Bitti-bitecek beklentisi yaratmak!
Türkiye’deki terörü Kürtler yapmıyor. Terörü PKK’lı teröristler yapıyor. Onların tamamına yakını da “siyasi Kürtçüdür”. Kürt başka “siyasi Kürtçülük” adına terör uygulayan PKK terör örgütü ise daha başka bir olgudur. Bütün Kürtlerin, terör örgütünün siyasi uzantısı olan DTP’nin yanında olduğu iddiası da tamamen yanılsamadır. Sorunu gerçekten çözecek iseniz “katliam yapan, sabotaj düzenleyen, cinayet işleyen” PKK terörünü başka, Kürtler dahil diğer bütün yurttaşlara yönelik demokratik açılımları ayrı bir kategoride değerlendirmek zorundasınız. İktidar bu ayrımı yapmayarak en büyük yanlışı yapmış oluyor. Demokrasi ve açılım halk için yapılır, terör örgütü için yapılmaz.
Türk’ü Kürt’ten ayırmak!
Türkiye’yi şiddete boğan PKK terörünün “demokratikleşme” diye bir sorunu yoktur. PKK, arkasında uluslararası destek de olan ayrılıkçı bir projedir. Bu projenin kısa, orta ve uzun vadelere yayılmış amaçları vardır. Nihai amacının açık adı “Bağımsız ve Birleşik Kürdistan”ı kurmaktır. PKK’nın kuruluş amacı da budur. Türkiye’deki Siyasi Kürtçüler Türkiye Cumhuriyetini kendi devletleri olarak görmemektedir.
Öcalan-PKK-DTP
DTP’nin sözde “demokratik” özde “Kürt” açılımı konusundaki pozisyonu da bellidir. DTP’liler açıkça ’biz İmralı’dan farklı değiliz’, ’sorunun muhatabı da biz değiliz, İmralı’dır “ diyor. Kim diyor bunu, Emine Ayna diyor. Ne diyor; “Biz, Kürt sorununun çözümünde Öcalan’ı muhatap alıyoruz, PKK ve Öcalan’sız bir barış süreci olmaz”. Aynı Ayna, bir süre sonra da “Kimse bu sürecin en önemli aktörlerini DTP üzerinden tasfiye etmeye kalkmasın. Buna izin vermeyiz. DTP ile görüşüp PKK’yı ve Öcalan’ı bunun dışında bırakma gibi bir oyun varsa bu oyuna gelmeyiz. Buna izin de vermeyiz. Bunun bilinmesini isteriz” diyor. Yeterince açık değil midir? Birileri yine anlamadıysa bu defa DTP Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan’ın söylediklerini yazalım. O da “Gerçek bir barıştan ve demokratik bir çözümden bahsedilebilmesi için PKK ve Öcalan muhatap alınarak sürece dahil edilmelidir” diyor. DTP’li Sırrı Sakık ise “çatışan tarafları yok sayamazsınız, demokratik açılım dışında sorun yok derseniz bu sorun kökten çözülmez ki”.
Her şey o kadar açıktır ki, ya bir biçimde Öcalan’la veya elinde silah olanlarla görüşüp onların da kabul edebileceği çözümler bulacaksınız ya da bir biçimde teröristlerin elinden silahları alarak terör yapmalarını önleyeceksiniz. Ancak bu şekilde “analar ağlamaz” ve “kan dökülmez”. Bir yandan “İmralı muhatap değil” diyeceksiniz, diğer yandan da “açılım yapıyoruz”, “sorunu çözüyoruz” türünden sanal bir hava yaratacaksınız. Normal vatandaşların demokrasi ve özgürlük sorunlarını çözmek dağdaki teröristleri ikna etmek için yeterli olabilir mi? Adamlar oraya “demokrasi” için değil “Bağımsız Kürdistan” için çıktılar. Sakık, “demokrasi yetmez” demiyor mu?
Bütün bu gerçekler orta yerde durmaktadır. İktidarın “açılım” paketinde de ne olacağı henüz belli değildir. Toplumu bu tür bir beklentiye sokmanın ise toplum psikolojisi üzerinde terörden daha yıkıcı etkisi olacaktır. Bu sürece bakarak “artık terörle mücadele etmeye gerek yoktur” anlamına gelen bir yaklaşım içine girmek ise yalnızca teröristlerin elini güçlendirecektir. İktidar izlediği yöntem, söylem ve yaklaşımla çözümün değil sorunun bir parçası haline gelmiştir.