Bölücü stratejiler
Türkiye’nin gündemini bölücü saldırılara odaklamak bölücülerin bir taktiğidir. Zira “herkesin önünde açıkça olup bitenler, sadece ve çoğu kez derinde yatan bir sırrı” örttüğü bilinen bir stratejidir. Asimetrik savaşta yanıltma halk tabiriyle “sağ gösterip sol vurmak” çok sık başvurulan taktikler arasındadır. Bölücülerin saldırılarına bu çerçeveden bakmanın çok daha doğru olacağı söylenebilir. Türkiye’nin dikkati ve yoğunluğunun terörist eylemlere çekilmesi de böyle bir kurgudur.
Sabah gazetesinin manşetten verdiği haber bunu doğrular niteliktedir. Bu habere göre: Kekliktepe saldırısı buzdağının görünen yüzüdür. Suyun altında ise PKK’nın Suriye’de “alternatif Kürdistan” kurma hazırlıkları vardır. Terörist unsurlar büyük saldırıları sürekli hale getirerek, TSK’nın bütün yoğunluğunu ve gücünü bölgede bloke etmek amacındadır.
Terör örgütü, Beşşar Esat sonrasına hazırlanmaktadır. Amaçları da Al Hasakah ve Der ez Zor bölgesinde bir PKK-Kürt bölgesi oluşturmaktır. Türkiye sınırının karşısındaki Kamışlı’yı da içerecek bu bölgenin, Kuzey Irak’ta Barzani yönetimindeki Kürt bölgesine alternatif olması planlanıyor. Suriye kökenli terörist Feyman Hüseyin bu amaçla bölgede yoğun faaliyet içerisine girmiş haldedir. Feyman Hüseyin, Kekliktepe saldırısı öncesi Suriyeli Musevi Kürtlerin de yer aldığı bir ekiple ve İngiltere istihbaratından emekli üç isimle görüşmüş.
Diğer yandan son zamanlarda Türkiye’de PKK’ya ait, tonlarca uyuşturucu elegeçirilmiş olması da anlamsız değildir. Diyarbakır’da yapılan bir operasyonla yirmi sekiz milyon TL. değerinde PKK uyuşturucusu ele geçirilmiştir. Bu kadar eroinin, Türkiye’ye karşı yapılacak bir ayaklanmanın finansmanı için kullanılacağı açıktır.
Bu arada Silopi’de bir mısır tarlasında, PKK’ya ait gece görüş dürbünü takılarak suikastlarda kullanılmak için hazırlanmış 88 kalişnikof marka silah bulunması da üzerinde durulması gereken bir husustur. Teröristlerin bu silahlarla şok ve kitlesel suikastlar yaparak Türkiye’nin gücünü ve dikkatini kendi içinde bloke etmeyi amaçladıkları açıktır. Böylece Türkiye, Suriye’de bir Kürdistan oluşturulurken duruma müdahil olamayacak kadar meşgul edilecektir.
Bu anlamda Türkiye’nin Suriye politikası “kendi ayağına kurşun sıkan” strateji yoksunu bir politikadır. Bir zamanlar Irak’tan “Saddam rejimi gitsin de ne olursa olsun” diyenler, Türkiye’nin başına Barzani ve Kandil belasını sarmışlardır. Şimdilerde “Beşşar Esat rejimi gitsin de ne olursa olsun” diyenler de benzer bir stratejik körlük içindedir. Esat rejiminin Suriye’de yok olmasıyla Türkiye’nin, lideri Feyman Hüseyin olacak bir Kamışlı Kürdistan’ı ile karşı karşıya kalmayacağını kim garanti edebilir?
Nitekim Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esat, Suriye’ye olası bir müdahalenin Suriye’yi yeni Afganistan’a dönüştürebileceğini söylüyor. Esat, “Suriye bölgenin merkezi. Fay hattı. Eğer zeminle fazla oynarsanız, depreme yol açarsınız. Suriye’deki bir sorun bütün bölgeyi yakar. Eğer plan Suriye’yi bölmekse, tüm bölge bölünür” diye konuşuyor.
Batının müdahalesi sonucunda Suriye’de Kuzey Irak’taki oluşuma benzer bir yapı oluşursa bu durumun Türkiye’yi nasıl etkileyeceğini düşünmek bile tüyler ürperticidir. Böyle bir durumda iyice motive olan, gemiyi azıya alan Türkiye’deki terörün, nasıl durdurulacağını şimdiden birilerinin düşünmesi gerekir.