Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

Birlikten kuvvet, ayrılıktan felaket doğar

Peygamberimiz de, "Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır." buyurmuş. Meşhur hikâyedir, Türk Kaanları yaşlanınca tahtın varisi çocuklarını toplar; "Bana bir ok getirin" der, gelen bir oku kolayca kırarmış. "İki ok getirin" der, iki oku da kolayca kırarmış. "Üç ok getirin" der, kırmakta zorlanırmış. Sıra dört oka gelince kıramazmış. Bu eylemli anlatımı şu öğütle tamamlarmış: Birlikte olursanız sizi kimse yenemez, ayrılığa düşerseniz kolayca yenilirsiniz. İhtiraslarının esiri olan taht sahiplerini bekleyen büyük felaketi 15. Asırda yaşayan İbn-i Haldun sosyolojik açıdan izah etmiştir. İnsanlık, 20. Asırda Hitler, Mussolini ve Stalin gibi faşist ve komünist diktatörlerin iktidarları (15-20-30 yıl) döneminde en büyük felaketi yaşadı. Bıraktıkları mirasları nefret ve öfke oldu.

Tuhaf değil mi, her şey biliniyor, yine de ihtiras çılgınlığının önüne geçilemiyor.

Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu

Kurul, "Cumhurbaşkanının yüzde elliden fazla oyla seçilmesinin bazı anlamları üzerine" başlığı altında üç sual soruyor ve cevabını veriyor. Bunlar;

Bu Kuralla Halkın Bir Sorunu Var mı?

Bu Kurala Karşı Çıkma Gerekçeleri ve Asıl Amaç Nedir?

Bu Kuralın Türkiye Açısından Manası Nedir?

Kurul, sanki bir siyasi partiymiş gibi konuyu tartışıyor, muhalefeti ve farklı düşünenlerde olanları suçlayarak, bölücü örgütlerin iddialarına benzer gerçek dışı ve tehlikeli hususları savunuyor. Yeni anayasaya göre Kurulun yetkisi nedir diye baktım, araştırma ve önerilerde bulunmaktan başka bir görev ve yetkisinin olmadığını gördüm. Bu birinci tespittir.

İkinci tespit ise "Türkiye Toplumu çok kimlikli bir toplumdur." Ve "…toplumumuz farklı kimlik gruplarının bir bileşkesidir. Dolayısıyla her kimlik grubu ayrı özellikler taşısa da toplumun bütünlüğünün bir parçasıdır." Bu ifadeler çelişkilidir. Lafı dolaştırıp durmanın manası nedir? Kimlik içinde kimlik olur mu? Olur denirse, bunu söyleyen ya kimlikten anlamıyor veya maksadı başkadır. Bu vatan üzerinde Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti adıyla üç devlet kuruldu. Bu muhteşem gerçeğin sahibi ve kurucusu Türk milletidir. Bin yıl içinde dil, kültür, ortak hatıralar, tarih, edebiyat, sanat gibi herkesi kaynaştıran, aynı milletin eşit ve şerefli bireyi ve vatandaşı yapan değerler ne oldu de yok sayılacak? Maksat başkaysa o da ayrı bir sorundur.

Anketlere bakıldığında, yerli yabancı hangisi olursa olsun fark etmez, bu gerçek görülecektir. Türkiye'de yaşayanların yüzde doksanı kendini Türk Milletinden, Türkçeden ve Türkiye Cumhuriyeti'nden saymaktadır. Kurul açıklamasında "… toplumun yapı taşı olan bireylerimiz tek boyutlu ve tek kimlikli değildir. Her birey birden çok kimliğe sahip olarak çeşitli kimlik gruplarının kesişim alanlarında yer almaktadır." deniliyor. Hüküm böyle veriliyor da, bunun tek bir mesnedi ve delili gösterilemiyor. Gösterilemez de…

Yine Kurul açıklamasında şöyle deniyor: "…hiçbir kimlik grubu gerek halk kesimi olarak gerekse seçmen olarak yüzde elliden fazla bir sosyolojik güce sahip değildir. Hepsinin sosyal tabanı yüzde ellinin altındadır." Bu fetva da çok yanlış verilmektedir. Zira seçmen kimliği siyasi tercihe bağlıdır, bunun için de değişir. Ama esas olan ve her şeyi temsil eden sosyolojik kimliktir. Kolay kolay değişmez. Bin yıldır değişmediği gibi. Eğer sosyolojik ve siyasi istikrar isteniyorsa, bu gerçeklerle oynama yerine bu gerçeğe saygılı olunması yeterlidir.

Ancak gerçekler bizim işimizi halletmeye yetmiyor deniyorsa, sizin meselenizin çözümü yok demektir. Çünkü kökten yanlıştasınız, kendinizi gözden geçirmeye ihtiyacınız var demektir.

Yazarın Diğer Yazıları