BREXİT kazandı!
Birleşik Krallık'ta nihayet seçimler yapıldı. Kökleri bizden olan Boris Johnson sandıktan zaferle çıktı. Rakibi İşçi Partisi'nin hesabını da gördüğünü gözlemliyoruz.
Parlamentodaki Avrupa yanlıları da ortadan kalktığına göre, AB'den kopuş daha rahat gerçekleşecek.
Uyarılar
Şimdilik ortada birkaç olasılığın tehdidini görüyoruz; "İskoçya ve İrlanda'nın Birleşik Krallık'tan kopması hâlâ tehdit."
Diplomatik kaynaklara göre kamuoyunu kısa sürede yanına çeken başbakanın bunları da halletmesine kesin gözüyle bakılıyor.
Aynı kader
Bizim şimdilerde Johnson'a daha fazla yaklaşmamıza ihtiyaç var. Osmanlı'nın dördüncü kuşaktan torunu siyaset sahnesine Londra belediye başkanlığıyla girdi. Türkiye'ye her zaman yakın davrandı.
Bunu daha da geliştirebiliriz. En başta, havacılık sektöründe. Dünyanın en güçlü uçak motorlarını bu ülke üretiyor. Avrupa Birliği'ndeki durum daha da ilginç. Onlar AB'den kaçıyorlar. Biz ise kapının dışında tutuluyoruz.
***
Komedi unsuru
Şimdi ortak konumuz KANAL. Hani şu Karadeniz'i Marmara'ya bağlayan proje. Erdoğan işareti çaktı, herkes bunu tartışmaya başladı. Maliyeti inanılır gibi değil. Yine yap/işlet/devretle yola çıkılacak. Önümüzdeki 25 seneyi yeni borç ödemelerle geçireceğiz.
Bir gece önce sinirlendiğim İsmail Saymaz, 24 saat sonra benden tam puan aldı. Ortaya o kadar net bilgiler koydu ki, en önemli yandaşlar dahi laflarını ağızlarında gevelemekle kaldılar.
Gerçekler
CNNTURK'teki tartışmanın en güzel tarafı "komedi yanının ağır basmasıydı." Laf sokuşturmalara bayıldım. Hande Fırat'ın kahkahaları ekran başındakilere bile sirayet etti. Kendi adıma konuşursam, bu yüzden ilk kez futbol maçlarını yarım yamalak takip ettim.
Kanal İstanbul'un tartışılmasında yakaladığım olumsuzluklara da değineceğim. Her şeyden önce ortaya katlanan borç yükü çıkacak. Bölgeye en az 3 milyon yeni nüfus yerleşecek. Toprağın yarılması hareketi, deprem riskini artıracak. Hepsinden kötüsü, bu yeni geçişte, bir kaza olursa tam bir kördüğümle uğraşacağız. Boğazın en dar yeri 750 metre. Burasının ise sadece 250 metre.
***
Akşener'in göç öyküsü
Prof. Dr. Ahmet Kasım Han'ı önce kendi programı Yüz Yüze'de izledim. Misafiri Meral Akşener'di. İYİ Parti Genel Başkanı, ailesinin Selanik'in Drama'sında başlayan üç etaplı göçünü anlattı. Önce Gümülcine'ye gidiş, sonra mübadeleyle Türkiye'ye geliş ve sonunda Kocaeli'ye yerleşme.
Bizimkiler gibi
Tıpkı merhum dedemin benzeşen öyküsünü dinledim. Dedemi Selanik-Katrin'e atayan Osmanlı. Sonra mübadeleyle Söke-Bağarası. Sonuçta İstanbul. Bu yüzden Akşener'in anlattıklarını ilgiyle dinledim. Farklılığımız anne tarafımın Kafkasya'dan gelmesi. Bu yüzden bu yörenin kadınlarının hâkimiyetiyle büyüdük.
Ayakta uyuma
TV 100'deki söyleşiyi beğendim. Sadece Ahmet Kasım Han'ın kapanan gözlerini yadırgadım. Hoca, ertesi sabah yine bir başka ekrandaydı. Gözleri yine kapanıyordu. Sonunda bunun nedenini çözdüm; "ağır grip." Buna rağmen hiçbir şeyi ihmal etmiyordu.
Tek takımımız var
Avrupa macerasına dört takımla başladık. En büyük rezilliği Galatasaray'la yaşadık. Fatih Terim'in sallamaları hiçbir işe yaramadı. Beşiktaş'ın da ondan farkı olmadı.
Trabzonspor ise bir sürü şanssız sakatlıklar yaşadı. Gençlerle olayı bitirdiler. Bence Ünal Karaman ve Paf oyuncuları başarılı oldular. Kimi adı büyükler gibi olayın rezilliğini çıkarmadılar.
Buna da şükür
Gelelim en başarılımıza. Başakşehir, Alman lig liderini sahasında yenerek grubunu birinci olarak tamamladı.
Transferde başarılı olan yönetim, "futbol aklı yüksek" Okan Buruk'u takımın başına getirmekle ileriyi gördü. Buruk, Cim-Bom'daki futbolunu bugün çalıştırıcı olarak Başakşehir'de sergilemekte.
Sormak istiyorum; "Mönchengladbach'ı devirmek kolay mı?" Bunu başaran Okan Buruk'un bundan sonrası daha parlak olacaktır. Mesela önemli bir Avrupa takımını çalıştırmak gibi.
UEFA Kupası'na devam edecek takımımızdan daha da büyük zaferler bekliyoruz.
GÜNÜN SÖZÜ:
"Keşke tanımasaydım" dediğim hiç kimsem olmadı benim. "Keşke beni tanımasına izin vermeseydim" dediklerim oldu. Gabriel Garcia Marquez