Boş heybeleri doldurun

ABD’nin son kullanma tarihi geçen iktidar ve liderlerine reva gördüğü muameleleri hatırlayınca ürperiyorum. AKP’ye dosta bir uyarı; tasarlayıp da yapamadıklarınız varsa yapın; çok vaktiniz kalmamış olabilir
Ancak şer güçleri boş durmamaktadırlar, saf ve temiz halkımızı kandırmaktadırlar. Öyle ki yüce AKP’nin oy oranının yüzde 30’ların altına düştüğü yalanını utanmadan çevreye yaymaktadırlar. Bence çok çabuk tedbir alınmalı, bir e-muhtıra, 250 gr. türban, yeterli miktar ve dozda ”ılımlı İslam“ nevalesi hazırlanmalıdır.
Böylece bugüne kadar ki iktidarların aksine yandaşlarına değil, tüm halkımıza ihale, imar izni, komisyon, avanta veren AKP iktidarının oy oranının düşüşü
engellenmelidir.
Aksi takdirde ABD, raf ömrünü tamamladığı sanısıyla ”stratejik ortağı“ AKP’nin son kullanma tarihinin geçtiği kanaatine varır ki bu da ülkemiz ve onun biricik değerli varlığı AKP için bir yıkım olur.
Son kullanma tarihi
ABD’nin daha önce de sık sık yaptığı gibi son kullanma tarihi geçen sözde canciğer kuzu sarması iktidar ve liderlerine reva gördüğü muameleleri bir hatırlarsak inanın sırtımdan ürpertiler geçiyor. Örneğin Panama diktatörü saygıdeğer Noriega’ya uyuşturucu sattırıp parasını Nikaragua ve diğer bazı Latn Amerika ülkelerinde halkçı iktidarlara karşı oluşturduğu kontra çetecilere yıllarca aktarmış, kontralar yenilince aynı Noriega’yı uyuşturucu kaçakçılığından tutuklatmıştır.
Adı geçen değerli lider şu anda Florida’da pek güneş görmeyen bir mahalde misafir edilmektedir.
Yani bir bakarsınız yeni satın aldırttığınız bir depo dolusu benzinle Ankara’dan Kaliforniaya’ya uçabilen bir uçak da kurtuluş olmayabilir. Çünkü siz oraya varana kadar ABD’nin fikri değişmiş olabilir, seçimle gelmiş yenilerle ballı börekli olmuş olabilir.

Dostça not:
Pek vakit kalmadı, boş heybeniz kaldıysa çabuk doldurun...
l Cevdet Uygun / Özgür Gazetesi İskenderun

***

İnsanın yapabileceği düşü kadar
Hayallerimizin önüne görünmez duvarlar örmezsek gerçekleşiyor. Şaka yapmıyorum; çok denedim. Siz de deneyin!. Hani ”insanın yapabilecekleri düşlediği kadardır“ derler ya; öyle bir şeyden söz ediyorum.
Son günlerde demokrasi adına yapılan faşistliklerden, ”Ergenekon“ masalından, ”Açılım“ saçmalıklarından, seslerini-müziklerini beğendiğim sanatçıların riyakarlıklarından, ”Atatürk“ ten geçinen Atatürkçülerden, kendi geleceklerini kurtarmaya çalışan Vatan Kurtarıcılarından, cinayetlerden, tecavüzcülerden, minicik bebelerin ırzına geçen yaratıklardan, çıkarı için doğayı, hayvanları katledenlerden, halk adına hak için mecliste olanların beyinlerini çalıştıracaklarına yumruklarını çalıştırmalarından, küfürleşmelerinden, ses ve görüntü kirliliğinden, vb.. bunaldım. Sanki görünmeyen bir el boğazımı sıkmaya başladı. 3-5 günlüğüne de olsa kaçıp, ıssız bir mağarada her şeyden uzak yaşamanın hayalini kurmaya başlamıştım ki cebim çaldı. Ankara’dan uzunca bir süredir görüşmediğim çok eski bir dostumdu arayan. Telefondaki ses: ”Seni çok özledim. Yarın Göreme, Uçhisar’a gidiyorum. Sen de gel; hem hasret giderelim, hem de beynimizi dinlendirelim“ diyordu.
Görsel bir şölen
13 saatlik bir yolculuktan sonra, Taşkonaklar’ın büyülü atmosferine girince, kendimi boyut değiştirmiş gibi hissettim. Uçhisar aynı zamanda görsel bir şölen olan Erciyes dağı, Peri bacaları ve özellikle Güvercinlik Vadisinin, panoramik olarak en güzel seyredileceği en uç noktasıymış. Taşkonaklar da bu tepedeki yeraltı şehirlerinden birinin yer üstüne çıkarılmış haliymiş.
Medeniyetten kaçış
Benim gibi dijital uyarıcıların sesi ile uyanmaya alışık biri için, kuş cıvıltıları ile uyanmak ve yemyeşil çimlerin üzerinde güneşin ilk ışıkları ile gökyüzündeki yüzlerce balonu seyrederken ilk kahveyi yudumlamak farklı bir güne başlama deneyimi oldu. Mesela çay içerken tabağımdaki kurabiyeden almaya gelen kuşlara alışık değildim. İnsanlardan gelebilecek kötülük korkusu daha oluşmamış yüreklerinde. Keza, günbatımında gök yüzünde süzülerek daireler çizen kartalın, pike yapıp Güvercinlik Vadisinden bir güvercin kapıp havalanmasını da çıplak gözle ilk kez gördüm.
Sonunda her sabah gök yüzünde süzülerek dolaşan rengarenk balonları uzaktan seyretmek yetmedi bana da. Bu benim eksikliğim ya da fazlam. Seyrederek anlayamıyorum. İllaki içinde olduğumda hissediyorum yaşadığımı. Bu yüzden uçmaya karar verdim.
Yaşadığım sihiri bozmadım...
Bulunduğumuz bölgede sayılamayacak kadar çok pist yapılmış. Balonların biri inerken diğeri kalkıyor. Bir saatlik uçuştan sonra, kalktığımız pistten (sanırım) bir kilometre ilerideki bir piste indik. Çünkü rüzgar bizi canının istediği yöne götürmüştü. 6 gün hiç televizyon açmadım. Bilgisayarın düğmesine dokunmadım. Ve de hiçbir gazete ve dergiye el sürmedim. Hepsi vardı; ama, birine dokunursam bütün sihir bozulacak gibi geliyordu. Hep medeniyet denilen şeyin bizleri sevgiden, benliğimizden ve insanlıktan uzaklaştırdığını düşünürdüm. Doğanın doğallığında zamanı tersine yaşayınca, bu görüşüm iyice pekişti. l Yüksel Erdoğru

***

Vefa istismarından bıktık artık
Her sıkıştığınızda ülkücülerin vefalarına güvenip ben de eski ülkücüyüm, ben de milliyetçiyim diye duygusal sömürünüzden bıktık artık.
8 yıldır iktidarda kalan bir partinin,uzun müddet bakanlık yapan bir mensubu olarak icraatlardan sorumsuz tutulmanız mümkün müdür? Vatan topraklarının satışını serbest bırakan yasaya karşı çıktınız mı?
Özelleştirmeye karşı çıktınız mı?
Türkiye’nin bölünmesi projesi olan Kürt açılımına, Alevi açılımına, Roman açılımına karşı çıktınız mı?
Devletin bütün kurumlarında oluşan Türk düşmanı kadrolaşmalara karşı çıktınız mı? Habur görüntülerine karşı çıktınız mı?
Ruhban okulunun açılması tartışmalarının neresinde bulundunuz? AB’nin hakaretlerinin hangisine karşı çıktınız?
Şehit haberleri bir bir gelirken hangisinin ailesine taziyede bulundunuz?
Yandaşların devlet kesesinden beslenmelerine sesinizi hiç çıkardınız mı? İsterseniz daha da uzatalım ama gerek duymuyorum. Hasılı 8 senedir o ben de mensubuydum dediğiniz fikirleri hiç öne çıkardınız mı?
Ne yaptınız?
İsminiz tahmini retçi milletvekilleri arasında geçince hemen pırstınız. Tek seçicinize kendinizi affettirmek için Türk Töresini bile ayaklar altına aldınız.
Hayır sayın Tüzmen hayır.
Hem ülkücülüğün eskisi falan da olmaz.
l Av. Selahattin Sekban / Trabzon

***

ABD ve AB’ye en
büyük engel TSK

Başbakan Recep Tayip Erdoğan, artan PKK saldırılarına karşı şu yorumu yaptı: “Aldığımız tedbirlerle PKK şaşkına uğradı.” Yani bütün bu saldırılar, bütün bu şehitler PKK’nın şaşkına uğramasından kaynaklanıyor!!! Son bir ayda 22 şehit verdik. Neden? Çünkü şaşkına döndüler! Alınan tedbirlerden dolayı telaşa kapıldılar! - PKK’yı Habur’dan davul ve zurnayla karşılayan organizasyonu kim düzenledi? - Habur’un Çadır Mahkemelerinden Türk Bayrağını ve Atatürk Posterini “PKK kızmasın” diye kim kaldırttı?
Bayram yapıyorlardır
Acaba bunlardan dolayı mı PKK şaşkına uğradı? Güya PKK terörü bitsin diye Kürt Açılımı isimli PKK açılımını kim yaptı? Bu amaçla Apo ile kimler görüştü? O nun yol haritasını alarak kimler uygulamaya koyuldu? Bunun için mi PKK şaşkına döndü? PKK lideri Apo’yu Kenya’da paketleyip Türkiye’ye getiren, PKK’lı Şemdin Sakık’ı Yarasa Operasyonu ile yakalayan Korgeneral Engin Alan nerede? Silivri’de!!! PKK’ya en büyük darbeyi vuran Özel Harekât Dairsi Başkanı İbrahim Şahin nerede? Silivri’de!!! Bir dönem PKK’nın korkulu rüyası olan Veli Küçük nerede? Silivri’de!!! İmralı’da Apo’yu bekleyen askeri birliğin komutanı Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel nerede? Silivri’de!!! PKK düşmanı Generaller, Albaylar, Yarbaylar, Binbaşılar, Yüzbaşılar, Astsubaylar; Balyoz’du, Kafes’ti, Ergenekon’du diye birbiri ardına Beşiktaş Mahkemelerinden Silivri Ceza Evine doğru yol alırken PKK nasıl paniğe kapılır? PKK bayram ediyordur, bayram...
Müthiş kayıtlar
Yasadışı yollardan elde edilmiş ses kayıtlarını yandaş, işbirlikçi medya devamlı açıklıyor. Bir yerlerden bunlara servis yapılıyor. Bu güne kadar basına yansıyan gizli ses kayıtlarından bir bölümünü aşağıya aktarıyorum: - Eski Jandarma Komutanı ve ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) Başkanı Sayın Şener Eruygur’un eşi Mukaddes Eruygur’un ses kaydı. - Harp Akademileri Komutan yardımcısı Korgeneral Selahattin Uğurluya ait olduğu söylenen ses kaydı - SAS Komutanı Deniz Kurmay Kıdemli Albay Orhan Yücel’in internete düşen konuşması. - Genel Kurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un Brüksel’de yaptığı konuşma. - Eski Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın konuşması. - Genelkurmay Başkanlığı Elektronik Sistemler Komutanı Tuğgeneral Münir Erte’nin eleştiriler açıklamaları. - Tümamiral Kadir sağdıç’a ait olduğu iddia edilen ve TSK ile ilgili sözlerin bulunduğu ses kayıtları. Görülüyor ki ülkemin en saygın komutanları dinlenip ses kayıtları basına pompalanıyor. Düşman ordusu olsa bile bu kadar dinlenemez. Bunu yapanlar şunu asla unutmasınlar ki Türk Milletini koruyan, milletin bağrından çıkan bir tek ordumuz var. Maalesef bu ordu yıpratılmaya çalışılıyor. Devam edeyim: - İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in Tuncay Özkan ile yaptığı telefon konuşması, - Eski YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’in Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili ses kaydı. - CHP Milletvekili Ahmet Ersin’in Ergenekon soruşturmasının gizli tanığı Paradise Pastanesinin sahibi Erdal Erdoğan ile yaptığı konuşma. - Doğan Yayın Holding Başkan Yardımcısı Soner Gedik ile Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanı Mehmet Akif Ulusoy arasında geçen konuşma. - Anayasa Mahkemesi Üyesi Serdar Özgüldür’e ait olduğu iddia edilen ses kaydı. Velhasıl; bu kayıtları yapanların yani yabancılarla işbirliği içinde olanların ABD ve AB’nin; Türk Milletini koruyan bir Türk Ordusu’ndan rahatsız olduğu apaçık ortada. Çünkü ABD ve AB’nin Türkiye üzerindeki kötü emellerinin önündeki en büyük engel TÜRK ASKERİ’DİR.
l Namık Kemal Dimlioğlu /
ADD Antalya Şubesi Y. Kurulu Üyesi

***

Bela çekmeye tahammül kalmadı
Kirlenmiş siyaseti de temizlemek siyasetçiye düşer. Genel merkezinden, il başkanına, ilçe başkanından delegesine, seçmenine kadar partinin yapması gereken asıl iş: Siyaseti kirlilikten kurtarmak, ülkenin bekası için iktidar olmak!. Bu zorlu yolun getireceği başarı duygusallığa feda edilemeyecek kadar hayatidir!.. Muhtemel sürtüşmelere kapı aralanmamalıdır. Yurtseverler, aydınlar, cumhuriyet sevdalıları, yurdun bekasını tehlikede görenler, sosyal demokratlar, sol düşünenler, delegeler, ilçe başkanları, il başkanları, milletvekilleri, merkez yönetim kurulu üyeleri, merkez yürütme kurulu üyeleri, grup başkan vekiller, genel başkan yardımcılar...genel başkan adayları, partiye gönül vermiş olanlar, küskünler... Vatandaşlar!... Çağrım herkesedir!...
Yepyeni bir dönüm noktasının eşiğindeyiz..
Bu eşikte her yurttaşa büyük bir görev düşmektedir!.. Sözümü Yüce Ata’nın ileri görüşünün bir kanıtı su özlü sözüyle tamamlamak isterim: “Efendiler!... Eğer bu millet, bu memleket, parçalanacak olursa, genel şerefsizliğin altında, şunun bunun şerefi de parça parça olur!.. Biz o genel şerefi kurtarabilmek için harekete geçen millete ruhumuzla katıldık. Katılmamıza engel olabilecek şahsi rütbeleri, mevkileri de genel şerefi kurtarmaya yönelik bir gaye uğruna feda ettik. Bunu anlamayıp da milleti kendi kafalarına göre idare etmeye kalkışan kuvvetler artık bir beladır. Bela çekmeye de bu milletin artık tahammülü kalmamıştır.”
l Mehmet Halil Arık / Emekli Eğitimci Denizli

***

Dinine gönülden bağlı bir lider
Atatürk İslam dininin herkes tarafından çok iyi anlaşılmasının,öğrenilmesinin taraftarıdır. Kur’anı Kerimin tefsirinin o günün insanlarının anlayacağı bir dilde yapılmasını ister. Bu maksatla merhum Elmalı Hamdi Yazır’a tefsir, Mehmet Akif Ersoy’a da meal yapma görevi verilir. Atatürk’ün din alanında yaptığı önemli hizmetlerden birisi de hutbelerle ilgilidir.Atatürk’ün talimatıyla hutbeler Türkçeleştirildi. Şimdi camilerimizde dinimizi ve dünyamızı ilgilendiren bir çok konular, hatiplerimiz tarafından anlaşılır ve sade bir dille Türkçe olarak anlatılmaktadır. Atatürk,dinin istismarını önlemek için dinin iyi anlaşılmasını bizzat uygulamalarıyla ortaya koymuştur. 7 şubat 1923’te Zağnos paşa camiindeki hutbe büyük önem arz etmektedir. Kuvayi-milliye şehitlerinin ruhuna ithafen bir mevlit okunduktan sonra,caminin içinde minberde şu konuşmayı yapar. “Bizim dinimiz en makul ve en doğal bir dindir. İslam’ın sosyal hayatı içinde hiç kimsenin,bir özel sınıf halinde varlığını sürdürme hakkı yoktur.Kendilerinde böyle bir hak görenler dini kurallara uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur,hepimiz eşitiz ve dinimizin kurallarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz (Söylev ve demeçler 1959 c.2 s.90) l Nuri Yüceer

***

Koşun gençler
Güzel ülken tehlikede
Koşun Türk gençleri, koşun
Hainler dolu ülkede
Koşun TÜRK gençleri, koşun

Atamızın emaneti
Ceddin kurdu bu devleti
Bitirelim ihaneti,
Coşun Türk gençleri, coşun

Dil uzatıyor orduma
Göz dikmiş cennet yurduma
Hiç bakmadım ki ardıma
Düşün Türk gençleri, düşün..
l Sabit İnce

MİNİ YORUM
Milleti hasta ettiler

Bir okurumuz “Bende zaten ülser, tansiyon, kalp vardı, memleketin halini izledikçe bir de zona hastalığı çıktı” yazmış... Şaka değil... Eni konu konuşmuş doktorla, “hepsi stresten kaynaklanıyor” demiş. Necip Bey, Paris’ten Türkiye’ye baktığında hastanelik oluyorsa, İstanbul’da, Ankara’da, Bursa’da, Van’da... yaşayanın halini siz hesap edin.

Yazarın Diğer Yazıları