BM adına Libya’yı yıkıyorlar!
Tunus’ta çakılan kıvılcım Mısır’da da sonuç alınca bütün Arap jeopolitiği, yerli malı diktatörlerine karşı ayağa kalktılar. Bu ülkelerden birisi de petrol zengini Libya’dır. Libya, 42 yıldır diktatörlükle yönetilen, 32 aşiret üzerine oturan bir ülkedir. Libya’daki Kaddafi rejimi zaman zaman Batı ve ABD tarafından “terörist” olarak ilan edilse de bugüne kadar gelmeyi başarmıştır. Arap halklarının diktatörlere karşı sokaklara dökülmesi egzotik ve otantik olmaktan daha çok küresel ihtiyaçlarla ilgilidir.
Küreselleşmenin “ozon deliği” niteliğindeki bu ülkeler, soğuk savaş sonrası Büyük Orta Doğu Projesi’nin hedefiydi. ABD Başkanı Bush’un gitmesiyle birlikte projenin niteliği değil yöntemi değişmişti. Medeniyetler arası çatışma medeniyet içi çatışmaya, ülkelerin dönüştürülmesi görevi de dış/askeri güçler yoluyla değil iç/sivil güçler kullanılarak yapılmaya başlandı. Brezenzski, “ABD, bu hareketlerin arkasında değilse bile önünde olmalıdır(!)” anlamına gelen sözleri bu nedenle etmişti.
Bugün Libya, BM’nin aldığı karar gereği, uluslararası hukuka uygun olarak bombalanıyor, daha doğrusu yıkılıyor. Daha önce ABD, BM’den karar çıkartmadan Irak’ı bombalamıştı. Küresel güç, herhangi bir petrol zengini stratejik ülkeye müdahale etmek için BM kararını daha doğrusu uluslararası meşruiyeti aramıyor.
Muammer Kaddafi ise kendisine yönelik olarak muhaliflerin yaptığı gösteriyi, Batı’ya karşı “El Kaide” nin işi, içeriye karşı da “Haçlı” ların “petrollerine el koymak için” yaptığını söylemektedir.
Kaddafi normal bir diktatör değildir!
Kaddafi, Libya halkını kendisinin var ettiğini, Libya’nın kendisinden ibaret olduğunu düşünmektedir. Kaddafi, kendi var ettiğine inandığı Libya ve halkı üzerinde her türlü tasarrufu yapmaya hakkının olduğunu düşünen bir çılgındır.
Bu nedenle Muammer Kaddafi’nin mecbur kalmadıkça teslim olması düşünülemez. Kaldı ki Libya’yı 42 yıldır demir yumrukla yöneten Kaddafi ve onun kurduğu rejimin de dayandığı sağlam kaynakları var. Katı bir diktatör ve sistemiyle Libya’da muhalifler karşı karşıyadır. Libya’daki muhaliflerin de ellerindeki silah ve mühimmat dikkate alındığında, sıradan gösteri yapan halktan insanlar olmadığı her halinden belli olmaktadır.
Libya’ya karşı hava harekâtını düzenleyenler, Libya’nın hava komuta kontrol sisteminin çökertilmesi ve hava gücünün yok edilmesi suretiyle Kaddafi’nin dize getirilebileceğinin hesabını yaptıkları anlaşılmaktadır.
Bombardımanın daha ilk gününde BM adına harekâta katılan kuvvetlerin korumaya çalıştığı sivilleri vurduğunun görüntüleri ise medyaya düşmüştür.
BM’nin harekâtı ancak, Libya’yı böler!
Birleşmiş Milletler’in kararında da Kaddafi rejiminin hedef alındığına dair bir ibare yoktur. Libya için bir kara harekâtı düşünülmediği de bu kararda belirtilmiştir. Buna karşın “sivil halkı korumak” amaçlı olarak Kaddafi kuvvetlerine karşı hava ve deniz bombardımanı yapılmaktadır. Bu durum; BM’nin Libya’da sonuç alıcı değil, ayaklanma sonucu oluşan statükoyu koruyucu bir misyon üstlendiğini göstermektedir.
Libya’ya yönelik hava ve denizden bombardıman kararını alanların, özünde Kaddafi güçlerini zayıflatmak ve buna karşın isyancı güçlerin ezilmesini engellemek amacında oldukları açıktır. Kara harekâtı yapılmayacağı önceden ilan edilmiş durumdadır. Bu durumda eğitimsiz, donanımsız, sevk ve idare yeteneği de sınırlı olan isyancı güçlerin Kaddafi’ye üstünlük sağlamaları ve Trablus’a girmeleri beklenemez. Bombardımanla zayıflatılan Kaddafi güçlerinin de isyancıların elinde olan Bingazi’ye girmeleri engellenebilir. Bu durum ise orta vadede biri Trablus’ta diğeri ise Bingazi’de olan iki yönetimin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu ise Libya’nın ikiye bölünmesi anlamına gelmektedir. Her zaman küresel güçler için “küçük güzeldir” . Kontrolü çok daha kolaydır.