"Bizans da mirasımız"
Önce eski Fransa Cumhurbaşkanı, Türkiye’yi kast ederek “Hepimiz Bizans’ın çocuklarıyız” demişti. Geçtiğimiz günlerde de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “Ahlat, Malazgirt bizim mirasımız. Bizans da bizim mirasımız. Kutadgu Bilig ve Dede Korkut gibi Mem u Zin de bizim mirasımız” dedi. Aslında Cumhurbaşkanı konuyu Mem u Zin’e getirmek için işin içine Bizans’ı sokmak zorunda kalmıştı. Biz de durumdan vazife çıkardık. Sayın Cumhurbaşkanı madem “mirasımız” diyor, o halde Bizans’ı ve onun efsane imparatoru Justinianus’un çok iyi bilinmesi gerektiğini düşündük. Justinianus, 482-527 yılları arasında yaşamış Bizans İmparatorudur. Komşularıyla bir dama taşı gibi oynamasıyla ve “böl-yönet”, “ayır-buyur” stratejisinin ilk uygulayıcısı olmasıyla meşhurdur.
İmparator Justinianus’un herkes tarafından bilinmesi gereken “Buyrultu”ları vardır. Madem “miras” envanterimize Bizans da dahil oldu. O halde Bizans’ın en büyük imparatorunun buyrultularını bilmekte ve hatırlamakta yarar vardır. Ayrıntıları Attila Tokatlı’nın, Tarih Boyunca Politika adlı kitabında okumak mümkündür. Biz oradan Justinianus’un tüccarlara, misyonerlere, yöneticilere ve elçilere verdiği buyrultuların kısa özetini aktarmakla yetineceğiz.
Tüccarlara Buyrultu: Unutma; sen bir elçisin. Gittiğin yere sadece malını değil, aynı zamanda güler yüz, tatlı dil ve bol bol armağan da götür. Sakın kötü mal götürme. Unutma, gittiğin yere bir daha, bir daha, bir daha gideceksin. Sen ikinci bir kez gitmeyecek olsan bile başka tüccarlar gidecek oraya. Buradan gidecekler. Daha önemlisi; senin ardından misyonerlerim gelecek. Kutsal dinimizi yaymak için. Onların hoş karşılanması için elinden geleni yap. Yol aç onlara, işlerini kolaylaştır. Senin çıkarlarını gütmek için, senin servetine servet katmanı sağlamak için geliyor onlar. Unutma; Kardeşsiniz; çünkü ikiniz de benim çocuklarımsınız!
Misyonerlere Buyrultu: Unutma; sen elçisin. Sadece göklerin değil, aynı zamanda yerlerin de elçisisin. Yani benim de elçimsin. Dinimizin saltanatını kuracaksın elbette gittiğin yerde. Ama unutma; bu saltanat ancak imparatorluğumuzun saltanatıyla kurulur. Ve unutma: Yerle gök kardeştirler. Gittiğin yerde önce önderleri çek kendine. İşin pek zor değildir: Ben daha önce tüccar kardeşlerin aracılığıyla sana yol açtım. Ama asıl, önderlerin kadınlarını kendine çek.
Yöneticilere Buyrultu: Unutma; sen bir avcısın. Bense bir çobanım. Yani sen avlamak için bense korumak içinimdir. Ve unutma; ben seni de korumak zorundayım. Senin de çobanınım ben. Seni de gene ben yönetirim. Bak ben ne yapıyorum; iki vurursam bir okşuyorum. Öyle yap. Ayrıca, vuruşta da dikkatli ol. İki kez vurursan, üçüncü vuruşun mutlaka yumuşak olsun.
Elçilere Buyrultu: Unutma; sen bir aletsin. Seni kullanan elin aletisin. Yani benim aletimsin. Seni ben yarattım, gene ben yok ederim istersem. Bunun için, sadece ve sadece sana tanımış olduğum yetki sınırları içinde görüşür ve pazarlık edebilirsin. Bilmez değilim. Öngörülemeyecek bir takım durum ve koşullarla karşılaşacaksın sık sık. O vakit hemen haber ver ve benden emir bekle. Bu arada boş durma sakın; havayı kokla götürdüğün armağanları dağıt yavaş yavaş, bilgi topla. Elin açık olsun. Gerekirse para dağıtmaktan çekinme. Ama elinin dağıttığını gözünle ve kulağınla geri almayı da unutma.
Bilmem dikkat ettiniz mi? Sanki adam 5. Yüzyılda yaşamış Roma İmparatoru Justinianus değil de günümüzün ABD Başkanı. Stratejilerin bu denli benzerliğinin nedeni Roma emperyalizmi ile ABD emperyalizminin ruh ikizi olmasındandır.