Bozkurt liderdir, yol göstericidir ve de avcıdır...

Direnmek (TDK sözlüğü): Herhangi bir düşüncede, bir istekte veya bir durumda ayak diremek, inat etmek, ısrar etmek, taannüt etmek.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli; “Biz hepsine Bozkurt gibi direniriz”...
Hele, vatanım ve Türklük söz konusu olunca gelecek ve gelebilecek tüm hain saldırılara karşı “direnme”ye itirazım olamaz. Aksini aklımın bir ucundan dahi geçirmem. Fakat bu işin bir “ama”sı, aynı zamanda içinde olduğumuz durumda büyük eksikliklerimiz, hatalarımız var..
Direnme sözcüğünün özünde biraz pasiflik algısı da bulunur... Saldırıları kabullenme vardır.. Birazcık da “aman durumu muhafaza” edelim düşüncesi..
Amaa!..
Bozkurt, asla ve de asla “direnme” ile yan yana getirilemez.
Büyük Ergenekon destanımızda olduğu gibi; Bozkurt, hapis olmuş bir milleti içinde bulunduğu girdaptan çıkarır. Eriteceği dağı gösterip dünyayı fetih etmesinin yolunu açar.
Bozkurt, öncüdür yol gösterir.
Bozkurt, avcıdır kendisini avlayacakları beklemez.
Bozkurt liderdir, hep önde gider.
Bozkurt asla ve de asla evcilleştirilemez.
Bozkurt, hedefini tespit eder ve gereğini yapar. Eğer direnmeye geçmiş bir “bozkurt” varsa zaten ondan hayır gelmez ve büyük bir ihtimalle o “bozkurt”un genetiğiyle oynanmıştır.
Türklüğün yok edilme sürecinde neyin direnişini yapacağız?..
Olup bitenleri bir güzel seyredip, “direnme” adına birkaç laf edip ondan sonra müzakere masasında önümüze gelenlerin ne olduğuna mı bakacağız?..
Şu şartlara “evet” bu şartlara “hayır” mı diyeceğiz?..
Türklüğün yok edilmesinin, vatanın paramparça edilmesinin müzakere masası, şartı şurtu olur mu?..
Bunun direnişi mi olur?.. Yoksa karşı saldırısı mı?..
Bozkurtlar, vatanın bölünmesi ve Türklüğün yok edilmesinin kılıfını hazırlayan “Anayasa uyum komisyonu” adlı masada oturur mu?..
Belki, Devlet Bahçeli komisyondan istifa eden Tunca Toskay’ın yerine bir isim belirlemedi ve MHP 2 üye ile komisyonda “direniyor” olabilir.
Ama bu; Bozkurtluğun ruhuna uygun mu?
MHP’nin çoktan bu “Sevr” masasını terk etmesi gerekmiyor muydu?
Tandoğan’da en az 1 milyon Bozkurt’u toplamanın zamanı geldi de geçmiyor mu?
Bozkurt Mustafa Kemal Atatürk’ü,
Bozkurt Alparslan Türkeş’i,
Nasıl hatırlarsınız?..
Savaşçılıkları, bitmeyen, bir an bile mola vermeyen mücadelecilikleri, liderlikleri, en içinden çıkılmaz dar zamanlarda yol göstericilikleri ile mi?..
Yoksa, lafta kalan “direniş” edebiyatlarıyla mı?..
Asil Türk milletinin Bozkurtları, Sevr paçavrasını yırtıp, ne yaptılar?
Direnmediler..
Toprağa gömdüler..

 

Asker mektubu
Emekli Binbaşı olan Şamil Yücel adlı okurumdan elektronik posta aldım. Bir bölümünü imla hatalarını dokunmadan aktarıyorum;
“...Yeri gelmişken küçük bir anımı da anlatmak istiyorum. Görevim gereği kendiliğinden teslim olan PKK’LI bir genci sorgularken sordum. ’Neden dağa çıktınız?’Aldığım yanıt hem ilginç, hem de ibret vericiydi. Dedi ki; ’biz altı kardeştik. İlkokulu bitirdik babamız fakir olduğu için bizleri okutamadı. Örgüt beni alıp kamplarına götürdü. Altı ay bizleri eğittiler. Bizlere şunu diyorlardı, doğu bölgesi bizlerin vatanı. Ama Türkler gelip bu bölgeyi işgal ettiler. Eğer bunlarla savaşıp bunlardan birkaç rütbeli veya rütbesiz asker öldürürsek bunlar korkup hemen bölgeyi terk edecekler. İşte bizlerde o zaman bağımsız bir Kürt devlet kuracağız. Bakın bu yaşlara geldiniz işiniz yok, aç ve sefil olarak ortalıkta gezip duruyorsunuz. Kendi devletimizi kurarsak, hepiniz makam ve mevki sahibi olacaksınız. Kiminiz subay, kiminiz doktor, kiminiz öğretmen daha ne istiyorsunuz? Öyle şartlandırıldı ki savaşmaktan, ölmekten ve öldürmekten başa bir şey düşünmüyorduk. Fakat zamanla gördük ki, olay hiçte onların söylendiği gibi gelişmiyor. Çünkü askerler vuruldukça daha çok üzerimize geliyor. Bizlere korkak tanıtılan bu insanların hiçte öyle olmadıklarını görünce, bunu mümkün olmayacağını düşündük ve bir gurup arkadaşımla örgütten kaçıp teslim olmaya kara verdik.’Ne yazık ki dağa çıkan Kürt gençleri bu şekilde kandırılıp ateşin içine atlıyor. Terör örgütüyle görüşülür. Ama ne zaman? Pes edip, silahlarını teslim ettiği zaman. Atatürk’te düşmanla görüştü. Nerede? Uşak’ta. Nasıl? Düşmanını teslim olmak şartıyla görüştü. Davulla, düğüne askere gönderilen, al bayraklara sarılan ve dizi, dizi gelen tabutların başında dualar edip ağlamak bizlere yakışmıyor. Bunları görmek bana acı veriyor. Sonuç olarak diyorum ki, Kürt sorunu yoktur. Türkiye’nin bölünme sorunu vardır. Ne haklar verirseniz verin sorunu çözemeziniz. PKK bir devlet istiyor. Ya verip kurtulacaksın. Yada, ezip bitireceksin. Bazı aydınlarımıza gelince, eveleyip geveleyip duruyorlar. Demokrasi, özgürlük, ana dil, eşitlikten dem vuruyorlar. Bunlar havanda su dövmekten ibarettir. Bu böyle biline. Bir hayal kurmuşuz onun peşinden gidiyoruz. PKK liderleri kesin ve kalıcı güvence almadan silah bırakmazlar. Daha ötesi bıraktırmazlar. Benim öngörüm, bu iş sonunda güvenlik yöntemiyle bitecek. PKK olayında, ilk yaralanan bu yara izini yıllarca çenesinde taşıyan ve yirmi bir gün boğazından süt ve meyve suyundan başka hiçbir şey geçmeyen emekli bir subay olarak bunları yazıyorum. Bebek katili ceza evinden çıkarsa, çıkaranlara hakkımı helal etmeyeceğim şimdiden ilan ediyorum.
Saygılarımla.”

Yazarın Diğer Yazıları