Biri öksürünce neden biz zatürre oluyoruz?
Bir zamanlar ABD öksürse, dünya ekonomisi zatürre oluyordu... Çünkü, her ekonomi dolar rezervi tutuyor. Birçok büyük ekonomide, ABD ile yapılan dış ticaretin payı yüksektir.
Küresel ekonomiden sonra, artık kim öksürürse öksürsün, dünya ekonomileri de öksürüyor. Bir tek biz, korumasız olduğumuz için, bağışık kazanmadığımız için, zatürre oluyoruz.
Korumasız kalmayı birileri, “kapalı ekonomi” istiyor... “Piyasa ekonomisine karşı”olarak diye yorumlayıp, istismar edecekler. Gerçekte ise, global ekonomide her ülke diğerlerini sömürmek ve ekonomik ilişkilerini lehe çevirmek için gerekli önlemleri alıyorlar. Zira global ekonomide sermaye hareketleri serbesttir... Ancak mal hareketleri önünde yine gümrükler var... Kaldı ki, serbestlik bizdeki gibi kara paranın da, spekülatif ve fırsatçı sermayenin istediği gibi cirit oynaması anlamında değildir. Ülkeler, cari açığı önlemek ve ekonomik ilişkilerde rekabet edebilmek için kur savaşı veriyor... Biz ise, enflasyonu önleyelim diye düşük kurun peşine takılmışız.
Yine ABD gibi piyasa ekonomisinin geliştiği ülkelerde, para hareketleri kontrol ediliyor... Örneğin ABD’de bankaya 10 bin dolardan fazla para yatırınca, bunun nereden geldiğini belirtmek zorundasınız...
Biz ise konvertibiliteden kara paranın da rahat dolaşmasını anlıyoruz. Veya bu şekilde uyguluyoruz. Böyle olunca da parayı ve kuru kontrol edemiyorsunuz. Para ve kur politikası çalışmıyor. Sıcak para, kayıt dışı para, kaynağı belirsiz para girip, çıkıyor. Giren sıcak para kur baskısı yaratıyor. Kur düşük kalıyor. Örneğin, MB reel kur endeksine göre, TL gelişmiş ülkeler paralarına karşı yüzde 26 değerlidir. Yani bugün bir doların 1.90 kuruş olması gerekir. Aksi halde rekabet edemeyiz. Rekabet edemeyince de, cari açığı önleyemiyoruz... Cari açığın boyutu, kırılganlığı artırıyor. Kaldı ki, Hükümet ve Merkez Bankası, bir yıl öncesine kadar, enflasyon hedeflemesinde, düşük kura sarılmıştı. Zira kur düşük kalınca, ithal mallarının fiyatları düşük kalıyor. Girdi olan ara malı fiyatları düşük kalıyor. Maliyetler düşüyor. İthal tüketim malları fiyatları düşük kalıyor. Böylece fiyat artışları önleniyor. Ancak bu defa da cari açık artıyor. Özetle, dolaylı veya dolaysız müdahale ile ortaya çıkan düşük kur uygulaması, döviz kurlarını ekonominin zayıf noktası yapıyor.
Ufak bir harekette kurlar artıyor. Örneğin İtalya’nın not görünümü negatife dönünce, dolar kuru 1.61’e çıktı. Ekonominin ikinci zayıf noktası, faizlerdir. Dolar kuru artınca, faizler de 9.08’e yükseldi. Faiz oranlarının artması, ekonomide risk oranının yüksek olmasından ileri geliyor. Kırılganlık ekonomideki risk oranını yükseltiyor. Faizler artıyor.
Borsalara gelince... Ekonomik ve sosyal her olaydan, her borsa etkilenir... Ancak İMKB en fazla düşen ve en fazla artan bir borsadır. Yani kırılganlığı diğer gelişmiş ülke borsalarına göre daha fazladır.
Öncelikli sorun, kur dengesini kurmak... Cari açığı önlemektir. Ne var ki, bu işin bir maliyeti olacaktır. Çünkü, kur artarsa, özel sektörün 190 milyar dış borç maliyeti de artar. Sanayi üretimi yüzde 70 ithal ara malı ve hammadde kullanıyor. Kur artarsa, sanayide maliyetler de artar. Ara malı ve hammaddeyi içeride üretmek, zaman alır.
Bu nedenle, bir geçiş dönemi içinde planlama yapmak gerekir.