Brahmanlarımız pek kızmışlar
DEVA Partisi, Anayasa''dan Türklüğü çıkarma vaadinde bulundu…
Yine DEVA Partisi, HDP''nin tutum belgesinin dikkate alınacağını duyurdu…
Gelecek Partisi, yapılmamış seçimden sonra oluşacak iktidar koalisyonu içinde koltuk pay etmeye başladı…
*
Mahallede bir isyan havası;
Vay efendim nasıl olur!
İlk düğme yanlış iliklenirse, kaçınılmaz şekilde ve bal gibi olur;
Sayemizde.
Yok, kendime haksızlık yapmayacağım;
Sayenizde!
*
Muhalefetteki 6 siyasi parti liderinin bir araya gelme gayesi neydi?
1. Parlamenter sisteme geçiş konusunda mutabakat sağlamak.
2. Bu mutabakatın maddi karşılığının da oluşmasını sağlayabilmek adına
Cumhurbaşkanlığını muhalefete kazandırmak.
Nokta.
*
Peki, parlamento seçimine ittifak haline girip girmeyecekleri bile belli olmayan, ayrı ayrı girme ihtimalleri de bulunan bu 6 siyasi partiyi, çevreden, eğitime, ekonomiden, sosyal politikalara "her alanda ortak politika geliştirmeye" kim zorladı?
Kim, her sabah, her akşam, üstelik hiç de lüzumu olmadığı halde, hayatın ve siyaset matematiğinin olağan akışına aykırı olarak bu partilerin ensesinde boza pişirdi "ortak proje" de "ortak proje" diye?
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi''nden Parlamenter Sisteme Geçiş sürecinin teknik yol haritası dışında bir "proje", "ortaklaşma" gerekli miydi sahiden de!
Böyle böyle…
Kim, apayrı ideolojik kökleri, apayrı ülküleri, apayrı metodolojileri bulunan bu partileri belki birlikte bile girmeyecekleri seçimden önce erken bir koalisyon fotoğrafına sürükledi?
*
Bu zırva dayatmaların henüz sadece alametleri beliriyorken, işin en başında bir yazı yazdım bu köşede (sonra benzeri onlarcasını daha); "6''lı masa" için dedim ki;
"Bir parlamenter sisteme dönüş mutabakatıdır.
Bir seçim ittifakı değildir.
Bir erken/peşin koalisyon fotoğrafı hiç değildir.
***
Altı siyasi parti, seçime hangi şart, koşul, şekil, ittifaklarla girerlerle girsinler, seçimden sonra "parlamenter sisteme dönüş"ü öngören bir Anayasa değişikliğinde ortak tavır almayı taahhüt etmişlerdir; sadece!
Kaldı ki, "sadece" bu taahhüt kendi başına yeterince anlamlı, yeterince takdire değer, yeterince önemli, yeterince tarihîdir; buluşmaya bunun ötesinde anlamlar yüklemek, dayatmalar iliştirmek lüzumsuz olduğu gibi, Millet İttifakı''nın ahengine de uzun vadede yalnız ve ancak zarar verir.
***
Zira…
İlkesel ittifaklar "eşitlik" zemininde kurulabilir ama siyasi ittifaklar aynı zamanda "matematiksel"dir ve farklı açılardan oran/orantı hesabını da gerektirir.
Bir gecede seçimi kazanıp, üzerine koalisyonu kurup, bakanlıkları, başkan yardımcılıklarını bol kepçeden dağıtan kulis gazetecilerinin gazını kesmek gibi olmasın ama bunu hatırlatmak zorundayım:
İlkeleri elbette bir "yuvarlak masa"nın etrafında konuşabilirsiniz. Ve fakat, isterseniz bir tek kanatlarınız eksik olsun, öyle siyasi melaike olun yine de "listeleri", "kontenjan pazarlıkları"nı o zeminde oluşturamazsanız.
O gün yuvarlak masa gider yerine siyasi kantar gelir. Herkesin özgül ağırlığı, kütlesi, yoğunluğu, çarpan/domino/kelebek etkisi neyse hesaplanır. Kimsenin veremeyeceğinden fazlasını almaya talip olmayacağı, dayatmaya kalkışmayacağı bir ortam sağlanır.
Sonra da karar "millet"e bırakılır;
Egemenlik kayıtsız şartsız onun ya hani; o bakımdan!"
*
Ne oldu şimdi?
Yüzde 1''lik parti onu mu dermiş de, sıfır nokta bilmemkaçlık partinin nasıl böyle söz hakkı olurmuş da…
Çok pardon da;
Daha önceleri nerelerdeydiniz?
Bugün kim ne diyorsa, her birine bunları söyleme zeminini siz döşediniz; satır satır!
*
Hani şu sabahları günün anlamlı köşe yazılarını daha geniş kitlelere duyurmak amacıyla yapılan programlar var ya; oralardaki arkadaşlarımız bile paylaşmaya değer görmedi, yukarıda hatırlattığım o yazı ve benzerlerini.
Çünkü…
Biz kimiz ki?
Gariban sudralar!
Tarihinin değişmeyen kaderi gereği "marabaları" mahallenin!
Bu sektörde, akıl yürütmek ve dahi vermek sadece ama sadece, gözle görülmez ama iliklerimize kadar hissettirilir olan kast sisteminin en tepesindeki o brahmanlarının haddi…
*
Kendi adıma, ilk günden itibaren bu "tek partileştirme" algısının yol açabileceği arızalar konusundaki kaygılarını paylaşmış biri olarak bugün ağzıma geleni söyleme hakkına sahibim de;
Size ne oluyor?
Daha aynı ittifakta olup olmayacakları bile belli olmayan partilerle ilgili olarak, CHP ve İYİ Parti Genel Başkanları''nın "6''lı Masa" ayrı, "Millet İttifakı ayrı" vurgularını da yok sayarak, her konuda aynılaşma beklentisi yaratıp da, ilk ve aslında doğal ayrışmada, hangi öngörü referansınıza dayanarak veryansın ediyorsunuz?
Gel de, şimdi "muhalif görünümlü yandaş" kuşkusuna kapılma!
"İMRALI''DAKİ" KIZMASIN SONRA!..
HDP''li Selahattin Demirtaş üzerinden yöneltilen, "Terör suçundan tutuklu isimlerin, örgütlerini sosyal medya üzerinden yönetmeleri ve Türk siyasetine müdahale etmelerine yol açan bir yasal boşluk bulunup bulunmadığı" sorusu vesilesiyle öğrendik ki;
İktidar, "Bu konu üzerinde çalışıyor, terör tutuklu/hükümlülerinin avukatları veya aileleri aracılığıyla dışarıya mesaj yollamamaları konusunda bir karar almaya hazırlanıyor."
*
Anayasa, yasal düzenlemelerin "eşit uygulanmasını" emrettiğine göre, acaba yazdırılan/yayınlattırılan mektupları üzerinden, son yıllarda adeta/neredeyse hunhar bir katil, bir terör örgütü elebaşı, cani değil de "kanaat önderi(!)"ymiş kılığına sokulan Öcalan buna ne diyor?
Hayır, tam seçim arifesinde araya kırgınlık, küskünlük girer, iktidar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi öncesinde olduğu gibi "HDP seçmenine mektup" yazdıramaz, yazdırsa da okutamaz filan; o bakımdan!
ÖLÜMÜ GÖR SITMAYA RAZI OL
Vural Avar''ın, sayısız sağlık sorununa, giderek ağırlaşan durumuna ve "Bu kışı çıkaramaz" uyarılarına rağmen tutulduğu cezaevinde ölümünün ardından, aynı ağırlıkta sağlık sorunlarıyla boğuşan, defalarca hastaneye kaldırılan, cezaevinde fenalaşan "müebbetlik 28 Şubat darbecileri"nden, 83 yaşındaki emekli korgeneral, çok pardon, "rütbeleri sökülmüş eski korgeneral" Hakkı Kılınç, Sincan Cezaevinden tahliye edildi.
Nihayet.
*
"Askeri darbe" denilen şey, silahlı kuvvetler eliyle yönetime el koymak hadisesi olduğuna göre…
Hükümete karşı böyle bir suç işlendiğinin varsayılabilmesi için her şeyden önce ortada "ortadan kaldırılmış" yahut engellenerek "görevini yapamaz hale getirilmiş" bir hükümetin olması gerektiğine göre…
*
Gelin görün ki…
28 Şubat''ta;
Hükümet devrilmediğine…
Koalisyon ortakları istifa ettirilmediğine…
Koalisyon dağılmadığına…
Siyasi liderler tutuklanmadığına göre…
*
Olmayan bir darbenin darbecisi olarak müebbete çarptırılmış insanların, hukuken zaten hiç bulunmamaları gereken o cezaevinden, "kocadıkları" gerekçesiyle ve adeta "lütfedilerek" tahliye edilmelerine sevinilmeli mi?
Ölümü gösterip sıtmaya razı edilerek, terbiye edilmeye üzülünmeli mi?