Boykot
Demokratikleşme ve açılım uğruna yapılan anayasa değişikliği sonucunda referandum kararı alındı. Yapılan referandumda yüzde 58 evet oyuna karşılık yüzde 42 ile anayasa değişikliği kabul edildi.
Günlerdir aydınlarımız, yazarlarımız, siyasetçilerimiz ve basınımız yapılan oylamanın oranlarını tartışıyor. Hükümet ve yandaşları başarılı olduklarını, hatta daha ileri giderek zafer kazandıklarını söylerken, muhalefet yıkılmadık ayaktayız mesajı vermeye çalışıyor.
Kimin kazanıp kimin kaybettiğine bakılacak olursa, kazananın bölücüler kaybedenin Türk milleti olduğu gün gibi ortadadır. Ama hiç tartışılmaması ise gerçekten manidardır.
Yapılan referandumda sandık boykotunda on ilimizde iç ve dış kamuoyuna bir mesaj verilmiştir. Verilen bu mesajla bu topraklar benim. Öyle ise benim toprağımda benim bayrağım dalgalanır, benim yasalarım geçerlidir, benim dilim konuşulur denilmiştir.
Hani bize dost görünüp bölücüleri besleyip büyüterek üzerimize salanlar var ya işte, onların çizdikleri Kürdistan haritalarıyla boykota giden illerin haritası nasıl da örtüşüyor. Bu durum niçin masaya yatırılmaz da hep “hükümet kazandı, muhalefet kaybetti” denir. Bu görmezden gelinme birileri için teşvik değil midir?
Bu teşvik ve oluşturulan alışkanlık değil mi ikinci boykotu getiren? Her gün bilgiçlik taslayarak basında boy gösterenler hiç düşünmez misiniz ki ülke birilerinin tabiriyle karpuz gibi ikiye bölünmektedir.
Tabii ki her boykotla bir yerlere mesaj veren köşe taşlarını yerinden oynattığına inanan ayrılıkçı guruplar bölünmeyi hızlandırma adına yeni boykot kararı almıştır.
Bölücülerin siyasi kanadı tarafından yapılan açıklamalar ve Diyarbakır’da Bilboardlara asılan Kürtçe ve Zazaca afişlerde “Demokratik özerklikle özgür okullar inşa edelim. Ana dilde eğitim istiyorum.” Yazılarının yanında 20 - 25 Eylül tarihleri arasında bir hafta süreyle velilerin çocuklarını okullara göndermeyerek boykot etmeleri istenmiştir.
Bölücülerin siyasi uzantısının başı ise çocuğunu ilk göndermeyen kişi olacağını ifadeyle, çocuğunun ana dilinde eğitim yapmasını istediğini, eyalet sistemi getirilerek bayraklarını kullanmak istediklerini söylemiştir.
Olayların boykotla sınırlı kalmayıp velilerin ilçe ve il Milli Eğitim Müdürlüklerine kendi dillerinde eğitim isteğini içeren dilekçeler verecekleri de duyurulmuştur.
Yarınlarda bölgemizde Kürtçenin dışında eğitim yapılmayacak diyerek yasalara uyan öğretmenleri geçmişteki gibi bayrak gönderlerine asarsa, bayrağımızın yanına bayrak diye bir paçavrayı asarsa ve başöğretmenin büstünü kaldırırsa yine bunlar suçtur mu diyeceğiz?
Üniversitelerde aynı olaylar yaşanıp ortalığı kan gölüne çevirirlerse belli bir gurup gençliğin hevesleri deyip, taş atan çocuklar gibi af mı edilecek? Nitekim Hakkari ve Yüksekova’da daha dün okullar yakılmış işlenen suça rağmen kime ne yapılmıştır? Hiç kimseye.
Şunu unutmayınız ki; bu boykotlar bitmeyip çoğalacaktır. Ta ki istediklerini elde edinceye kadar devam edecektir. Bu günlerde yasaları yok sayarak suç işleyenlerin sokaklarda dolaşmaları yarınlarda önü alınamaz olayların habercisidir.
Bu durum ise bunalan bir milletin şahlanışına neden olur ki, o zaman da Allah muhafaza ne olur bilinmez. Yeter artık gelmeyin benliklerinizi biraz da milleti düşünün.
Yeni eğitim-öğretim yılının sağlık sıhhat ve bütünlük içerisinde milletimizi aydınlatacak meşale olması dileklerimle...