Bryza'nın çirkin yüzü...
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Matthew Bryza, geçtiğimiz hafta üç günlüğüne Kıbrıs’ta idi. Bryza, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve Rum Yönetimi Başkanı Hristo-fiyasko yanında birçok yetkili ile Kıbrıs sorununun çözümü konusunda görüş alışverişinde bulunma fırsatı buldu. Adadan ayrılmazdan önce düzenlediği basın toplantısında ziyareti ile ilgili bilgiler verdi. Bryza, adada geçmişte varlığını hiç hissetmediği dinamik ve enerjik bir durumun mevcudiyetini hissettiğini ifade etti. “Bizim burada taraflara kendi çözümlerini bulmaları yönünde yardımcı olmaktan öte ilgilendiğimiz bir şey yok” diyen Bryza, “Kıbrıs Türk ve Rum Liderliğinin müzakere masasındaki fikirleri ve konuları, dış destek olmadan şekillendirmiş olmalarının mutluluk verici olduğunu” söyledi. Bryza, adadaki temasları sırasında, halkı, liderleri ve adadaki durumu daha iyi anlama fırsatı bulduğunu söyleyerek, adadaki arkadaşları ve gazetecilerle yaptığı sohbetler sonucunda, liderlerin mizacı, müzakere zeminleri, hedefleri, politik, psikolojik ve filozofik faktörleri daha iyi anladığını ifade etti ve bunun sayesinde, geçmişte varlığını hiç hissetmediği dinamik ve enerjik bir durumun mevcudiyetini hissettiğini vurguladı. Amerikalı böyle diyorsa yandığımızın günüdür... Bryza, ihtilafın ticari ve hukuki bir mesele olduğunu ve bunun, Kıbrıslı Rum Cumhurbaşkanı Hristofyas ile Kıbrıslı Türk lider Talat arasındaki ağır ilerleyen görüşmelerle bir ilgisi olmadığını belirtti. Bryza’nın Hudson Enstitüsü Avrasya Politikaları Uzmanı Zeyno Baran ile evli olduğu, yani ’damadımız’olduğu düşünüldüğünde Türk tezlerine sempati duyabileceği düşünülebilir. Bryza’nın geçmişte Amerikan vatandaşlarının KKTC’ye seyahat etmelerine yönelik “Amerikalı yetkililerin veya vatandaşların, Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölgeyi ziyaret etmesi konusunda; ilgili uluslararası yasalara baktığımızda, bizim yorumumuz, bu ziyaretlerin yasak olmadığı yönündedir. Yürütme organı olarak bu tür ziyaretleri teşvik ediyoruz anlamına gelmiyor tabii ki... Ama, bu tür ziyaretleri engellemeye de çalışmıyoruz. Çünkü, Kuzey Kıbrıs’a uçuşlar yasak değil.” ve Annan Planı sonrasında Kıbrıslı Türklerin ekonomik tecrit durumunun hafifletilmesi için ellerinden geleni yaptıklarına yönelik de “Kıbrıslı Türkler, ilk kez olarak, çözümden ve birleşmeden yana olduklarını söyledi. Sadece Kıbrıs içinde değil, Avrupa topluluğuyla da birleşmek istediklerini belirttiler. Dolayısıyla, biz de Kıbrıslı Türklere doğrudan yardım yapılmasını ve Kuzey Kıbrıs’la doğrudan ticaret yapılmasını destekliyoruz.” diye Rumların oldukça tepkisini çeken açıklamaları mevcuttur. Bunların hepsi boş laftan, palavradan başka bir şey değildir. Bryza’nın diğer Amerikalı yetkililer gibi Anavatan Türkiye’nin bölgede artan jeo-stratejik önemi doğrultusunda Amerikan çıkarlarına hizmet adına hareket ettiği apaçık ortadadır. Sakın bunun tersini düşünüp de ’yabancı damat’Türk tezlerini savunuyor gibi yanlış bir fikre kapılmayın. Amerikan Yönetimleri bugüne kadar Kıbrıs Türklerine verdikleri hiçbir sözü, AB gibi yerine getirmemiştir. ABD’nin adayı Yunan’a peşkeş çektiği belgelerle sabittir. ABD yetkilileri, çıkarları öyle gerektirdiği için, bugünlerde güzel laflarla Türk kamuoyunu etkilemeye ve kalpleri kazanmaya çalışmaktadırlar. ABD Başkanı Obama’nın Türkiye ziyaretinde estirilen olağanüstü ’halkla ilişkiler’rüzgarları, Bryza’nın Kıbrıs ziyaretinde de estirilmeye çalışılmıştır. Emperyalist Amerikalılar sadece konuşmakta, iş icraata gelince vaatlerini yerine getirmemekte sakınca görmemektedirler. Bu nedenle damat Bryza’nın Türk yanlısı olabileceği gibi bir yanlışlığa düşmeyin. Amerikalı kendi ulusal çıkarı dışında hiçbir adım atmaz ve hiçbir eylemin de içinde olmaz. Bunu unutmayarak uyanık olmamız gerektiğini aklımızdan çıkarmamalıyız.