Biraz da tebessüm...

Pazar yazılarımı önceden veririm. Bu, cuma günleri çifte mesai yapmam demektir. Mavrama konu ararken uzun süredir ihmal ettiğim temayı hatırladım: Mizah. Bu da tebessüm demektir.

Kafamda tarama yaparken, ilk hatırladığım Eyüp Karadayı oldu. Daha doğrusu 2010 yılında yayımladığı Ayıptır Söylemesi adlı kitabı. Karadayı dostumun ön söze aldığı fıkrayı unutmadım. Tam da güncel. Onunla başlayacağım:

"Ünlü bir dram artisti, kendisi gibi çok tanınmış bir komedi sanatçısına takılarak, biraz da hava atmak istemiş: 'İnsanları güldürmenin ne değeri var doğrusu anlamıyorum. Asıl zor onları ağlatmaktır. İşte ben bunu yapıyorum!'

Komedyen hiç laf altında kalır mı? Hemen cevabını vermiş; 'Senin yaptığın ağlatma işini bir baş soğan da yapar. Ama bana insanları güldürebilen bir sebze gösterebilir misin?'

Gerçekten de komedi sanatçısının dediği gibi insanları güldürebilen sebze var mı?"

Bu fıkrayı belki de bugünlerin güncel konusu sebze-meyve tartışmalarından esinlenmiş olarak anımsamış olabilirim.

Diğerleri

Hafızamı yeniden yokladım. Aklıma gelen sebze-meyve fıkralarının tamamı bilinen tabirle belden aşağı. Bunları yazmam mümkün değil. Bizim denetleyiciler, sadece bana biraz tolerans tanısalar da yine kaleme almayacağım. Sinirlerimi bozmaya niyetim yok. Sevgili Eyüp Karadayı'dan bir başka fıkrayla (daha az müstehcen) devam edeceğim:

Kadınlar ve toplar

Üşenmeyip araştırmışlar. Kadınlarla topların ilişkisini. Bakın neler bulmuşlar!

* 20 yaşındaki bir kadın futbol topu imiş. 22 kişi peşinden koşarmış.

* 30 yaşında ise basketbol topu imiş. Peşinden 10 kişi koşarmış!

* 40 yaşındaki kadın ise golf topu gibi imiş. Sadece 1 kişi peşinden koşarmış!

* 60 yaşındaki kadın voleybol topu imiş. Kimse elinde tutmak istemezmiş!

* 70 yaşındaki kadın âdeta yakar top olurmuş. Ve herkes ondan kaçarmış!

Aydın Boysan'dan

Şimdi aktaracaklarım ağabeyim Aydın Boysan'a ait. Merhum "mizah, bir toplumun sosyal eleştirisidir" derdi. Devamını da "mizahı ciddiye alan, hayatı ciddiye alıyor demektir" şeklinde getirirdi. Buyrun merhum büyüğümün iki fıkrasını birlikte okuyalım.

Deliler iktidara!

Deli sözü edilince Fuzuli'nin Leyla ile Mecnun'u akla gelmezse olmaz. Üstat Fuzuli, Leyla adını doğru kullanmış da asıl adı olan Aslan'ı değiştirip Mecnun demiş. Akıllı yakıştırma bu! Zorunlu... Mecnun'un babası oğlu için Leyla'nın babasından kızını istiyor. Dönüşünde de durumu oğluna şöyle aktarıyor: 'Ey cefalı çocuk, sakın kendini bundan da çok şaşırma! Bu bilmece ancak akılla çözülebilir. Leyla'yı sana verecekler ama bir şart ileri sürüyorlar. Deliliğinden hiç iz kalmayacak, hep aklın gösterdiği yoldan gideceksin.'

Mecnun ise tereddütsüz şu cevabı veriyor;

'Benim akıllı babam, deli hiç akıllanır mı? Benim yolumda döneklik yok. Sözüm sözdür, önce ne dediysem sözüm de odur.'

Gördünüz mü, delinin delice aşkına bile egemen olan dürüstlüğünü, karakterini... Yoksa yakarsak da, politikamızın tepelerine deliler gelse ah diye.

Yükseklerde

Papaz efendi uçakta gezide... Güzel hostes ona özel ilgi gösteriyor. Gelip soruyor:

- Muhterem peder, uçuşumuz rahat ve programa uygun olacak. 12 bin metre yüksekteyiz. Ben size bir bardak şarap vereyim.

Papaz:

- 12 bin metre yüksekte ha? Patrona yaklaşmışız... Aman istemem.

***

Su kaynatmak

Son alıntım bir başka değerli büyüğüm Erdoğan Tokmakçıoğlu'ndan. Bu bir fıkra değil, herkesin kullandığı ama nereden geldiğini bilmediği bir deneyimle ilgili:

MÖ 500'lü yıllara Asur ülkesinde bir kral yaşıyordu. Adı Labynetos'tu... Labynetos yemesine, içmesine, sağlığına son derece özen gösteren biriydi. İşte bu Asur Kralı, beraberinde sevdiği yiyecekler ve ardında da hayvan sürüleri (koyun, keçi, sığır, deve) olmadan kesinlikle sefere çıkmazdı. Hatta içeceği suyu dahi yanında taşırdı. Büyük Kral Labynetos ve ordusu, sadece Khoaspes adlı ırmağın suyundan içerlerdi. İçerlerdi ama şöyle içerlerdi:

Su, önce fokur fokur kaynatılır, kaptan kaba dökülerek havalandırılıp soğutulurdu. Sonra katırların çektiği dört tekerlekli arabalardaki kaplara yüklenirdi. Kral ve ordusu nereye giderse gitsin, bu sular da oraya götürülürdü.

Günümüzde mikroplu ve sağlıksız su içmekten dünyada her yıl yaklaşık 30 milyon insan yaşamını yitirmektedir...

GÜNÜN SÖZÜ

Geçmişin arabalarıyla, hiçbir yere gidemezsin! Maksim Gorki

Yazarın Diğer Yazıları