'BOP'layarak geliyor
Kim demiş ‘Ilımlı İslam’ yok diye
Türk tipi bir laiklik ve Türkiye Müslümanlığı’nı istemeyenler, Türkiye Cumhuriyeti’ne, kurumlarına ve değerlerine savaş açtılar; iktidarı, neo-liberalleri, eski solcu lejyonerleri kullanıyorlar
İnce, Akyol’u bombaladı:
Ilımlı İslam projesi “Amerikan çıkarlarına aykırı” mı senin kadar bilemem ama Türkiye’nin çıkarlarına düşmanca aykırı olduğunu çok iyi biliyorum
Milliyet’in ağır topu Taha Akyol üstat, “ABD’nin Türkiye’yi ’şeriatı ılımlı uygulayan bir İslam devleti’yapma projesi yoktur! Böyle bir proje Amerikan çıkarlarına aykırıdır üstelik” (“Komplo Teorisi” başlıklı yazısından, 04.07.08) diye buyuruyorlar. Eh akan sular durur!
Ama bazı suların akması durmuyor:
Ilımlı İslam projesi, Büyük Ortadoğu Projesi’nin çok önemli bir parçasıdır ve Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut Başbakanı da bu BOP’un anlı-şanlı eşbaşkanıdır.
İki ay önce ABD’nin Demokrat ve Cumhuriyetçi yetkililerin ağzından kendi kulağımla duydum ve konuyu kendi ağzımla tartıştım. Adamlar AKP’nin kapatılma davasına çok bozulmuşlardı.
Kim bilir belki de adamlar benimle dalga geçiyordu.
Ben “Böyle bir projenin Amerikan çıkarlarına aykırı” olup olmadığını bilemem tabii Üstat Akyol gibi. Ama böyle bir projenin Türkiye’nin çıkarlarına düşmanca aykırı olduğunu çok iyi biliyorum.
* * *
“İslam’la Demokrasi’nin bağdaştığını Türkiye’de kanıtlamak zorundayız. Bu konuda ABD başarısız olmayı göze alamaz!”
Bu cümle haziran ayında son derece önemli bir ABD temsilcisi tarafından bana ve eşim Ülker’e söylendi. Tartışmanın konusu Ilımlı İslam ve Büyük Orta Doğu Projesi idi.
İslam’la demokrasinin bağdaştığını kendi özel yapı ve önlemleri ile Türkiye Cumhuriyeti kanıtlamış durumda. Daha doğrusu ABD ve benzerleri Türkiye’nin içişlerine burunlarını sokup ortalığı karıştırmadan, siyasal İslam horozu ötmeden önce kanıtlanmış durumdaydı.
* * *
ABD ve AB laikliğin yol gösterdiği bir rejim istemiyorlar Türkiye’de. Laiklik, Kemalist Cumhuriyet’in temel direği. Türk tipi bir laiklik ve Türkiye Müslümanlığı’nı değil de “Ilımlı İslam” ı tercih edenler Türkiye Cumhuriyeti’ne savaş açmış durumdalar. Bu savaş hiç de yeni değil 1923’ten bu yana sürüp geliyor. Cumhuriyet’e karşı kutsal savaş açmış olan ortaklık 2002 yılında AKP’yi iktidara getirdi. Şimdilerde TSK’nın onurunu kırmak için AKP’yi, İslamcıları, tarikatları, neo-liberalleri, eski solcu lejyonerleri kullanıyor. Amaç: Silahlı Kuvvetler’i itibarsızlaşmış, solu iğdiş edilmiş, bütün kurumları İslamileştirilmiş, bir Ilımlı İslam Cumhuriyeti’ne dönüştürülmüş Türkiye. Ve iktidarda yularını ABD’ye teslim etmiş bir İslamcı parti. “Ilımlı İslam” işte bu!
ABD, yüzümüze söylendiği gibi, işte bu konuda başarısız olmaya katlanamaz, katlanamıyor!
* Özdemir İnce / Hürriyet
++++++
‘Ergenekoncu STK’ avı
Cumhurbaşkanlığına bağlı Devlet Denetleme Kurulu (DDK) Mayıs’ta bazı sivil toplum örgütlerine (STÖ) gizli bir yazı gönderiyor. Aralarında Barolar Birliği, Tabipler Birliği, veteriner, eczacı, diş hekimleri, ziraatçılar, muhasebeciler, mimar ve mühendisler, noterler, bankalar, seyahat acentaları birlik ve odaları ile TOBB da var. Yazıda, DDK bu kuruluşlardan hesap soruyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “haberim yok” diyor.
Örneğin, Türk Tabipler Birliği’ne: Faaliyet alanınız nedir? Onur kurulundan hangi hekimlere, ne ceza verdiniz? Mali durumunuz nedir?
Örneğin, Türkiye Barolar Birliği’ne: Beş yıllık geriye dönük mali durumunuz nedir? Türkiye’de son dönemde baroların yönetimlerine kimler seçilmiştir?
Her STÖ’nün mali durumu mutlaka soruluyor. Bayram değil, seyran değil, DDK bu kuruluşları neden öpmeye çalışıyor?
Anayasa’nın 135. maddesine göre, DDK’nın böyle bir yetkisi varsa bile, neden şimdi?
Durup dururken sorgulama. STÖ’ler bunu psikolojik sindirme olarak algılıyor.
Acaba, iddianamede adı geçenler arasında bu oda ve birliklerde görevli olanlar var mı? Ya da, bu kuruluşlar Ergenekon’a para aktarmış mı? Senaryolardan senaryo beğenmek serbest.
Gül’ün haberi yoksa, DDK’ya bu görev gökten zembille mi iniyor?
Maliye de, sendikalara soruyor:
Kime, ne kadar kıdem tazminatı ödediniz?
Bazı demokratik eylemler sonrasında, Tayyip Erdoğan çıkıyor ve sendikalara “Bu otobüsleri nereden buldular” diye soruyor. Kıdem tazminatını öğrenerek, “işte bunlar sendika ağası” diye ferman yayınlamak için mi?
Kendinden yana olmayan, kendisi gibi düşünmeyen her kesimle kavga etmek adeti, şimdi bu gibi sorularla resmiyete dökülüyor.
* Yalçın Doğan / Hürriyet
++++++
Liboşlar seninle gurur duyuyor Eser Hoca
Kavramların ve kurumların içinin boşaltılması yöntemini benimseyen basın tetikçilerinin Psikolojik Savaş’ta en güvendikleri cephe İkinci Cumhuriyet. Atatürk, Türk kimliği ve 10. yıl ruhuna sahip “bizim Cumhuriyet” e karşı olan bu güruhun, akademik kalkan yazılarına bir yenisini daha eklemiş Eser Hoca. Beğenmedikleri, “TSK güdümlü, bu ideolojik devlet” e karşı, demokrasi ve evrensel hukuk bayrağını açmış yine. Bence bu bayrak, ölümüne AB’ci, neo-liberal cepheyi pek açmaz hocam.
“Cumhuriyet” kanunlarının tez elden iptalini dayatan, kendinden olmayana yaşam hakkı tanımayan bu ’teokrat kulüp’aracılığıyla adalete ermek, hiç de cezbedici bir havuç değil.
++++++
“Borç yiğidin”, Taraf, kim bilir kimin kamçısı
TSK’yı hedef alan, finansörü tartışılan Taraf’ın sahibi Başar Arslan, Sabah’a konuşmuştu. Arslan, gazeteyi yayıncılıkla finans ettiklerini söylemiş “Ekonomik açıdan büyük zarar. Zorlanıyoruz. Sıkıştığımız zaman hisse karşılığında borç alıyoruz” demişti!
Oysa Serdar Akinan Taraf’ın nasıl finanse edildiğini rakamlarla sorgulamıştı: “50 bin tirajın altında, doğru düzgün reklam almadan ve 40 kuruşa gazete çıkarmak ayda en az 500 bin dolar net zarar. Alkım Yayınları matbaası gece vakti gizli gizli para basmıyorsa bu gemi yürümez.”
Fatih Altaylı ise 17 Temmuz’da, Habertürk.com’daki yazısında, Sabah’ta günde 150 bin basılan Taraf’ın harcamalarının aylık 2 milyon YTL olduğuna dikkat çekmişti. Röportaj yapmak yetenek gerektirdiği için Sabah’ta bu maliyet hesapları sorgulanmamıştı! Oysa Arslan’ın “Zaman içerisinde bu yatırımın karşılığını alacağımızı düşünüyoruz” sözleri atlanmamıştı! Eee borç yiğidin kamçısı! Taraf da birilerinin kamçısı!.. Bir askere, bir Atatürk’e vurup duruyor! Elbette bu yayınları ellerini ovuşturarak izleyenler sadece alkış çalmıyordur!
* Mehmet Faraç / Cumhuriyet
++++++
Herkesin hesabını kitabını görelim
BİR süredir medya dünyasında Taraf gazetesinin mali kaynakları ile ilgili bir tartışma sürüyor. Bu konudaki ısrarlı sorulara yanıt verilmedi.
Sadece Ahmet Altan, tüm medyayı hesaplarını açıklamaya davet etti. Herkesin hesabını, kitabını görelim.
Taraf için bir kamu bankasından 10 trilyon lira borç istendiğini, ancak kredi talebine beklediği hızda yanıt alamayan gazete için “yukarıdan gelen bir emir” ile özel bir uygulama yapıldığını biliyorum. Talep beklerken bölge müdürlüğü onayıyla bir acil nakit akışı sağlanmış. Bununla ilgili temerrüt söylentileri de var ama işin orasına artık “bağımsız” BDDK bakar.
Ahmet Altan, hazır herkesi hesaplarını açıklamaya çağırdığına göre işe kendisinden başlayabilir mi acaba? Taraf’ın kamu bankalarına ne kadar borçlu olduğunu, geri ödemelerdeki durumu merak eden çok kişi var, eminim.
* Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet
++++++
Bunları biliyor muydunuz?
Düzen bozulmuşken... Cumhurbaşkanı Gül’ün Norveç Cumhurbaşkanı gibi davrandığını... Köşk’te Hakan Şükür ya da Kırkpınar Başpehlivanı’nı kabul ederek, “Can sıkıntısından ne yapacağını bilememek” sendromunu dışarıya yansıttığını... Başbakan Erdoğan’ın, “Ergenekon İddianamesi”ne girdiği söylenen “Agarta Efsanesi” konusunda Akif Beki’yi, “Agarta magarta diyorlar... Akif! Ne iş?” diyerek sıkıştırdığını... Beki’nin ise, “Kayıp Kıta Atlantis... Şambala... Ayranların diyarı...” diyerek kekelediğini... Erdoğan’ın da “Ne bu ya... Hiçbir şey anlamadım... Git biraz daha detay çalış” diyerek posta koyduğunu...
* Ahmet Hakan / Hürriyet
++++++
MEDYA AHLAK KALMADI
Star’a el konilması, iş başına hükümet yanlısı kişilerin getirilmesi yeterli tepki görmeyince TMSF rahatladı. Koca medya grubu iktidarın borazanı ve yandaş isimlere para dağıtılan bir çiftlik haline getirildi.
TMSF medyanın tadını alınca başka el koymalar da gündeme geldi. AKP iktidarının yarattığı korku ortamı hükümete bağlı medya düzeninin adeta legal hale gelmesini sağladı. İktidar uzunca bir süre bu medya şirketlerini direkt kontrol etti. Sonra da seçilmiş kişilerin katıldığı sözde ihalelerle kendi yandaşlarına verdi. Geldiğimiz nokta budur. Ve bu medya şimdi karşı olduğuna inandığı her dürüst kişiye saldırıyor.
* Can Ataklı / Vatan
++++++
Böyle olur TRT’nin özerkliği
Yayın ve ihaleden sorumlu danışmanlar
TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin Mehmet Yılmaz Küçük’ü hukuki konularda, Fazlı Yıldız’ı ise ihaleler ile ilgili konularda danışman olarak görevlendirmişti. Konuyla ilgili soru önergesine cevaben de “TRT Küçük ve Yıldız’ın ” ilgili mevzuat çerçevesinde ilgili Devlet Bakanı Mehmet Aydın’a bilgi vermek üzere geçici olarak TRT’de görev yaptığı “ bildirildi. Oysa, ” Anayasanın 133. maddesine göre TRT özerktir ve yayınlarının tarafsızlığı esastır. Eğer bu kişiler Mehmet Aydın’ın danışmanı ise; Başbakanlık’ta görevli danışmanların Mehmet Aydın adına TRT’de bulunması anayasaya ve TRT yasasına aykırıdır “
* Parlamento Kulisi / Cumhuriyet
++++++
MİNİ YORUM
Sapla saman
Yazarken çoğu kez kıldan ince, kılıçtan keskin bir çizgideyiz. Sözcükler “hop hop lastik top” oynaklığında. Yerleşik kavramlarla gerçek anlamları arasında savaş var. Olumsuz vurguyla “dinci” yazarken “dindar” ları kastetmiyoruz örneğin.
Görünen köy. Bugün yayımladığım Özdemir İnce yazısından sonra “İslamlaşmaya karşı mısınız” mailleri gelecektir. Peşinen cevaplamış olayım: çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede İslam’ı yaşayabilmenin “dinciler” yüzünden, bu kadar zorlaşmış olmasına karşıyım.
* Selcan TAŞÇI