Bizi mahvetmek isteyenlerle anlaşmak zorunda değiliz...
İsrail Devleti’nin 60. kuruluş yıldönümünü kutlama törenleri vesilesiyle Kudüs’ü ziyaret eden ABD Başkanı Bush, İsrail halkına ve tüm dünyaya şöyle seslenmişti: “Savaşarak var ettiğiniz İsrail Devleti ilelebet yaşayacaktır. ABD 250 milyonluk nüfusuyla yanınızdadır. Sizi mahvetmek isteyenlerle anlaşmak zorunda değilsiniz.”
Yahudilere bunu söyleyen ikiyüzlü Bush ve yönetimi, Kıbrıs’ta daha 34 yıl önce varlığını mutlak bir soykırımdan Garantör Anavatan Türkiye’nin zamanında müdahalesiyle kurtarmış olan, Kıbrıs Türkü’ne ise “Rumlarla yeniden birleşin. Rumların taleplerine göre kendinizi ayarlayın” demekte, yani bizi mahvetmek isteyen Rum’la anlaşmamızı, aslında onlara teslim olmamızı önermektedir.
Enosis’ten, Megali İdea ülküsünden ve adanın Yunanlılaştırılması hedefinden bir milim dahi sapmayan Rum’la birleşmemiz istenmektedir. Bu hususta da Anavatan Türkiye’ye inanılmaz baskılar yapılmış ve yapılmaktadır. ABD silah ambargosu unutulmamıştır. Dünya Bankası ve IMF kullanılarak Türkiye’yi Kıbrıs’ta köşeye sıkıştırarak taviz alma teşebbüsleri zihinlerimizdedir. Annan Planı’nı bize dayatarak devletimiz KKTC’yi yok etmeyi hedefleyen şer senaryoları aklımızdan çıkmamıştır.
Geçmişi unutursak
1955’te kurulan EOKA terör örgütünün adayı kan gölüne çevirmesi, kan emici Enosisçi vampirlerin sebep oldukları vahşet tarih sayfalarındaki yerini almıştır. Kıbrıs Türkü’nden son elli yıldır ve hatta son yüz yıldır Rum’dan çektiklerini unutması istenmektedir.Yaşadıklarımızı sineye çekmemiz talep edilmektedir. Geçmişte yaşamamamız öğütlenmektedir!
Diyelim ki geçmişi unuttuk, acıları yüreğimizden attık. Bugün bizi birleştirmek istedikleri Rum tarafı ’ilkeler demeti’diye tutturduğu saçmalıklarından vazgeçebilecek mi? Kıbrıs Türkü’ne adada insanca yaşama hakkı tanıyabilecek mi? Kıbrıs Türkü’nü azınlık olarak görmekten kendini alıkoyabilecek mi?
Kapsamlı müzakerelerin başladığı 3 Eylül tarihinde ve sonrasında Rum yönetimi yetkilileri tarafından yapılan açıklamalar, söylenenler ve yazılanlar Rum tarafının uzlaşma konusunda samimi ve niyetli olmadığını göstermektedir. Rumlar ada gerçekleri çerçevesinde Kıbrıs Türklerinin varlığını, hak ve hukukunu kabullenmek istememekte, yaşanan bunca acıdan ders almayarak hâlâ daha macera peşinde koşmaktadırlar.
Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristo-fiyasko, 3 Eylül’deki görüşmeye başlamadan önce yaptığı açıklamada, kapsamlı görüşmelere geçilirken her türlü samimiyetten, haktan ve adaletten uzak olduğunu tekrarlamakta sakınca görmemiştir. Silahla bir Rum Cumhuriyeti’ne dönüştürdükleri sözde ’Kıbrıs Cumhuriyeti’Anayasası’nda yapılacak bir tadilatla Kıbrıs Türkü’nü azınlık olarak kendilerine yamalamak peşinde oldukları açıktır. Bu söylemlerin bir müzakere stratejisi olduğu, kapsamlı görüşmeler sürecinde Hristo-fiyasko’nun yumuşayacağı gibi yanlış bir fikre sakın kapılmayınız. Hristo-fiyasko’nun “Geçmişin çatışmalarını bir kenara bırakalım; işbirliği ruhu göstererek yeniden birleşmiş bir vatanda kardeş kardeş yaşayalım” söylemiyse ucuz bir kandırmacadır ve iki-üç yaşındaki çocuklar bile buna katıla katıla gülecektir.
Rum, garantörlükten rahatsız
Bu köşede sık sık tekrar etmek zorunda kaldığımız gibi, Hristo-fiyasko Anavatan Türkiye’deki AKP iktidarının her türlü tavizi göze alarak AB’ye tam üye olma hevesini kullanarak, Türkiye’nin garantörlük hakkından vazgeçmesini, 34 yıldır adaya barış getirmiş olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çekilmesini, yerleşik dediği KKTC’yi vatan yapmış kardeşlerimizin geri dönmelerini, Güney Kıbrıs’a kendi arzularıyla göç etmiş olan Rumların eski mallarına kavuşmalarını hedeflemektedir. Rumların bu çözüm şekli Hristo-fiyasko tarafından tüm dünyaya ’Kıbrıs için Kıbrıslılar tarafından çözüm’, kısaca ’Kıbrıslıca’çözüm diye yutturulmaya çalışıyor. Bu çözüm Kıbrıs Türkü’nün sonudur, yok olması demektir. Çözüme susadıklarını söyleyen içimizdeki ’hayal gemisi yolcuları’ Hristo-fiyasko’nun bizi götürmeye çalıştığı hedefi artık anlamalı, silkinip uyanmalıdırlar. Kapsamlı görüşmelerin başlamasının hemen ardından gittiği İsveç’te Kıbrıs’ta ’garantörlerin kaldırılması’görüşünü yineleyen Hristo-fiyasko, “Kıbrıslılar artık vasiliği kabul edemezler. Dolayısıyla anavatanlardan bağları koparma zamanıdır” diyerek gerçek amacını bir kere daha göstermiştir.
“Bizi mahvetmek isteyenlerle anlaşmak zorunda olmadığımızın” bilincinde olmamız şarttır. Kıbrıs Türkü’nün Rum’dan ayrı bir halk olarak self determinasyon hakkına, anlaşma veya anlaşmama hakkına haiz onurlu bir varlık olduğu bir kez daha dünyaya duyurulmalıdır. Başarısızlığa kesinlikle mahkûm olan müzakereler sonrasınaysa şimdiden hazırlıklı olunmalıdır. Gelişmelerin doğru dürüst tahlil edilmesi halinde devletimiz KKTC’nin tanınmasından başka bir yolumuzun olmadığı anlaşılacaktır.