Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Bölücülükte Gelinen Son Aşama

Şeyh Sait, Koçgiri, Seyit Rıza vb. isyanlarının esasta Kürtlerin kahir ekseriyetinde karşılığı yoktu. Bu nedenle başarıya ulaşma şansı da olmamıştı. Ancak bölgede Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanının da öncesine dayanan, marjinal da olsa ayrılıkçı bir damar her zaman olagelmiştir. 1980’li yıllardan sonra bu ayrılıkçı damar Öcalan tarafından ideolojik bağlamda aktifleştirildi. Bugün İmralı’daki hükümlü Öcalan’ın başlattığı terörist ve bölücü hareket her şeye rağmen marjinaldir. Kürtler arasında da sanıldığı gibi bir karşılığı yoktur. Ancak bu durum terör örgütünün amacının görmezden gelinmesini gerektirmez.
Açılımcılar, terörün nedenini, içeriğini kendilerinin de ne olduğunu bilmedikleri “Kürt sorunu” na bağlamaktadır. Türkiye’deki terörün nedenini “Kürt sorunu” na bağlayarak bunun “demokratik hak ve özgürlükler”, “kimlik” yahut “ana dilde eğitim” ya da sözüm ona demokratik bir anayasa ile çözümleneceğini söyleyenler, bilerek ya da bilmeyerek bölücü emellere hizmet edenlerdir. Sürekli yazıyoruz. Kürt sorunu söylemi bölücü bir jargondur. Gerçekte Kürt sorunundan bölücüler, bağımsız, birleşik Kürdistan’ın kurulmasını anlıyorlar. Daha da açıkçası onların “Kürt sorunu” dedikleri şey, bölgedeki Türk hâkimiyetine son verilmesi sorunudur!
Bölgede etnik fitne saçarak yürütülen bölücü ve yıkıcı faaliyetler, AKP hükümetleri tarafından masum demokratikleşme talepleri olarak görülmüştür. Bu nedenle de AKP iktidarı, alttan alan, yumuşak ve hedefi belirsiz bir açılım stratejisini devreye sokmuştur. Bölücü örgüt ve onun siyasi/sivil unsurları iktidarın bu kör stratejisini enine boyuna istismar etmişlerdir. Başbakan Erdoğan ve iktidar yetkilileri sorunu ön yargılı ve dar bir bakış açısıyla değerlendirmiştir. Erdoğan iktidarı, bölgedeki sorunu Cumhuriyet/İnönü dönemindeki bazı uygulamalara, “inkar ve asimilasyon” politikalarına, Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananlara, fail-i meçhullere, Yeşil’e ve nihayet “Ergenekon/Jitem” e ihale ederek sorundan sıyrılmaya çalışmıştır.
AKP iktidarının “Demokratik/Kürt açılım” ı stratejisini uygulamaya sokmasıyla bölücülük, iyiden iyiye çığırından çıkmıştır. PKK, doğrudan ve dolaylı olarak “Biz terör yapmasaydık, devlet bu açılımları yapmayacaktı” diyerek, bölgeye yönelik olarak atılan her adımın kendi eylemlerinin sonucu olduğu vurgusunu yapmış, halkı kendi saflarına katılmaya çağırmıştır. DTP, BDP, KCK ve DTK’nın yıkıcı/bölücü faaliyetlerine tanınan sonsuz özgürlük, bölgedeki devlet otoritesini tartışılır hale getirmiştir. BDP ve DTK devletin bıraktığı boşluğu büyük bir ihtirasla doldurmaya çalışmıştır. İktidar bölgede yaşayan insanların kaderini PKK, BDP ve onların örgütlediği sivil milislerinin insafına terk ettiğinden korucular ve milli bütünlük yanlısı aşiretler pozisyonlarını yeniden gözden geçirmek zorunda kalmıştır.
Gelinen noktada DTK ve uzantıları “Özerk Kürdistan” ı ilan etmişlerdir. Bu “Bağımsız Birleşik Kürdistan” a giden son aşamadır. Aysel Tuğluk’un okuduğu bildiride bir de utanmadan “Demokratik özerklik bir devleti yıkmak değildir. Aynı zamanda bir devlet sistemi de değildir. Halkın devlet olmayan kendi coğrafyasındaki öz yönetime katılma sistemidir” denmektedir. Çok açıktır ki “Devlet olmayan coğrafya” talebi Türkiye Cumhuriyeti’nin sözü edilen coğrafyadaki varlığına son vermek demektir.
“Ölüm değil çözüm” gibi masumane bir sloganla bölgeden Türkiye Cumhuriyeti devletinin barış içinde çekilmesi talep edilmektedir. Demokratik özerklik de “Kürt halkının ’Ben varım ve kendi kaderimi kendi ellerime alıyorum’haykırışı” anlamına geliyormuş. PKK, DTK ya da BDP’nin ne zamandan bu yana “Kürt halkı” haline geldiğini de bu söylemlerde bulunanların açıklaması gereken bir diğer husustur.
Bu konuda en çarpıcı açıklama ise Barzani’den geldi. Irak Kürdistan Bölgesel Başkanı Mesud Barzani’nin resmi yayın organı Peyamner Ajansı’nın internet sitesinde, “Dört ayrı Kürdistan’da (Türkiye, Irak, Suriye ve İran) tek bayrak kullanılması, ardından Bağımsız Kürdistan’ın kurulması” çağrısını içeren yazılar yer aldı. Gelinmek istenen yer burasıdır. Gerisi hikâyedir.

Yazarın Diğer Yazıları