Bölünene kadar mı!
Siyasetçiler bu kadar çıkarcı, aydın denilen kitle bu kadar aymaz oldukça hiçbir şey PKK’yı tatmin etmeyecektir. Güneydoğu’daki özerklikten sonra yarın İstanbul’da kantonlar oluşmasını mı tartışacağız?
İktidarın şehit haberlerini medyada küçük görme hevesi terörle mücadeleye katkı açısından yararlı olur mu?
Bundan emin olmamak lâzım.
Canilere toplumun tepki göstermesinden niçin çekiniliyor?
Terör örgütü, cinayetleri yüzünden sadece nefret topladığını başka nasıl öğrenecek?
Milletin bu cinayetlerle vatanın bir karış toprağından bile vazgeçmeyeceği hainlere başka ne şekilde anlatılacak?
Kandil’in ültimatomu
Siyasetçiler bu kadar çıkarcı, aydın denilen kitle bu kadar aymaz oldukça bölünme gerçekleşene kadar hiçbir şey onları tatmin etmeyecektir. Nitekim örgütün Kandil’deki liderlerinden Cemil Bayık ültimatomu vermiştir: “Kürt sorununu Türk devletiyle demokratik özerklik temelinde çözmek istedik. Çabalarımız sabote edildi. Onun için şimdi kendi mücadelemizi pratikte gerçekleştirmeye çalışıyoruz.. Yakında bunun resmî ilânını da yapacağız.” Bu hayali, bu cüreti “Kürt açılımı” diye başlatılan içi boş proje uyandırmıştır. Şimdi o boş çerçeveyi herkes kendi aklınca, gönlünce dolduruyor. Yeni fikirler üretilsin ama bir sınırı olmalı.
Kan banyosu dayatması
TÜSİAD toplantısında bir üye hoşlanmadığımız bir takım şeyleri duymaya alışmamız gerektiğini söyledi ve “mesela” dedikten sonra üç şey sıraladı:
1. Çözüm aşamasında İmralı’nın görüşmelere katılması;
2. Anayasa’ya “bu ülkeyi Türkler ve Kürtler kurdu” diye bir madde eklenmesi;
3. Bölgesel özerklik..
Bölücülerin yakın bir gelecekte oldu-bitti şeklinde bölgesel özerklik ilân etmeye hazırlandığını işte Kandil haber vermiştir. Bu kan banyosu, PKK’nın ve İmralı’daki elebaşının devlete taraf olarak dayatılmasıdır.
İstanbul’da pusu kuran asker ve çocuk katillerinin Adliye girişinde alkışlanmaları neyin habercisidir?
Güneydoğu’daki özerklikten sonra yarın İstanbul’da kantonlar oluşmasını mı tartışacağız?
* Güngör Mengi / Vatan
+++++
Erdoğan siperdeki görüntüsünün Atatürk’le kıyaslanmasını istiyor. Nasıl olur? Atatürk cepheye fotoğraf çektirmek için değil, düşmanla savaşmak için gitmişti...
* Gülhan Elmas
+++++
Abdullah Gül, “Şiddet şiddetle çözülmez” demiş. Beylik laflarla çözülür mü peki?
* Fahrettin Fidan
+++++
Habur’u alkışlarken düşünecektin
Öcalan dün “feodal... Dar zemin” diye suçladığı özerkliği şimdi silahla uygulattıracak! Yatırım, gelişme, demokrasi, iş, ekmek onun derdi mi? Onun mariz “ego”sundan önemli ne var dünyada?! Anthony Birch’in tam da “etnik tuzak” dediği bir çıkmaza sürükleniştir bu!
* Taha Akyol / Milliyet
+++++
Güvenceleri Barzani!
99 BDP’li belediye geçen hafta Diyarbakır’da yaptıkları toplantıda, “merkezi hükümetten tamamen bağımsız hale gelmek için mücadele” kararı aldılar.
Geçmişte Bartın Belediye Başkanlığı yapmış CHP Milletvekili Rıza Yalçınkaya:
- Türkiye bir hukuk devletidir, dolayısıyla herkes gibi her belediye de yasalar çerçevesinde hareket etmek zorundadır, diyor.
- Varsayalım ki BDP’li belediyeler emrivaki yaptılar, özerklik ilan ettiler.
- BDP’li belediyeler halktan doğru düzgün ne su, ne çevre, ne işgaliye, ne yola katılım parası toplayabiliyorlar. Bir de merkezi yönetimin desteğinden mahrum kalırlarsa bırakın halka hizmeti, çalışanlarına maaş dahi ödeyemezler. Tek kelimeyle rezil olurlar.
Adını vermeyen bir başka miletvekili ise şöyle diyor:
- Sanırım bu belediyeler Barzani’den mali destek almayı hayal ediyorlar. Barzani’nin bütçesi yıllık 12 milyar dolara yükseldi. Parası bol. Böyle bir hayalleri söz konusu olabilir.
* Melih Aşık / Milliyet
+++++
Doğuya nanikten başka bir şey yapmamışlar
TÜSİAD, Kürt ya da Doğu sorununun, adı her neyse, çözümü için yıllardır plan hazırlar, konuşur, hatta talimat
verir.
Önceki gün de çok sert çıkışlar yaparak, bu meselenin çözümü için önerilerde bulundular.
Okurken aklıma takıldı ve HT Ekonomi’nin Yayın Müdürü Yavuz Barlas’ın yanına gidip bir ricada bulundum.
Dedim ki, “Yavuz’cuğum, şu TÜSİAD Doğu ve Güneydoğu için çok konuştu.
Bir bakalım, konuşmak dışında ne yapmışlar?
Bölgede ne yatırımlar yapmışlar?
Ekonomik olarak bölgeye ne katkı sağlamışlar, ne istihdam yaratmışlar?”
Baktım ne yapmışlar.
“Hiçbir şey.”
Evet, hiçbir şey.
Devletten aldıkları birkaç çimento fabrikası, işletmesini devraldıkları birkaç enerji tesisi dışında hiç.
Hadi şimdi terör var.
Ondan öncesinde de bir şey yok.
Cumhuriyet’in kuruluşundan beri bölgeye yapılan özel sektör yatırımı çok az, TÜSİAD üyelerinin hiç yok.
Almışlar teşviki, yatırmışlar Adapazarı ovasına, İzmit’e, İstanbul’a.
Doğu’ya ise nanik yapmışlar.
Şimdiyse ahkâm kesiyorlar.
TÜSİAD üyeleri, Doğu ve Güneydoğu’da laf dışında bir şey üretselerdi belki de bu sorun bu hale gelmeyecekti.
* Fatih Altaylı / Habertürk
+++++
Geleceğin tornistancıları
Talihli olmasıyla meşhur Başbakan Tayyip Erdoğan, son günlerde siyasi hayatının en talihsiz, en şanssız, en derbeder günlerini geçiriyor ya... Acayip merak ediyorum: Eğer Başbakan Erdoğan’ın talihi dönmez ve durum böyle devam ederse... “AK Parti gemisi”ni ilk kimler terk eder acaba? Elimde değil, merak ediyorum: Emre Aköz’ü merak ediyorum mesela... Şöyle “isli viskisi”nden bir fırt alıp, “Ben bunları adam etmek için çok uğraştım ama olmadı, başaramadım” falan diyerek hafiften uzamaya başlar mı dersiniz? 28 Şubat’ta DSP’den milletvekili olmaya kalkışan yaman gazeteci arkadaş, hava döndüğünde şöyle geniş tutulmuş bir manevra almaya kalkar mı acaba? AK Parti’den belediye meclis üyeliğine falan tamah eden “şarkıcı eşleri”, hemen demeçler patlatıp, “Çok görgüsüzlerdi canım... Yanlarında bir kadeh bir şey bile içemiyorduk...” diye dökülmeye başlarlar mı acaba? Başbakan’ın yakınlarına iş vererek kendini güvence altına alan anlı şanlı işadamları, havanın döndüğünü görünce, Başbakan yakınlarının işlerine son vererek kendilerini güvence altına almaya kalkışırlar mı acaba? Mümtazer Türköne’nin AK Parti’den milletvekili olan eşi MHP’ye transfer olur ve Mümtazer Bey de Devlet Bahçeli’ye “Kurşun atan da, yiyen de bizdendir” türünden konuşma metinleri hazırlamaya talip olur mu acaba? Kerametleri sadece sırtlarını Başbakan’a dayamış olmaktan kaynaklanan anlı şanlı medya grup başkanları, televizyon müdürleri falan, geminin su almaya başladığını gördüklerinde “Kaptanın yanında sonuna kadar direniş” diyerek sadakatlerini mi kanıtlarlar yoksa kaçış planları mı yaparlar? Başbakan’ın meşhur talihi, yeniden devreye girerse mesele yok: Devran bir süre daha böyle devam eder... Ama tersi olursa... İşte o zaman... Olası tornistanların, olası satışların, olası dümen kırmaların, olası yavşamaların, olası yan çizmelerin, olası arkadan bıçaklamaların bir numaralı takipçisi olacağım. Mahcup etmek için falan değil...
Sırf merakımdan...
* Ahmet Hakan / Hürriyet
+++++
‘Benim valim değil’ dersen, hapsi boylarsın
Almış mikrofonu eline Vali Bey, başlamış döktürmeye:
“Demokrat Parti’nin 1950’de iktidara geldiğinde CHP’yi kapatıp, İnönü’yü de tarihteki huzurlu yere göndermemiş olması en büyük talihsizliktir.”
Yetmemiş; cumhuriyeti kuranlara da saldırmış: “Türkiye 1920’li yıllarda hafızasını kaybetti.”
Bu sözleri okuyunca açtım “Büyük Türkçe Sözlük”ü, “vali” maddesini buldum:
Karşısında şöyle yazıyor:
“Bir ilde devleti temsil eden en yetkili yönetim görevlisi...”
Vali Cengiz Aydoğdu, Kırklareli ilinde devleti temsil eden en yetkili kişi olduğuna göre... Her şey açık:
Demek ki devlet, onun gibi düşünüyor!
Bu doğru olabilir mi?
Bir devlet; kendisini kuran kadroları bu kadar yerin dibine sokar mı?
Kendi geçmişini lanetler mi?
Umarım, bu soruların yanıtı “Hayır”dır...
(...)
Abant Platformu’nun geçen yılki toplantısına da dönemin Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar damgasını vurmuştu...
O da vali olduğunu unutup, AKP İl Başkanı gibi konuşmuştu...
Görünen o ki; valiler artık devleti değil, AKP’yi temsil ediyor...
İyi de şimdi ben çıkıp, “Bu vali, benim valim değil... Kendisini tanımıyor, onun yönettiği devlet teşkilatına güvenmiyorum” diyebilir miyim?
Dersem, bizzat o valinin talimatıyla hakkımda “isyana teşvik”ten kamu davası açılmaz mı?
Bilmem kaç on yıl hapsedilmem istenmez mi? Falan terör örgütünün kurucusu ya da bilmem nesi ilan edilmez miyim?
* Mustafa Mutlu / Vatan
+++++
Dar çaplı geniş operasyon!
Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Ferit Güler’e göre civarda keskin nişancı teröristler bulunabileceği ihtimaliyle sultanı tehdide açık şekilde ayakta tutmamak için çömeltmişler.
Peki, sultanın arkasındaki iki subay (belki general) niye çömelmemiş; onların görevi keskin nişancı teröristlere hedef tahtası olmak mı?
Ayrıca, hani saldırıdan sonra bölgede geniş çaplı operasyon başlatılmıştı? Keskin nişancıların atış menzili 2 kilometre olduğuna göre yarıçapı 2 kilometre olan operasyona geniş çaplı operasyon denilir mi!
Askerlik yapanlar bilir, eskiden biraz da ceza niyetine “çök-kalk” talimi vardı; Genelkurmay’ın açıklamasını dikkate ve ciddiye alırsak belli ki İlker Başbuğ’un döneminde yeni bir teknik geliştirilmiş:“Kıt’a çömel!”
Cıvanımın padişahı da çömelmesini eleştirenlere vermiş veriştirmiş,“Aç biraz tarih oku, Atatürk’ün siper arkasında nasıl durduğunun resimlerini gör” demiş.
Mustafa Kemal Paşa’nın kaputuna sarılıp cephede uyurken çekilmiş fotoğrafı var, eğer sultan o fotoğrafa bakıp “askerlik yan gelip yatma yeri değildir” diyorsa o zaman başka!
* Deniz Som / Cumhuriyet
+++++
MİNİ YORUM
Plan bozulacak korkusuymuş
Bir sempozyumdan, bir dergiden, bir kaç adını daha önce hiç duymadığımız STK’dan aynı çağrı yükseliyor, taarruz başladı: “Milliyetçi reflekslerden kurtulun...” Neden? Kürtlerle “din”de buluşmak için! “Muhatap” konusunda ilginç biçimde ayrışan yandaşların derdi anlaşıldı; PKK’nın planlarını bozmasından korkuyorlarmış meğer!