Bölgesel iç savaşa bir adım daha
18Temmuz 2012’de Şam’da Esad Yönetiminin en önemli isimleri bir bombalı saldırı ile öldürüldüler. Bu eylemden sonra Suriye iç savaşa bir adım daha yaklaştı. Bombalamayı selefi bir örgüt ve Özgür Suriye Ordusu üstlendi. Bu üstlenmelere rağmen Suriye’de son bir ayda yabancı istihbarat servisleri ve askeri kuruluşların olayların tırmanmasının arkasındaki ana dinamik olduğu bir süre sonra ortaya çıkacaktır.
AKP Hükümetinin Esad’ı devirme politikası Suriye’de bir kapsamlı iç savaşı başlatıyor ve bu iç savaş Irak ile Lübnan’ı da kapsayarak bölgesel bir iç savaşa dönüştürüyor. Üstelik ne Suriye iç savaşı, ne de Irak ve Lübnan’ı kapsayacak bölgesel iç savaş anılan ülkelere demokrasi getirecek.
Suriye-Irak ve Lübnan’da çıkacak bölgesel iç savaştan en fazla yararlanacak olan Barzani-Talabani-PKK üçlüsü olacaktır. K. Irak, Kuzey Suriye’ye genişleyecek, “Kürdistan” büyüyecektir. PKK da bunu gördüğü için Oslo’da uzlaşılanlardan daha fazlasını almak umudu ile seçimlerden sonra AKP ile kurulan diplomasi masasını devirmiştir. PKK, K. Suriye’de halk zemininde K. Irak’ta olduğundan etkin çok daha etkin olduğu bilincinde olarak, K. Suriye-K. Irak birleşmesinin ve K. Suriye’deki PKK etkinliğinin Türkiye’ye yoğun bir güç projeksiyonu yansıtacağını
hesaplamaktadır.
Bölgesel iç savaş konusu Batı dünyasında da tartışılıyor. 8 Temmuz 2012’de The Washington Times’da Susan Crabtree “İstikrarsız Irak’ta iç savaştan korkuluyor” başlıklı yazısında şöyle demektedir: “Amerikan ordusunun Irak’tan çekilmesinden altı ay sonra savaş ile parçalanmış ülke etnik ve mezhepsel parçalar arasındaki güç mücadelesini kullanan isyancıların yaydığı şiddet ile kaplanmış durumda....Haziran 2012 Amerikan ordusunun çekilmesinden sonra geçen en ölümcül aydı ve her hafta en az iki bomba patladı. Suriye’de sünnilerin Esad rejimine yönelik saldırıları, Irak’ta da sünnileri aynı şeyi Maliki rejimine karşı yapma konusunda teşvik ediyor.”
Brookings Enstitüsü Ortadoğu Araştırmalarından Ken Pollack ise Suriye iç savaşının yayılma etkisinden çok, Irak iç savaşının yayılma etkisinden bahsediyor ve petrol bölgesinin ortasındaki Irak’ta çıkacak bir iç savaşın da, İran, Kuveyt ve S. Arabistan’ı etkileyeceğini ileri sürüyor. ABD’nin önde gelen Ortadoğu araştırma kuruluşlarından Washington Enstitüsünden Michael Knights ise “Suriye’nin doğu cephesi: Irak faktörü” yazısında Suriye’deki iş savaşın Irak’a yansımalarından endişe duyarak ABD’nin Irak’ta, Suriye sınırındaki ABD dostu sünni Arap kabilelerini değerlendirerek Suriye iç savaşının Irak’a sıçramasını engellemesi gerektiğini savunuyor.
Gelelim bölgesel iç savaşın Lübnan ayağına. Hizbullah hem İsrail ile hem de selefiler ve El Kaide yakını unsurlar ile savaşa hazırlanıyor. Peki, 2005’den beri Lübnan’da ABD-Suudi ittifakı tarafından desteklenen selefiler ne yapıyorlar. 6 Temmuz 2012 ’de Jerusalem Post’ta Jonathan Spyer, “Lübnan’da Sünni İslam canlanıyor” başlıklı makalesinde Kuzey Lübnan’daki Triplo kentinin hem Suriye’de muhalefete yardımın hem de Lübnan’da sünni dirilişin merkezi olduğunu kaydediyor.
Spyer’e göre, Triplo aynı zamanda Esad ile savaşmak isteyen yabancı cihat savaşçılarının merkezi haline gelmiş. Lübnan sünnileri Esad’a karşı başlayan ayaklanmayı Lübnan’da Hizbullah’ın etkinliğini sona erdirmek amacı ile değerlendirmek istiyorlar. Ancak sünniler Lübnan’da hala Hizbullah ile baş edebilecek güçlü bir örgütlenmeye sahip değildir. Son aylarda Güney Lübnan’da Sidon kentinde selefi lider şeyh Ahmed El Assır Hizbullah’a karşı bir sünni ayaklanmanın önderliğini yapacak şekilde ortaya çıkmış.
Sonuç olarak Ortadoğu bölgesel bir iç savaşa doğru sürükleniyor. Türkiye’nin menfaati ise Ortadoğu’da bölgesel iç savaş değil, barış. Oysa Suriye’de iç savaşın temel dinamiklerinden birisi olan Özgür Suriye Ordusu, Türkiye’nin politik, askeri ve lojistik desteği olmadan bu savaşı sürdüremez. Ankara, Suriye muhalefetine baskı uygulayarak Şam ile bir uzlaşma ve kontrollü demokratikleşme uygulaması sağlayabilir. Ancak, Ankara bunu tercih etmiyor.