Bizim Amerikalılarmış

Atlantik Konseyi Raporu’nun ortaya çıktığı toplantıda Soroscu Mike Amitay, Kerkük’ü Kürt
şehri ilan eden Jay Garner gibi ABD’lilere eşlik edenler makbuz karşılığı çalışan ekipten çıktı

Melih Aşık, Atlantik Konseyi’nin Norveç’te yaptığı toplantıya Türkiye ve Kuzey Irak’tan katılan 14 kişinin kim olduklarını soruyordu.
Oysa Türkiye’nin kaderinin Washington veya Brüksel gibi merkezlerde tayin edilmesine alışık, hatta destek olanlar yasaklamıştı bu soruyu. Öyle ya aralarında Kör Agop’un Meyhanesi’nde milli kimliği tahrip için ‘gayrı resmi’ toplananlar, Bebek’te CIA ajanlarıyla gizlice buluşanlar, Kandil’de ikili görüşmeler yürütenler vardı.
Biz nasıl diş fırçalarken neler hissettiğimizi, ayakkabımızı bağlamanın nasıl bir duygu olduğunu anlatma ihtiyacı duymuyorsak, onlar da kendi günlük rutinleri haline gelen işbirlikçilik üzerine konuşmayı abesle iştigal sayıyorlardı.
Ne olmuştu yani, içişlerimize müdahale etmeyi görev bilen Ross Wilson ile... Soros’un Açık Toplum Enstitüsü’nün başındaki, TESEV Başkanı Can Paker, azınlıkçı Etyen Mahçupyan, Irak parçalansın diye muhtemelen Oruç Baba’ya adak adamadığı kusur kalan Mensur Akgün gibi isimlerin çalışma arkadaşı Mike Amitay... Kerkük’ü Kürt şehri yapan Jay Garner... PKK’lıları, özgürlük savaşçısı sayan Aliza Marcus gibi isimlerle kafa kafaya verip, “çözüm” haritası çıkarmışlarsa...
Çoğu ABD’nin menfaat bekçiliğinden onur duyduğu için, bu saatten sonra isimlerin çok da önemi kaldığına inanmıyorum. Asıl olan raporun içeriğini oluşturan “Türklük tanımının değiştirilmesi”nden taraf olan zihniyetin oluşum, gelişim ve nihayet metastaz yapan bir kanserli hücre gibi bünyemizi sarıp sarmalama süreçlerinin gecikmiş teşhisini koyup, ‘özüne dönüş’ üzerine kurulu doğal tedavi sürecini başlatmak...
Yoksa şapkadan tavşan çıkacak değil; elbette makbuz karşılığı iş yapmaya alışmışların adları deşifre edilecek... Nitekim Fatih Altaylı önceki gece Habertürk’te “Cengiz” ile “Aslı Aydıntaşbaş”ın bahse konu 14 kişi arasında yer aldığını açıkladı.
Aslı Aydıntaşbaş o dönem işsiz olduğu için, bedava ABD seyahatine hayır diyememiş...
İyi de toplantı Norveç’te yapılmamış mıydı? Ya da ABD’de başka bir toplantı yapıldı da foyası henüz ortaya mı çıkmadı?
“Cengiz”e gelince...
“Kim şimdi bu Cengiz” diye sorma lüzumu hissetmedim nedense. Gayrı ihtiyari “Bir taşın altından da çıkma” sözleri çıkıvermiş ağzımdan. Ama nasıl çıkmasın ki? Toplumu bu dayatmalara hazırlamak için zemin malzemesi olarak kullanılan birkaç isimden biri değil mi?
Yine de adet yerini bulsun diye ‘Atlantic Council’ sitesinde kısa bir tarama yaptım. “Sır olmayan” ama ne hikmetse “sır gibi saklanan” listedeki Türkler’e ulaşamasam da, söz konusu düşünce kuruluşu’nun görüşlerine başvurduğu isimlerden oluşan başka bir listeye denk geldim. Bakın kimler var: Dogu Ergil, Mehmet Öğütçü, Cüneyt Ülsever, Bülent Keneş, Orhan Kemal Cengiz, Aslı Aydıntaşbaş ve Cengiz Çandar...
Tesadüfün böylesi işte... Çandar’ın dediği gibi insanın kaderi ABD olunca kaçamıyor demek ki.
Bu bilgilerle Aslı Aydıntaşbaş’ın açılımın ABD projesi olmadığını ispatlamak için yazdığı yazıyı yeniden okudum. 2006’da Sabah’ta çıkan “PKK’yı dağdan indirme planı” haberini kaynak gösteriyor ve şöyle diyor: “O haber yayınlandıktan sonra ne oldu?
Bizim plan ‘rafa kalktı’!”
Kendinizden kibar olacağım derken kendini maymun edenlerin üslubuyla, birinci çoğul şahıs olarak bahsedemeyeceğinize göre ‘siz’i kimler oluşturuyor Aslı Hanım? Ve o “siz” neden ‘mezara kadar’ saklanacak?
Şu sıralar gaz haliyle gündemde olan ve pek yakında buhar olacağını tahmin ettiğimiz açılımın “katı” haline dair bilgileri, yetkililerin size hangi koşullarda aktardığının, neden sizinle mezara kadar gidecek bir sır olduğunu söyleme lüzumu hissettiniz...


++++++

Öcalan’ın da rolü olacak
Terörün bitmesi için düşünülen projenin ileriki aşamalarında PKK lideri Abdullah Öcalan, Güneydoğu’daki belediye başkanları ve Türkiye’deki Kürt kökenli siyasetçilerin de rolü olabilir. Ayrıca Türkiye’de saygın konumdaki Kürt kökenli aydın ve siyasilerin de PKK’ya aynı yönde baskı yapması bekleniyor.
Dağ kadrosuna güvenmeyen Öcalan’ın, onları ’dengelemek’ya da ’yönlendirmek’için kullanılması olasılığı da önümüzdeki günlerde devletin çeşitli birimleri tarafından değerlendirilecek.”
* Aslı Aydıntaşbaş / Sabah (30 Temmuz 2006)


++++++

30 Ağustos mesajı yayınlanmasın
Büyük Taarruz’un 87. yılı. Afyon Kocatepe’den başlayan Büyük Taarruz’dan dört gün sonra 30 Ağustos 1922’de Türk Ordusu, Dumlupınar’da Başkomutanlık Meydan Savaşı ile Büyük Zafer’i kazandı.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 30 Ağustos’ta Çalköy’de kırık bir kağnı arabasının üstüne çıkıp Türk ordusuna seslenerek “Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır” dedi ve işgalci Yunan ordusunu denize dökmek üzere tarihi buyruğunu verdi: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir.”
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Türk Ordusu adına 30 Ağustos Zafer Bayramı mesajı yayımlayacak: “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü doğrultusunda huzur ve refah için...”
Pardon, bu girizgâhı Çankaya’daki AKP’linin başkanlığında toplanan son Milli Güvenlik Kurulu’nun bildirisinden anımsıyoruz. Hani AKP’li Bekir Bozdağ Milli Güvenlik Kurulu’nda Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının da mutabakatı ileKürt açılımının bir devlet politikası olduğunun karara bağlandığını açıklamıştı ya...
Acaba Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, o bildiride teyit edilen devletin zirvesindeki büyük uyumu bozmamak için bu yıl Zafer Bayramı mesajı yayımlamasa nasıl olur?
Valla iyi olur... Zaten bu tür mesajlarda temcit pilavı gibi önümüze sürülen “Türk ulusu”, “üniter devlet”, “laiklik” gibi laflar artık can sıkmaya başladı.
İran’ın dini lideri Hamaney şu sıra mehdinin gelişini beklerken Türkiye’nin bir bakanı Mehdi Eker “Kürt sorunu aynı zamanda bir Türk sorunudur” dedi biliyorsunuz.
Devletin zirvesinde sağlanan büyük uyumla Kürt sorununun giderek Türk sorununa dönüştüğü şu günlerde Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ kalkıp da 30 Ağustos mesajında Mustafa Kemal Paşa’nın dediği gibi “Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır” diyebilir mi?
Savaş yıllarında yapılan bu saptamayı bugün yapamadıktan sonra lafı “üniter devlet”, diye evirip çevirerek mesaj yayımlamanın ne gereği var.
* Deniz Som / Cumhuriyet


++++++

Bu kadarına yuh denir
Tayyip Erdoğan’ı Martin Luther King’e benzetmezler mi? Alakaya bak!
Bağı şöyle kuruyorlar;
King,1963’te ‘Bir hayalim var’ derken somut bir proje sunmamıştı..
Bu ne cehalettir!.
BİR: Kürtler hiçbir zaman köle olmadı..
İKİ: Türklerle Kürtler arasında kölelik - sahiplik ilişkisi yok, kardeşlik ilişkisi var..
ÜÇ: Erdoğan hak arayan Kürt halkının lideri değil, Başbakan..
DÖRT: Türklerle Kürtler şu anda aynı sofraya oturup yemek yiyor.. Kiminin anası, kiminin babası, kiminin eşi, Türk, Kürt..
* Mehmet Tezkan / Vatan

Obama etkisinden çıkamadılar demek ki


++++++

‘İftihar Bey’ seçilemez
Biri çıkıp da “Sizin parti, Öcalan’ın asılmasından yana mı, değil mi? Anlat hele” dediğinde, Bozdağ ne yanıt verecek?
Bekir Bozdağ, bu soruya ne “Biz şu nedenlerle Öcalan’ın asılmasından yana değiliz” diye cevap verebilir, ne de “Biz Öcalan’ın şu nedenlerle asılmasından yanayız” diye cevap verebilir...
Çünkü her iki cevap da, “İç Anadolu’da MHP’den daha milliyetçi / Güneydoğu’da DTP’den daha demokrat” bir politika izlemeye çalışan AK Parti’yi fena halde köşeye sıkıştırır... Maazallah Yozgat’ın medar-ı iftiharı olan Bekir Bozdağ’ın, Yozgat’tan bir daha seçilebilmesi bile sıkıntıya girer...
* Ahmet Hakan / Hürriyet

++++++


Harita olmadan yollarını bulamıyorlar
Biraz daha utanmaz olsalar İmralı’daki hücrenin penceresinden seslenecekler

Farkındayım; Apo’nun “yol haritasını” bekliyorsunuz...
Apo da gecikti..
Biraz daha utanmaz olsanız, hücresinin küçük penceresinden sesleneceksiniz:
“Keko Apo...”
“Hee...”
“Yazdın?..”
“Neyi?..”
“Yol haritasını...”
*
Karayılan dağdaki ininde Hasan Cemal’e “Bizim yerimize DTP ile görüşseler de olur” dedi mi?..
Dedi...
DTP “Apo ve PKK dışlanamaz” diyor mu?..
Diyor...
Önceki gün, PKK’nın televizyonu Roj TV’ye canlı bağlanan DTP Genel Başkanı Ahmet Türk “silahların bırakılmasının bu aşamada anlamsız olduğunu (.....) Apo’nun sıradan birisi olmadığını ve onun yol haritasının beklendiğini” söyledi mi?..
Söyledi...
“DTP ile görüşmem” diyen Başbakan, tuhaf bir şekilde kılık değiştirip “AKP Genel Başkanı olarak” DTP ile görüştü mü?..
Görüştü...
Eeee... O zaman “PKK ile pazarlık yapmayız” ne oluyor?..
*
Tek sorun Apo’nun “yol haritası” henüz gelmedi...
Şimdi ne olacak böyle haritasız?..
Harita dediğin bakıp yolunu bulursun. Yoksa harita olmadan nereye gideceksiniz...
Koca Türkiye Cumhuriyeti, müebbet hapse mahkûm olmuş “terörist başı”ndan yol haritası bekliyor ama harita bir türlü gelmiyor...
Niye gidip delikten seslenmiyorsunuz:
“Keko de hadi... Nereye gideceğini bilemiyor arkadaşlar...”
Tembel mi ne?..
*
“Açılım” dedikleri işte bu...
“Hayır bu değil” derseniz, o zaman “açılım” ın ne olduğunu açıklamalısınız...
Ama açıklayamıyorsunuz...
Ben anlıyorum sizi...
Utanıyorsunuz...
* Bekir Coşkun / Hürriyet


++++++

MİNİ YORUM
Kantarın topuzu kaçtı

Ülkenin güvenliğinden birinci derecede sorumlu olan Genelkurmay Başkanı’nın üniter devletin her halde korunacağını söylemesini “haddini aşmak” sayan Eser Karakaş, Birleşik Krallık’ın mezhep çatışmasını, Türkiye’nin terör sorunu ile kıyaslayıp “onlar üniter yapıyı mı korudu” diyerek milleti zır cahil yerine koyan Mehmet Altan, AKP’yi orduya karşı kışkırtan Ahmet Altan kantarda topuz filan bırakmadılar...

Yazarın Diğer Yazıları