Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hulki CEVİZOĞLU
Hulki CEVİZOĞLU

BİZİM ANLADIĞIMIZ VE ANDIĞIMIZ...

Kurduğu Cumhuriyet hayırlısıyla 100. yılına erişsin ve büyük kutlamalar yapalım diye beklerken, herhalde O, huzursuz yatıyordur.
Bugünleri görse, kim bilir aklından neler geçerdi?..
Acaba, Cumhuriyeti kurduğu için pişman olur muydu?..
“Ben halkıma bu kadar özgürlük ortamı sağladım, beni eleştirme özgürlüğünü bile” diye düşünerek, “Padişah kalsa, ya da işgalciler kalsa bunu yapabilirler miydi” diye sorar mıydı?..


“YALAN HAZRETLERİ!..”
Mustafa Kemal Atatürk’e yapılan ağır eleştirilerden biri de “din” konusunda.
İnsan düşünüyor. Bazı mevlitlerde Atatürk’ün ruhuna gönderilen dualar sahte ve korkudan mı?.. Burada da mı takiyye var?..
Bir iddia da, “O’nu peygamberleştiriyorlar, Hazret yapıyorlar” biçiminde. Oysa, ortada bir “yalan hazretleri” var. Yalan ve iftira, en önemli koltuğa oturmuş oradan karalamayı sürdürüyor.
Biz Atatürkçülerin “Mustafa Kemal” den anladığımız ve andığımız nedir?..
Bunu yazımın son bölümünde yanıtlayacağım. Ama önce O’nun “din” konusunda değişik tarihlerde söylediği sözleri hatırlatmak istiyorum. Tarihler çok önemli. Çünkü bir iddiada da, “Mustafa Kemal 1924 öncesi ve sonrasında farklı konuşmuştur” deniyor.


ATATÜRK: “ALLAH BİRDİR!..”
Şimdi hem 1924 öncesi hem de 1924 sonrasına ilişkin sözlerinden örnek verelim ve bunun doğru olmadığını görelim:
“Allah birdir. Şanı büyüktür... Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kur’an’daki anlamı açık olan ayetlerdir.” (7 Şubat 1923, Balıkesir Hutbesi)
“Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam, ona da öyle inanıyorum.” (1923)
“Bizim dinimiz akla en uygun ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilime ve mantığa uygun olması lazımdır.” (1923)
“Hz. Muhammed, Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinden bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonsuza kadar o ölümsüzdür.” (1926)
“Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.” (1930)


İŞTE “GERÇEK MUSTAFA!..”
Şimdi de, O’nu niye yıkmak istediklerini şu örnekle hatırlayalım.
Falih Rıfkı Atay anlatıyor ( “M. Kemal’in Mütareke Defteri ve 19 Mayıs” kitabı, s. 34):
Gündüzleri en ciddi işleri, ayaküstü, şaka eder gibi yapışı vardı. Bunlardan biri İngiliz harp gemilerinin limandan çıkması için ordu kumandanına verdiği ültimatomdur.
Latife Hanım’a Fransızca’sını yazdırıp, dil meselesi üstünde konuştuğu vakit bir tercüme eğlencesi yaptığı zannedilebilirdi.
Bazıları telaş etmişler:
- Buraya kadar her şey iyi gitti, şimdi İngiltere ile harbe tutuşacağız, aldıklarımızı da geri vereceğiz, demişlerdi.
Bizim bile, hele bir mütareke yapalım, İngiliz gemilerinin birkaç zaman daha İzmir limanında kalmasından ne çıkar, diyeceğimiz geldi. Fakat mühlet saati geldiğinde donanmanın ufuklara doğru kaybolduğunu gördük.
İstanbul’daki Fransız Generali Pelle’nin Göztepe Köşkü merdivenlerini nasıl sarararak çıktığını hatırlıyorum. Konuşmadan sonra Mustafa Kemal diyordu ki:
- Bana, Boğazlar üstüne yürüyen kıtaları durdurmamı teklif etti. Ben de, muzaffer orduları hiçbir yerde durdurmak mümkün olmadığını, hemen mütareke yapmaya karar vermelerini söyledim!
Bir müddet durdu, güldü:
- Muzaffer ordular, dedi. Bunlar o kadar dağıldılar ki toplamaya kalkışsam kim bilir kaç hafta sürer!
İşte “gerçek Mustafa” bu!..
Hiçbir yalanla gizlenemeyecek kadar büyük olan Mustafa Kemal “dinsiz olmadığı” gibi, anti-emperyalist idi.
İşte bizim anladığımız ve andığımız Mustafa Kemal bu.

Yazarın Diğer Yazıları