Biz Türklerin asma hastalığı!

Hz.Ali(r.a)’nin, “Bugün Allah (c.c.) için ne yaptın” ikazı bir dönem kartpostallar halinde elden ele dolaşır, evlerin, işyerlerinin başköşelerine asılırdı.
Bizde böyle bir “asma hastalığı” epeydir vardır.
Beğendiğimiz sözleri çerçeveletir duvara asarız. Beğendiğimiz resimleri, gözümüze hoş gelen manzaraları, sevdiğimiz şahsiyetlerin fotoğraflarını duvarlara asmakta üstümüze yoktur. Ve biz neyi duvara asıyorsak o şeyin ruhunu da askıya almışız demektir.
Mesela bizde en fazla asılan fotoğraf Atatürk fotoğrafıdır ve kim ne derse desin bu topraklar belki de “Atatürkçüsü en az olan” topraklardır. Sorsanız herkes Atatürkçüdür. İddia sahibi de kendisinin Atatürkçü olduğuna bütün samimiyetiyle inanır. Amma iş Atatürk’ün antiemperyalist tavrına gelince o kişide bu halden eser bulamazsınız. Bir kişi antiemperyalist ise dünyanın neresinde olursa olsun ve isterse Atatürk’ü hiç tanımamış bulunsun aslında Atatürkçüdür de işte böyle Atatürk’ün resmini duvarına astığı halde emperyalistlerden medet uman cümle Batıcıların Atatürkçülükle uzaktan yakından alakası yoktur. Çünkü onlar emperyalist ülkelerin tamamına hayrandır. Öyle bir Batıcıdırlar ki o Batıcılığı millete batar, milleti Atatürk’ten soğutur. O kadar ileri gider ki ruhunu kavrayamadığı Fransız devrimine öykünür, yine ruhunu kavrayamadığı için Atatürk devrimini ona yamamaya çalışır.
Yine bu memleketin duvarlarında en fazla asılı olan Allah(c.c.)’ın Kelamı Kur’an-ı Kerim’dir. Üzülerek ifade edelim ki bırakınız Kur’an’ı duvara asanları, onu okuyup öğreten, camilerde imam olanlar bile Kur’an’ın ruhundan kilometrelerce uzaktadırlar. 80 bin camide yaklaşık 100 bin imam ve müezzini olan bir ülkede yaşıyoruz. Her imam aslında Hz. Peygamber(s.a.v)’in makamında oturmaktadır. Bir Peygamber varisi nasıl olur da Haçlı emperyalizminin lideri ABD’yi ve onunla müşterek siyaset üreten siyasi partileri destekleyebilir, onlar adına gizli gizli propaganda yapabilir. O kişiler Mahşer günü hesaba çekildiklerinde duvara astıkları, okuyup okuttukları Kur’an kendilerinden hesap sorduğunda ne cevap verecekler, hiç düşünmüyorlar mı?
Duvara asılan bir diğer vazgeçilmezimiz ise haritamız, yani vatanımızdır. Vatanımızı duvara asar, dağlarına, göllerine, çevresini kuşatan denizlerine, Boğazlarına bakar, “Cennette yaşıyoruz, cennette” deriz demeye de, vatan toprakları satıldığında kılımız kıpırdamaz. “Cennet” dediğimiz bakir köşelerinde pikniğe gider, yer içer, güler oynar sonra da resmini duvara astığımız o cenneti çöplüğe çevirir, pislik içerisinde bırakırız...
Duvara asılan Atatürk fotoğrafının, vatan toprağının ve Allah(c.c.) Kelamı Kur’an’ın imrendiği tek şey varsa, o da duvara asılan futbol takımı posterleridir. Her neyi duvara astıysa onu orada öylece boynu bükük bırakan bizler, duvara posterini astığınız futbol takımını neredeyse dinimizden, vatanımızdan, bizi işgalden, tarihten silinmekten kurtaran millî değerlerimizden daha çok sahipleniriz. Günde beş dakika ayırmayı çok gördüğümüz o değerler, öylece boynu bükük askıda beklerken posterini duvara astığımız takımımız için neredeyse gün 24 saat heyecan duyar, kafa yorar, laf üretiriz.
Biz resmini duvara astığı annesinin bir bardak su ricasına “Ders çalışıyorum” diye terslenen amma posterini duvara astığı futbol takımının maçına bilet alabilmek için bir gece önceden gişe önünde sıraya giren gençler gördük...
Bu “asma hastalığımız” çok ciddidir.
Millî bünyeye bilinçle bulaştırılmış bir virüstür. Bölücülükle mücadelede başarılı olmanın bile temelinde bu hastalığın tedavisi vardır, inanın...

Yazarın Diğer Yazıları