BM Eğitim Bilim ve Kültür Kurulu Türkiye Milli Konseyi’ne
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurulu Türkiye Milli Konseyi tarafından 2014 yılının Halide Edip Adıvar yılı olarak ilan edilmek istendiğini önceki gün, gazetemizin Kültür Sanat köşesinde okudum. Ben de hemen her Türk vatandaşı gibi Halide Edip Adıvar’ı, veya Halide Onbaşı’yı İstiklal Harbimiz sırasında önemli görevler yerine getirmiş bir aydınımız olarak tanımaktaydım. Ancak bu görüşümü Muzaffer Özekin’in “Halide Edip ve Gerçekler” (Kripto Yayınları, Ankara 2012) adlı kitabını okuyunca değiştirdim. Bu kitapta Özekin Halide Edip’in kendisi, insanlar ve olaylar ile ilgili sürekli yalan söylediği ve çarpıtmalar yaptığını ortaya koymuş bulunuyor. Bu açık mektubum ile Milli Konseyi de uyararak ve en azından anılan bu kitabı okumadan Adıvar ile ilgili bir karar almamalarını sağlamak için yazıyorum.
Bu kitabı okuyunca en az iki Halide Edip olduğunu görüyorsunuz. Birisi Türkler için yazan, diğeri İngilizce olarak dünya için yazan Halide Edip. Kendisinin ve eşinin rolünü haksız yere abartırken, Atatürk’ü karalayan bir Halide Edip. Burada yapacağım alıntıları, “Türk’ün Ateşle İmtihanı” adlı kitabın İngilizcesi ve kısaltılmamışı olan “THE TURKISH ORDEAL” adlı kitaptan yapacağım. 1956’da Adnan Adıvar’ın ölümü sonrasında yazdığı kitapta “Dr. Abdülhak Adnan Adıvar” (Ahmet Halit Yayınları, İstanbul 1956) şöyle demektedir: “Büyük Millet Meclisi devri diye tarihe geçecek olan bu tarih dönümü, Mustafa Kemal Paşa’nın Adnan’ı eşiyle Ankara garında karşıladığı anda başlar. Bu devir Cumhuriyet ilanına kadar devam eder. Bu devir başta Mustafa Kemal Paşa olmak şartıyla beş on kişinin Adnan’la el ele, omuz omuza açtığı yeni bir çağımızdır.”
Yani İstiklal Harbi, Adnan ve Halide Edip Adıvar çifti Ankara’ya gelince başlamıştır. İnanılmaz bir kendini beğenmişlik. Ancak Ankara’da garda kendilerini karşılayan Mustafa Kemal’e karşı ise inanılmaz kabadır.
“Sokaktan geçen kurnaz, bencil ve tamamen ilkesiz bir adam alın, bu kişiye bitip tükenmez arzularını yerine getirebilmesi için her türlü düzenbazlığı yapmaya hazır isterik bir kadının ısrarını ve oyunlarını verin, sonra bulabildiğiniz en güçlü büyüteçle ona bakın ve orada Mustafa Kemal Paşa’yı görürsünüz.” (TTO. S.185)
“Tarihte bilinen en hırslı kişiliğe sahipti ve bu hırsı hep baskın olmuştur.” ( TTO.S.141)
“Sonunda Mustafa Kemal Paşa’nın katı yürekli olduğunu gördüm. Zaman zaman gözleri parlar, sonra sakinleşir ve donuklaşır; yüzünün çizgileri derinleşir, kaşları dikleşir ve bu haliyle çok tehlikeli olurdu. Açıkça koşullarımız gereği merhamete, acımaya ve duygusal ahlaka yer olmadığını; sözünde durma ile ilgili vicdani duygunun zayıflık işareti olduğunu; bu gibi görüşlere hoşgörü ile yaklaşanların asla başarılı olamayacaklarını söyledi. Düşmanlarımızı ele geçirdikten sonra, ortada bir söz olsun veya olmasın, yapılması gereken tek bir şey vardır o da düşmanları öldürmektir; ölü insanlar sorun çıkaramazlardı.” (TTO. S.158)
“Kesinlikle ahlaksız değildi; sadece ahlakla ilgisiz bir kişiydi. İnsan ahlakının mevcut standardını hiçbir zaman kabul etmedi veya gerekliliğini görmedi.” (TTO. S.169)
Benzer örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu 2 kitabı okursanız Halide Edip’in nasıl Mustafa Kemal’e Amerikan mandacılığını kabul et diye mektup yazdığını, Wilson Prensipler Cemiyeti’nin nasıl kurucularından olduğunu ve Atatürk’ün Ankara’ya gelmesinden kısa bir süre sonra Halide Edip’i nasıl çevresinden uzaklaştırdığını, nasıl Türk okurları için başka şeyler yazarken, İngilizce, Atatürk için karalamalar yazdığını okuyacaksınız. İstanbul’da mitinglerde konuşan tek kişinin Halide Edip olmadığını Fatih Mitingi’nde Meliha Hanım, Üsküdar Doğancılar Mitingi’nde Sabahat Hanım, Naciye Hanım ve Zeliha Hanım, Kadıköy Mitingi’nde Münevver Saime Hanım, Hayriye Melek Hanım konuşmuşlardır. Konuşmacılardan Saime Hanım, Ankara’ya gidip çatışmalarda yaralanmış ve İstiklal Madalyası almış ve ‘Asker Saime’ namıyla anılmıştır. Herhalde Milli Konsey bu iki kitabı okuduktan sonra Halide Edip ile ilgili fikirlerini değiştirecektir.