Boşuna örnek vermemiş 1800’leri!
Latif Demirci, dün Hürriyet’te yayınlanan ve “Guernica” ya atıfla çizdiği “Erdoğan ve madenciler” karikatürünü “Picasso” diye imzaladı.
Bir taşla sanırım bundan daha çok kuş vurulamazdı.
Bir kere, her şeyden önce Picasso “kübist”lerin en şöhretlisi. Paralel, üçgen, yamuk, yuvarlak; geometriler diyarında her türlü gideri var yani!
***
1937’de, iç savaş sırasında Mussolini’yle birlikte Franco’ya desteğe gelen Hitler ordusunca bombalanan bir İspanyol kasabası Guernica.
Picasso saldırının hemen akabinde, tazecik bir acıyla, öfkeyle, nefretle sarılmış fırçasına; Guernica’nın yıkık dökük, yaralı insanlarını çizmiş, korkularını, çaresizliklerini, katillerini, ihaneti, teslimiyeti, isyanı, paramparça yürekleri, darmadağın zihinleri, yitirdikleri her şeyi ve azıcık da -umutsuzca- sahip olmayı dilediklerini...
***
Rivayet muhtelif; bir anlatıya göre Nazi işgali altındaki Paris’te yaşadığı yıllarda Gestapo tarafından sorgulanırken, Alman subayın Guernica’nın fotoğrafını işaret ederek “Bu resmi siz mi yaptınız” diye sorması üzerine “Hayır siz yaptınız” demiş Picasso!
Latif Demirci, Guernica’yı belki de en çok bu yüzden AKP Grubu’ndaki skandal takdim pozu ile gündeme gelen “Erdoğan ve Madenciler” tablosuyla özdeşleştirdi;
İki “eser”in de “bani”si içinde gizliydi!
***
Guernica 1800’lerde doğmuş İspanyol bir ressam tarafından yapılsa da -kader diyebiliriz buna!- bir “günümüz Türkiye’si” başyapıtıdır aslında.
Çünkü “büyük”!
Camilere; ibadethanelere bile “boyu” oranında kıymet biçilen şu günlerin değer yargılarına göre; neredeyse 3.5 metreye 7,5-8 metre, al “Başkanlık Sarayı(!)”na döşe duvardan duvara...
Çünkü “dombra”vari!
İspanyol milliyetçileri de sahipleniyorlar; Bask’lar da!
Çünkü “askeri vesayet” karşıtı(!)
“İspanya’nın birliği, toprağının bütünlüğü için savaşıyoruz” diyen asker fotoğraflarının gölgesinde sergilense de “İspanya’yı acı ve ölüm okyanusuna batıran askeri sınıfa duyduğum nefreti açıkça göstermekteyim” diyor Picasso eserinin tarifinde! (Anlamak için İspanya İç Savaşı’nı bilmek lazım ama yeter bu kadarı bizim “görünen”le yetinmeye alışkın “darbe hesaplaşmacıları(!)”na...)
Çünkü “yağlıboya”!
Misyonları hükümsüz kalacak yandaşlar biraz bozulabilir ama boyası dökülen bir iktidar ne ister daha; hem “yağ” hem “boya”!
Çünkü “Yeni Anayasa”cı!
Picasso, İspanya “yeni Cumhuriyete” kavuşmadan izin vermiyor Guernica’nın ülkesine iadesine. Önce demokratik kurumlar yeniden oluşturulsun diyor.
Çünkü bir kopyası “Eyy BM Güvenlik Konseyi”nde!
Danışmanları fiziksel aktivitelere harcadıkları eforun binde birini kültür-sanat faaliyetlerine harcasa, ne malzeme çıkardı, Suriye’de sıkıştıkça Birleşmiş Milletler’e kükreyen Erdoğan’a! (Düşünsenize, petrol tekeli olmak uğruna milyonlarca masumun zifte bulanmış kurşunlarla katlinin müsebbibi “Rockefeller”lar bağışçısı da; Nobel’deki ironi halt etsin bunun yanında.)
Çünkü “emperyalist işgal taşeronluğunun perdesi”!
Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, 5 Şubat 2003’te, BM’deki basın toplantısında, Irak’ta kimyasal silah bulunduğunu iddia ettiği o konuşmayı, Guernica önünde yaptı.
Görmediniz mi?
Göremezsiniz, çünkü “demokrasi götürüyoruz” yalanını “savaş-işgal trajedisinin resmi” önünde yutturmak mümkün olamayabilir diye, üstüne perde gerildi!
Ve çünkü “ölü çocuk” , “parçalanmış asker bedeni” , “çiçek açan kırık bir kılıç” , “hançer diller” ve hepsinden önemlisi acıların üzerinde yanan/yakan bir “ampul”, ampule boş boş bakan korkmuş, sinmiş bir kadın; “süreç”in bütün metaforları bir arada Guernica’da;
Bir bakışta ülkenin hali pür meali karşında!
***
Madridli Arda’nın karizması yetmez herhalde Reina Sofia Müzesi’ni Guernica’yı Türkiye’ye yollamaları için iknaya ama Somalılar, ilk AKP Grubu’nda pekala Latif Demirci’nin dünkü karikatürünü çerçeveletip hediye edebilirler Erdoğan’a..
***
Latif Demirci’ye not:
Picasso’nun “mavi dönem” indeki “sirk palyaçoları” da, bugünleri izaha çok yakışır mesela!
Keramet sakalda sandın zahir
Eski “akil”lerden Ahmet Taşgetiren, Erdoğan’ın olası bir Cumhurbaşkanı adaylığını meşrulaştıracak yeni akiller oluşturulması girişimini “olumlu bulmuş”. Zaten, ta Belediye Başkanı olduğunda, Erdoğan’a bu fikri aşılayan da oymuş. Dünkü köşesinde bir “fikirlerinin babasıyım” dememiş mübarek! Fatih’in yanında Akşemsettin neyse akiller de oymuş!
Anladık, yeni heyete de talipsin; ebed müddet akil olmak hevesindesin de Akşemsettin kim, sen kim. Keramet sakalda sandın zahir!
Velev ki rüyaların gerçek oldu Erdoğan Çankaya’yı fethetti; Köşk’ten içeri de seninle girdi; ne seni “padişah” sanan çıkar, ne de Erdoğan’da “Hünkar benim ama o benim hocamdır” tevazusu var!