Biz bu filmi görmüştük!

Sabah-atv ihalesinde yaşanan gelişmeler, Mesut Yılmaz’ın Başbakanlığı döneminde yaşanan ve Yüce Divan’a kadar uzanan Türkbank ihalesini hatırlatıyor

TMSF’nin 1.1 milyar dolar bedelle satışa çıkardığı Sabah ve atv için geri sayım sürerken, süreçte ilginç gelişmeler yaşanmaya devam ediyor. Kamuoyuna da yansıyan gelişmelere göre kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapılıyor.
Yabancı medya baronlarının ve Yahudi fon temsilcilerinin ihaleyle yakından ilgilenmeleri hemen dikkati çekiyor. Özellikle Yahudi medya baronu Rubert Murdoch’un, TGRT’den sonra Sabah ve atv’yi de ısrarla istediği biliniyor. Nitekim, Başbakan Erdoğan’ın ABD’de olmasını fırsat bilen Murdoch, hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Murdoch, bir gün önce Coca Cola’nın iftarında markaja aldığı Erdoğan’ı, bir gün sonra sabahın çok erken saatlerinde kaldığı otelde ziyaret ederek, uzun süre görüştü. Görüşmenin, Sabah-atv satışıyla ilgili olduğu kulaktan kulağa dolaşıyor. Yahudi medya baronu, eğer bu ihaleyi kazanırsa yaşanacak gelişmeler hiç de yabancı olmadığımız bir süreci yeniden gözönüne getirecek.
Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ı Yüce Divan’da yargılatan ve Türkiye’nin gündemine Türkbank skandalı olarak yansıyan gelişmelerde de benzer kulis çalışmaları yapılmıştı. Şimdi aynı olay Sabah-atv ihalesinde yaşanıyor.
Kulislerde dolaşan bir iddiaya göre de, Sabah ve atv’yi çok isteyen yerli yatırımcılardan biri Erdoğan’a yakın bir işadamı. Bu işadamının Murdoch’la ortaklık yapabileceği ve bunu altın bir fırsata çevirebileceği öne sürülüyor.

Coca Cola Müdürü Kent’in yemeğinde, Erdoğan’ın yanında Murdoch oturdu ve bol bol sohbet etti

İhaleye yabancılar giremez!
Hürriyet gazetesi yazarı Vahap Munyar, Sabah-atv satış ihalesine yabancıların giremeyeceğini öne sürdü. Munyar, Doğan TV’ye Deutsche Bank’ın ortaklık girişimini gündeme getirerek, şunları yazdı: “Sabah-ATV ihalesinde dünyanın dev fonlarına kapılar kapalı görünüyor. İhaleyle ilgilenen dünya devi fonlardan birinin yöneticisi geçenlerde TMSF’ye uğradı: ” Sabah-ATV ihalesine girmek istiyoruz. Ancak, ’finans kuruluşları televizyon sahibi olamaz’gibi bir kural varmış.
TMSF yönetimi, bu soruya o anda anlam veremedi: “Biz ihale hazırlığı yaparken böyle bir ayrıntıyı düşünmedik. Sizde neden böyle bir kanı oluştu?” Yabancı fonun yöneticisi, Doğan TV’ye Deutsche Bank’ın ortaklık girişiminin Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’ndan (RTÜK) döndüğü olayı anlattı ve ’bu karar ATV’yi de etkiler mi?’mi diye sordu. İhale gününe kadar TMSF, RTÜK’ü “finans kurumları TV’lere ortak olamaz” kararından vazgeçirebilir mi? Doğan TV kararı ortada dururken, biraz zor görünüyor...
* Vahap Munyar (Hürriyet)


Düşmanlıkta da yolları kesişti
Zülfü Livaneli’nin kültür akrabası Yunanlı Teodorakis, Türk düşmanlığında ısrar ediyor
Zülfü Livaneli’nin ‘kültür akrabalığı’ için beraber yola çıktığı Yunanlı şarkıcı Mikis Teodorakis, Türk düşmanlığını yine gösterdi. Zülfü Livaneli’nin de Türk ordusuna karşı olan düşüncesi biliniyor. Yazdığı o şiir Livaneli’nin Türk ordusuna bakışını açıkca gösteriyor. Yunanlı Teodorakis de, beraber konser verdiği Livaneli’den farklı düşünmüyor. Nitekim, Yunanistan’ın okul kitaplarındaki Türk düşmanlığını körükleyen bölümleri çıkarma kararı azılı Yunan ortodoksları ile birlikte Teodorakis’in tepkisini çekti. Türk düşmanlığının unutulmasının Yunan kimliğini ortadan kaldıracağını öne süren Teodorakis, kışkırtıcı bir açıklama yaptı. Bu açıklamadan sonra sözde Türk-Yunan barışı için ‘Dostluk’ konserleri düzenleyen Livaneli ve Teodorakis’in, maksadı da anlaşılmış oluyor. Livaneli de son olarak izmir mitinginde, “Laikliği korumak için orduya ihtiyaç yoktur” sözleri ile TSK “ya yine dil uzatmıştı.

Livaneli’nin ‘kin’ci şiiri...
Şarkışla’ya düşürmesin oy oy!
Halkın sevdiği kulunu
Gemerek’te çevirmişler
Deniz Gezmiş’in yolunu.
Gece Elmalı’da kalmış oy oy!
Hamamcı Ali’yi sormuş
Uzatmalı itin biri
Yusuf’u gafletle vurmuş.
Vay paşaların ordusu vay vay!
Dünya şaştı böyle işe
Ordu madalya göndermiş
Yusuf’u vuran çavuşa.
Olaydım olaydım oy oy!
Okur yazar olaydım
Deniz mahkemeye düşmüş
Avukatı ben olaydım....


Sabah’ın satışına suç duyurusu
Sabah hissedarı bir grup esnaf, Sabah ve atv’nin satışında görevi kötüye kullandıkları iddiasıyla TMSF ve SPK hakkında Şişli Adliyesi’nde suç duyurusunda bulundu.
İstanbul Şişli Adliyesine gelen ve Sabah Yayıncılık A.Ş, Medya Holding A.Ş ve Sabah Pazarlama A.Ş’de hisseleri bulunduğunu söyleyen bir grup adına Avukat Mahmut Yücepur tarafından basın açıklaması yapıldı.
Halka açık olan Sabah Yayıncılık’ın, Sabah Gazetesinin imtiyaz hakkına sahip iken, Mayıs 2001’de bedelsiz olarak halka açık olmayan Bilgin Yayıncılık’a devredildiğini kaydeden Yücepur, SPK’nın, küçük yatırımcıların aleyhine olan bu duruma müdahale etmediğini savundu. TMSF’nin de Sabah Yayıncılık’ın genel kurullarına katılmamasını eleştiren Yücepur, Sabah Gazetesi ve ATV televizyonunun satılması halinde, satış sonrası alıcıya çeşitli problemler çıkmaması için suç duyurusunda buluduklarını kaydetti.

A. Hakan’dan C.Dündar’a güzelleme!
Can Dündar yazısının sonunu şu cümleyle bağlamış:
“Günümüzde insan en çok Amerika’nın ‘Ilımlı İslam Müslüman Ağı’ oluşturmak için maddi olarak desteklediği aydınları, akademisyenleri, toplumsal önderleri, gazeteci ve yazarları merak ediyor.”
Doğru vallahi...
Ben de çok merak ediyorum Amerika’nın ‘Ilımlı İslam’ için kimleri yemlediğini... Ama benim merak ettiğim bir konu daha var:
Acaba Can Dündar, “Ilımlı Abdullah Gül” portresinin oluşumuna katkıda bulunmak maksadıyla hazırladığı “Abdullah Gül belgeseli” için ne
kaptı? Can Dündar’ın dediği gibi...
İnsan merak ediyor.
* Ahmet Hakan (Hürriyet)


RTÜK Başkanı’na şok suç duyurusu
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Zahid Akman hakkında, “görevini kötüye kullandığı” iddiasıyla 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılması istemiyle dava açıldı. İddianamede Akman’ın bazı televizyon kanallarının, seçim yasaklarına uymadığına ilişkin uzman raporlarını üst kurul gündemine zamanında almaması bulunuyor. İddianame, mahkemeye sunuldu. İddianameyi kabul ederse Akman’ın yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.

GÜNÜN TESPİTİ
Torba olayı!
SABAH ve atv’ye talip olan medya devi Rupert Murdoch, Erdoğan’a, “Çok karizmatik ve yakışıklısın” demiş. “Para aşkı” dedikleri bu olsa gerek...
* Ahmet Nedim(Milliyet)

GÜNÜN SÖZÜ
Acelesi ne?
AKP’nin seçim yapılır yapılmaz, sonucun belirmesiyle birlikte hemen bir anayasanın yapılması için sürekli bir kampanya başlatması biraz tuhaf değil mi?
* Mümtaz Soysal (Cumhuriyet)

Çok alamet belirdi...
Amerika ile İran neredeyse iki düşman... Irak’tan sonra İran, Ortadoğu’da ABD’nin hedefine dönüştü... AKP iktidarı da İran’la ‘al gülüm ver gülüm’ oyununda... Bush bu işe bozuluyor... AKP iktidarı iki arada bir derede... RTE hem Amerika’da Başkan Bush’un kapısında bekliyor... Hem Ahmedinejad’la kucaklaşıyor... Dış politikamızın pusulası ne?.. Dış politikanın bacakları gittikçe ayrılıyor...
Neden?.. Dış politika ideolojiye göre ayarlanmaz... ’Ülke’nin ve ’Devlet’in ulusal çıkarlarına göre ayarlanır...
‘Ilımlı İslam ideolojisi’ AKP iktidarından bu yana dış politikanın pusulasına dönüştü... Denebilir ki: Nasıl oldu bu?.. Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, Başbakan Tayyip Erdoğan ile görüştükten sonra demiş ki: “- Türkiye gibi ılımlı bir İslam ülkesini -AB’ye- kabul etmemek büyük hata olur.” Fransa Dışişleri Bakanı’na kulak verip ılımlı İslam devleti olduk bile.. mi diyelim?..
Ortalık çok karışık... AKP bu işi ağzına burnuna bulaştıracak gibi görünüyor... RTE’nin hem Ahmedinejad’la kucaklaşması, hem Başkan Bush’un kapısında beklemesi, Allah aşkına neyin alametidir?..
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet

AB’den silindik
Avrupa Komisyonu, gelecek yıl tedavüle girecek yeni madeni eurolardan Türkiye’yi sildi. Sürpriz mi?..
Fransa Devlet Başkanı Sarkozy geçenlerde tekrar “Türkiye’nin AB’de yeri yoktur” demiş ve eklemişti: “Türkiye Avrupa ülkesi değildir. Küçük bir Asya ülkesidir. AB ile ancak özel statü ilişkisi olabilir.”
Merkel de Türkiye’nin üyeliği ile “50 yıl sonra belki” diye dalga geçiyor... AKP iktidarı 2004 yılı Aralık ayında AB ile müzakerelerin başlaması için gün almıştı. Erdoğan ve Gül, Brüksel dönüşü Ankara’da şenliklerle karşılandı. Neredeyse AB’ye girdik havası basıldı...Bugün AB ile ilişkiler o günün çok gerisinde. Hatta ve hatta... AB ile Ankara Anlaşması’nın imzalandığı 1963 yılının da gerisindeyiz...
44 yıl önce Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği güçlü bir ihtimaldi. Artık hayal...Biz de zaten artık “Hollanda olur muyuz, Danimarka olur muyuz?” gibi sorular sormuyoruz kendi kendimize... “Malezya mı oluruz, İran mı?” onun tartışmasındayız. AKP’nin 5 yıllık iktidarında Türkiye Batıya değil, Doğu’ya ilerledi. Türkiye laik kimliğini koruyarak korkuları gidereceği yerde laiklikle kavga ederek korkuları artırdı. AB’ye tam üyelik için en gayretli hükümet gibi görünen AKP, aslında ilişkileri en geri düzeye taşıdı. Amaç bu idiyse kutlamak lazım...
* Melih Aşık / Milliyet

Kıpırdayan toplum
AKP’nin son seçimlerde aldığı oyun verdiği ‘euphorie’ havası içinde ‘yeni sivil anayasa’ adı altında atmağa çalıştığı adımlar, ülke çapında kaygı yaratıyor. İlk hedef olarak türban yasasının kaldırılmasının kararlaştırıldığı görülünce, gerginlik büsbütün artıyor.
Sivil kesimde, hemen her gün bir adımın atıldığı görülüyor. Önce, beklendiği gibi üniversiteler harekete geçti. Yüksek yargı ile birlikte. Arkadan büyük iş çevrelerinin önde gelen kadın liderleri konuştu. Amaç sivil toplum örgütlerini bir araya getirip, anayasal rejime, Cumhuriyet’e sahip çıkmak için ortak tavır geliştirmek. AKP’nin çok yanlış yaklaşım ile ülkeyi götürmekte olduğu yönün sağlıklı ve doğru zemine kaydırılmasında, bu aşamada herhalde öncelikle anayasal sivil kurumlar rol oynayacak.
Asker şimdiye kadar sergilediği, dikkatle saptanmış mevcut koşullara uygun tavırla, hem anayasal rejime sadık tüm vatandaşlara hem de kendi emir komuta zinciri içindeki kademelere güven verdi. İlker Paşa’nın çok yönlü konuşması hakkındaki irdeleme de çok boyutlu olmalı. Ayrı yazılarda ele alınmalı. Akılda tutulmalı.
* M. Ali Kışlalı / Radikal

Laf ola beri gele
Ben balık larvası kadar şeffaf bir insanım.
* Ertuğrul Özkök (Hürriyet)

Aydın kavramını günümüze göre yeniden tanımlamamız gerekiyor.
* Fehmi Koru (Yenişafak)

Türkiye, dertsiz başına sanki dert arıyor.
* Rauf Tamer (Posta)

Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da mıydı.
* Mustafa Ünal (Zaman)

Ben de şaşırdım. Yavaş yavaş kaygılanmaya başlamıştım.
* Mehmet Ali Birand (Posta)

Bir yandan bir Avrupa Birliği teranesi sürüp gidiyor.
* Murat Belge (Radikal)

Türkiye’de mahalle baskısı olur mu, olmaz mı?
* Mehmet Altan (Star)

Yazarın Diğer Yazıları