamı ile metroya 400 defa binebiliyorlarsa AKP iktidarının sağladıkları artışla neredeyse 600 defa binebiliyorlar, öyle mi?
Yani Sayın Erdoğan verdiğini söylüyorsun da zam ve başka uygulamalarla ceplerinden aldığını niye söylemiyorsun?
Mesela senden önce sağlıkta “katılım payı” diye bir şey var mıydı, artış oranlarını söylerken emeklilerin cebinden çektiğin “katkı paylarını” düştün de mi söyledin?
Bir de bankacılara, borsa spekülatörlerine yani rantiyeye sağladığınız artış oranlarını niye söylemiyorsunuz? Rantiyecinin cebine giren yüzde bin beş yüzlere varıyor, söylersek sıkıntı olur diye mi düşünüyorsunuz?
Ama aldanıyorsunuz, emekliler siz söylemeseniz de bunu biliyor zaten..
Bir Amerikan dergisi çok iyi yönetmekle gurur duyduğunuz Türkiye’yi “yaşam kalitesi” bakımından dünyadaki 194 ülke arasında nereye oturtmuş, onu da size emekliler söylesin..
Türkiye, 194 ülke arasında..
Yaşam kalitesinde 72. sırada..
Mâdem Türkiye dünyanın en büyük ilk yirmi ekonomisinden biri, peki yaşam kalitesinde niye 72’nci sırada?
Niye olacak?
Tabii ki kötü yönetildiği için..