Birgül Ayman Güler’den, Kılıçdaroğlu’na zehir zemberek mekt

Anayasada “Türk vatandaşlığı tanımı” üzerinde  CHP’de yaşanan büyük krizin en dikkat çeken isimlerinden biri olan İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, Kemal Kılıçdaroğlu’na  çok çarpıcı bir mektup gönderdi. Mektubun bazı ayrıntıları birkaç yazılı medya organında haber oldu ama esaslı bölümü atlanıldı.
Pof. Dr. Birgül Ayman Güler, 5 sayfalık mektubunda parti içinde yaşanan tartışmaları özetliyor. CHP’li Uzlaşma Komisyonu Üyeleri Atilla Kart ve Rıza Türmen’in ‘Türk’ ifadesinin metinde yer almamasını isterken, Süheyl Batum’un ‘Türk vatandaşlığı’ ifadesinde direndiğini, son olarak parti yönetiminin devreye girerek ‘Türk vatandaşlığı’ tanımının benimsendiğini hatırlatıyor. Güler, Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyeleri Atilla Kart ve Rıza Türmen’in tutumlarını eleştirirken, “sorunun örgütsel boyutları” ile ilgili düşüncelerini şöyle aktarıyor;
“Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi olup, Grup eğilimi - MYK görüşü - Genel Başkanlık kararı sonunda ilgili Komisyon’a teslim edilmiş olan bir CHP Önerisi’ni imzalı yazılarla ‘yandaş medya’ olarak bilinen gazetelerde “kişisel itiraz”da bulunmak kabul edilemez. Bunu, Komisyon’da CHP temsilcisi olmayan herhangi bir milletvekili yapabilir. Ancak, Parti’yi temsil gücü verilmiş olan milletvekillerinin böyle davranması, ya kendilerinin Komisyon temsilciliği görevinden çekilmeleri ya da yetkili organlarca çekilmelerinin istenmesini gerektirir.”
Mektubun, “sorunun düşünsel boyutu” bölümünde ise Birgül Ayman Güler şunları dile getiriyor:
 1- Komisyona yapılan CHP önerisi, 1924 Anayasası’ndan daha geri değildir.
2- “Türk” sözcüğü etnik temelli anayasa yaratmaz.
Bu terim sayesinde devlet - vatandaş ilişkisi temel hak ve özgürlükler çerçevesinde kurulur. “Din - ırk - etnik köken - mezhep - cinsiyet..” farkı gözetilmeden, bireylerin siyasal hak ve ödev çerçevesini hukuksal olarak gösteren sözcük olarak Türk, sosyolojik köklerden ayrılmış bir sözcüktür. Bu kavram, toplum - devlet yaşamını ulusal birlik ve yurttaşların eşitliği temelinde inşa etmeyi sağlar. Bu terim sayesinde toplumsal kimlikler siyasal değil, sosyal - kültürel yaşam dairesinde özgürleştirilir; ama devletin vatandaş ile ilişkisi etnik/dinsel körlük esasına göre ve doğrudan kurulur.
3- Tersine, “TC vatandaşlığı” etnik temelli anayasa yapmak demektir.
Bu terim, anayasanın yalnızca bireysel temel hak ve özgürlükler çerçevesinde değil, aynı zamanda, ‘kolektif kimlikler temelinde’ kurulmasının yolunu açar ve bunu gerektirir. Devlet - birey ilişkisine bir ara halka ekler; milliyet/etnisite/kolektif kimlik süzgeci getirir. Bu anlayışta “eşit vatandaşlık”, yurttaşların bireysel eşitliği değildir; bireyin ait olduğu milliyet /etnisite /kolektif kimliklerin birbirlerine eşitliğidir. Bu formülde “ulusal birlik” ilkesi kalkar, yerine “milliyetlerin eşitliği” ilkesi gelir. Birey olarak yurttaşların eşitliği, devlet ile milliyet çemberlerinin yönetimleri arasına sıkışır.
4- Vatandaşlığa Türk denmesini “herkes kabul etmiyor”.
Bu gerçektir. Söz konusu konumda olanlar, milliyet/etnisite/kolektif kimlik inşa etmek isteyen Kürtçü siyasal akımlardır. “Kabul sorunu” siyasal tartışma sorunudur; bu tartışmayı yapmak ve tartışmadan kaçınmamak gerekir.
CHP’nin itirazı, milliyet/etnisite/kolektif kimliklerin “siyasal hak ve ödev” olarak kataloglanmasına ilişkindir. Çünkü bu, ulusal devlet yapısının çözülmesi, yerine “milliyetler devleti” adı verebileceğimiz başka bir siyasal yapı kurulması anlamına gelir. 
“Türk vatandaşlığı” kurumunun ulusal bütünleşme ve yurttaşların eşitliği temelinde tüm doğal kültürel özelliklerin özgürce yaşanacağı bir yol olduğunu konuşmak ve savunmak bizim siyasal tercihimiz ve CHP Programı gereğince yükümlülüğümüzdür.
5-Otto BAUER - Jürgen HABERMAS - Kozmopolitizm ya da Küreselcilik Çıkmazı
TC vatandaşlığı, Avrupa kaynaklı iki akımın ürünü olan bir öneridir. İlki 1899 - 1918 yılları arasında Avusturya’da Otto Bauer’in “milliyetlerin özerkliği ilkesi” olarak bilinen ve tarihe gömülen arzusudur. İkincisi, “AB yaratmak için üye ulusal devletleri nasıl eritiriz” sorusuna bağlı olarak Jürgen Habermas’ın işlemeye gayret edip AB için de sonuçsuz kalmış siyaset girişimidir. Otto Bauer zamanında kozmopolitizmin, günümüzde de patlamaları bitmeyen küreselciliğin gereği imiş gibi görülen bu formüller, söz konusu süreçlerin sonuçsuzluğu nedeniyle de maddi koşulların desteğinden yoksundur.
6-Orta Doğu ve Orta Asya’ya İşgal ve İl(ti)hak Planlarının Dayanağı
TC vatandaşlığı, bir yandan AKP öte yandan PKK gericiliği tarafından istenmektedir. 21. yüzyılın dış destekli bu iki gericiliğinin “TC vatandaşlığı” üzerindeki ittifak ve ısrarları üzerinde durmamız gerekir. Sözde “terörü bitirmek” ya da “Kürt sorununu çözmek” adına sürdürülen müzakere ve anlaşmaların iç yüzü artık açığa çıkmıştır. Gerici Büyük Orta Doğu Projesinin aklıyla yürüyen etnikçi ve dinci iki akım, bu formülde birleşerek hem ülkemizi hem de komşu ülkeleri istila, ilhak, iltihak, vb... zorlamalarla savaş batağına sürüklemektedirler. “Anayasal vatandaşlık” sayesinde Türk Sorunu’nu çözmek; mezhepçiliğe dayanan bir dincilik temelinde Orta Doğu ve Orta Asya ülkelerini tarihte kaldığını düşünmeye çaba gösterdiğimiz bir mezhepler boğazlaşmasına itmek, AK(P)KK İttifakı’nın hazırladığı en büyük tehlikedir. 
Mektubun sonuç bölümünde ise Güler oldukça sert ifadeler kullanıyor:
“TC vatandaşlığı” ya da adsız vatandaşlık, anayasayı etnik bakımdan “nötr” kılmaz. Tam tersine bu, ‘milliyetlere/kolektif kimliklere göre’ anayasa yapmak demektir. Böyle bir tanım, Anayasa madde 3’te belirtilmiş bulunan “milletiyle bölünmez bütün” ilkesini ortadan kaldırarak “milliyetler devleti” yaratır.
CHP, anayasal vatandaşlık olarak bilinen TC vatandaşlığı sistemini tümüyle gündeminden çıkarmalı, ağırlığını Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Süheyl BATUM’un önerdiği gibi, “ulusal vatandaşlık ve vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini genişletip güçlendirme” hedefine odaklamalıdır.
Bunun için, Parti programının ve temel organların bu temel tercih ve kararını tartışma konusu yapan görevlendirme ve yapılanmaları hızla iyileştirme ihtiyacı içinde olduğumuzu vurgulamak yerinde olacaktır.”

Yazarın Diğer Yazıları