"Bölünme tehdidi" algısı ve AKP
Kadir Has Üniversitesi’nin 26 ilde yaptığı araştırmada, katılımcıların yarısının “bölünmeyi tehdit” olarak gördüğünü ortaya çıkarmış. Türkiye’nin bölünme tehdidi altında olduğunu söyleyenlerin oranı %53. Araştırmaya katılanların %52.1’i Kürtlerin ayrı devlet kurmak isteği olduğuna inandıklarını belirtmişler. Katılımcıların %54’ü AB üyeliğini desteklerken, %43’ü üyeliğe karşı görüş belirtmiş. Bu ankete göre hükümete güvenenlerin oranı %26.5’de kalmış. Yine bu araştırmada Türkiye’yi tehdit eden unsurlar olarak %59.9 ile PKK, %45.3 ile küresel ekonomik kriz, %34.3 ile ayrılıkçılık ve %28.3 ile aşırı dincilik gösterilmiş. Ülke olarak da Türkiye’ye yönelik en büyük tehdidin sırasıyla %67.8 ile ABD’den, %51 ile de İsrail’den geldiğini belirtmişler.
AKP’nin algısı,
halkın sağduyusu!
Bir defa araştırmaya iştirak edenlerin yarısı ülke için “bölünmeyi tehdit olarak görürken, iktidarın icraatlarını başarılı bulmuyor, muhalefete de güvenmiyor”. Bu yönü itibarıyla araştırma tarafsız ve bağımsız olarak görülebilir. Bu yüzden araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlar ciddiye alınmayı hak ediyor.
Gerçi bu tür sınırlı araştırmalar, gerçek ve genel anlamda sahadaki durumu tam olarak yansıtmazlar. Ancak bir fikir vermesi bakımından üzerinde durmaya değer. Bu araştırma sonuçları her şeyden önce halkın son zamanlarda yaşanan bölücü girişimlerden ne denli rahatsız olduğunu ortaya koyar niteliktedir.
AKP iktidarı ülkede yaşanan örgütlü bölücülük, ayrımcılık, hatta yıkıcı faaliyetleri “ileri demokrasi” nin gereği olarak sunuyor. Bu durumu insanlar ise toplumsal ayrışma ve bölünme olarak algılıyor. Toplumun “bölünmesi” konusunda halkın algısı ile iktidarın algısının birbirinden çok farklı olduğu görülmektedir. Nitekim araştırmaya katılanların verdikleri cevaplar, ülkenin birliği ve bütünlüğüne karşı gelişen olaylardan büyük kaygı duyduklarının kanıtıdır. Başbakan Erdoğan’ın “bedeli ne olursa olsun” diyerek başlattığı açılımların halk arasında tedirginlik yarattığı bellidir. Bu da “zorunluluk, gereklilik” ya da “başka çaresi yok” diyerek bölücülere tanınan özgürlüğün, sade vatandaşta karşılığı olmadığını göstermektedir. İktidarın “Demokratik açılım” adı altında ortaya koyduğu ilkesiz, hedefsiz ve niteliksiz yaklaşımlar, etnisitelerin ve mezheplerin arasını açmaya neden olmuştur.
Araştırma sonuçları; AKP kurmaylarının ötekileştirici, ayırıcı ve bölücü türden girişimlerini onca “hazmettirme” amaçlı psikolojik operasyona tabi tutmalarına karşın, halkın sağduyusundan kaçırmalarının mümkün olmadığını ortaya koymuştur. En azından bu araştırma sonucu Türk toplumunun, ülkenin bölünmesi dahil, hiçbir gelişmeye karşı sigortalı olmadığının farkında olduğunu gösterir niteliktedir. Farkındalık ülkenin güvenliği, milletin ve vatanın bölünmezliği adına kazançtır. Halkın, durumun farkında olması son derece önemlidir.
Bu araştırma sonuçları, aynı zamanda toplumun AKP iktidarının her şeye ve her ihtimale açık bir Türkiye meydana getirdiğini de fark etmiş olduğunu göstermektedir.
Ekonomik geri kalmışlık, işlemeyen demokrasi ile insan hakları ihlalleri ayrılıkçılığı besler ve terörü teşvik eder. Ancak iktidar yetkililerinin sandığı gibi bölücülük, zayıf demokrasinin, kötü bireysel hak ve özgürlüklerin sonucu değildir. Bugün iyi işleyen hatta “ileri” diye sıfatlandırılan demokrasilerle yönetilen ülkeler bile bölücülük ve ayrımcılık tehdidi ile karşı karşıyadır. Örnekleri Kanada, İspanya, İtalya, İngiltere, Belçika’dır. Bu ülkelerin bölücü ve ayrımcı taleplerle karşı karşıya olması, ayrılıkçılığın bir demokratikleşme değil, milliyetçilik daha da ötesi ırkçılık sorunu olduğunu göstermektedir.
AKP iktidarı Türkiye’deki bölücülüğe yanlış teşhis koymuştur. Bu nedenle iktidarın çözüm olarak getirdiği her yeni uygulama, daha fazla bölücülük talebi ile karşılanmıştır. İşin özü, yanlış teşhis beraberinde yanlış sonuçları da doğurmuştur. Araştırma sonuçları halkın bunu fark ettiğini göstermektedir.