Bir siz anlamadınız

Hem yaşadığı dönemde, hem de günümüzde dünyanın her yanından gazeteciler, devlet adamları, askerler Atatürk’ün dehasına hayranlıklarını dile getirdiler


Samuel Smiles büyük liderler için şöyle diyor: “Büyük bir adamın hayatı, insan enerjisinin dayanıklı bir anıtı olarak kalmaktadır. O insan ölür ve yok olur; ama onun düşünceleri ve davranışları, yaşayan nesiller üzerinden silinmez bir damga olarak kalır. Böylece onun manevi varlığı devamlı olarak hafızalarda yer eder. Düşünce ve iradeye vücut vererek gelecek nesillerin karakterinin oluşumuna yardımcı olur.”
Belçikalı bir yazar Atatürk için şöyle demişti:
“Atatürk’ü Allah’a borçlusunuz. Bugün sahip olduğunuz ne varsa onları da Atatürk’e borçlusunuz.”
Türkiye bunca saldırı ve ihanete rağmen ayakta duruyorsa Atatürk’ün ülkeye kazandırdığı değerlerin sağlam ve dayanıklı olmasındandır. Dünya basını, Atatürk için “20. yüzyılın gerçeğini yaratan lider” tabirini kullanmaktadır.
İngiliz tahtının veliahdı, Atatürk döneminde Türkiye’ye geldiğinde Dolmabahçe sarayında Atatürk’e soruyor: Türkiye bir savaş esnasında ne kadar asker çıkartabilir Ekselans?
Atatürk: Bu, düşmana ve savaşa göre değişir. İcabında kadınlı erkekli bütün millet askerdir... Fakat talim görmüş bir milyon...
İngiliz Prensi bir an düşünüyor: Demek ki savaş çıktığında, Türkler derhal 2 milyon asker çıkartabiliyorlar.
Atatürk şöyle devam ediyor: Hayır! Umumiyetle yetişmiş asker genel nüfusun yüzde 7-8’i olarak hesaplanır.
İngiliz konuk, hayranlıkla Atatürk’e bakıyor ve gülümseyerek sözlerini şöyle tamamlıyor: Ben doğru hesap yaptım Ekselans... Bir milyon ordunuz, bir milyon da şahsen siz. Yekûn benim ifade ettiğim gibi iki milyon.
1938 yılında Atatürk’ün ölümünde Tahran gazetesinde yayımlanan bir yazıda şu ibare vardır: “Allah bir ülkeye yardım etmek isterse başına Mustafa Kemal gibi bir lider getirir.”
2000 yılında ABD Başkanı milenyum mesajında şöyle demiştir: “Milenyum’un hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk’tür. Çünki o yılın değil, asrın lideri olmayı başarmış tek lideridir.”
Amerika’da tanınmış profesörler arasında, ’Dünyanın en büyük dahisi kimdir?’diye bir anket düzenleniyor. Ankette en çok oyu Edison’la, Mustafa Kemal’in aldığı görülüyor.
Ama bugün bu ülkede bazı aydınlar, Atatürk’ün yarattığı imajdan rahatsız oluyorlar, O’nu insani boyuta indirmek maskesi altında, halkımızın baş tacı ettiği Atatürk’ün yaptıklarını anlamsız hale getirmeye çalışıyorlar.
Atatürk ölümünden bir yıl önce sanki bugünleri görmüş ve şöyle demişti: “... Bir zaman gelir, beni unutmak ve unutturmak isteyen gayretler belirebilir... Fikirlerimi inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar benim bildiğim ve inandıklarım arasından bile çıkabilir. Fakat ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler Hint’ten ve Mısır’dan döner gelir verimli neticeleri yürekleri doldurur...”
Bütün dünya Atatürk’ü anladı da şu bizdeki bazı aydınlar, Atatürk’ü bir türlü doğru algılayamadılar. Aklın sesi ülkede egemen olduğu sürece Atatürk, bu milletin beyninde ve yüreğinde ilelebet payidar olacaktır.
* Fahri Yakar / Beylikdüzü, İstanbul


++++++


Şişme eşek konuştu
Kendini yazar sanan şişme eşşek diyor ki: “Atatürk vizyonsuzdur.. Memur zihniyetli biridir..”
Azılı Türk düşmanı Lloyd George diyor ki: Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk Milleti’ne nasip oldu. Mustafa Kemal’in dehasına karşı elden ne gelirdi.”
Atatürk’e düşmanı bile değer verirken bizim eşşeklerin yazdıklarına bakın...
* Bilge Kacar

++++++

Beş milyon darbeci
Cumhuriyet Mitingleri, “darbe ve terör eylemi” olarak değerlendirilmektedir. Cumhuriyet Mitingleri buluşmalarında 5 milyona yakın Cumhuriyetçi toplanmış ve AKP’ye tepkisini göstermiştir. “Darbe ve terör eylemi” olarak gösterilen mitinglere gelen vatandaşlar da, demek ki darbe ve terör eylemcisi olmaktalar. 5 milyon--sözde!--darbeci ve terör eylemcisine rağmen darbe olmamışsa, demek ki ortada büyük bir boşluk ve asılsız isnatlar bulunmaktadır. Asılsız isnatlar ve kaos cümleleri ile de Türkiye’nin vakit kaybetme lüksü yoktur.
* Ozan Ayhan


++++++


Boğazın Nöbetçileri
Birer gelincik misali,
Ayyıldızlı kabirleri.
Peygamberin huzurunda,
Çanakkale şehitleri....

Şehadetin siperleri
Kucakladı Mehmetleri;
Atatürk’ün neferleri,
Çanakkale şehitleri....

Savaş değil,mahşer yeri,
Ölüm değil,bayram yeri,
Vatan için can verdiler,
Çanakkale şehitleri....

Türkiye’min yiğitleri,
Anadolu mehmetleri,
Boğazın nöbetçileri,
Çanakkale Şehitleri....
* İbrahim Akdağ/Alanya

++++++

Psikolojik baskıya hayır kampanyası
Habertürk kanalında emekli büyükelçimiz Şükrü Elekdağ’ın maruz kaldığı terbiyesizlikleri seyrederken hayretler içinde kaldık. Pogramın sunucularından Ece Temelkuran, program sunucusu olarak kendi yapamadığı şeyi, katılımcılardan biri olan Kezban Hatemi’nin yapmasını memnuniyetle seyretti. Hatemi, kendini kaybetti ve bağırıp çağırmaya başladı. Ermeniler o programı seyrettilerse gözleri dolmuştur. En azılı diaspora temsilcisi bile böyle bir şov yapamazdı herhalde.
Elekdağ’ı konu hakkında bilgisiz olmakla suçladı. Bağıra çağıra sordu, “Ermeniler’in anılarını okudunuz mu hiç? Bu konularda milyon tane kitap yazıldı, hiç okudunuz mu? (!!!)”
38 yaşında bir öğretmenim ve henüz lise öğrencisiyken tarih derslerimizde, Ermeni tezlerini de sunabilmek için arkadaşlarımızın ne kadar detaylı araştırmalar yaptıklarını hatırlıyorum.
Gerçek Türk aydınları biziz. Sadece kendi işini en iyi şekilde yaparak yaşayan ve çocuklarını bilinçli, uyanık, başı dik vatan evlatları olarak yetiştiren ama kimse tarafından adları sanları bilinmeyen insanlar gerçek Türk aydınlarıdır. Türkiye’nin her bölgesinde cirit atan ve bazıları da çok iyi Türkçe konuşan yabancı ajanlarla işbirliği yapmaktan uzak, AB-ABD vakıf ve derneklerinin yemlemediği ve yemleyemeyeceği, haysiyet ve bilinç sahibi insanlar. İsimleri bilinmeyen ama bilgi ve kültür düzeyleri, her gün gazete ve televizyonlarda boy gösterip şov yapan kerameti kendinden menkul aydın müsvettelerinden daha üstün olan şerefli insanlar. “Aydıncılık oynanmasından” sıkıldık artık.
* İpek Çavuşoğlu

++++++

Kendi hukukunu yaratmak

Ergenekon’da ne çıkar?
Medyaya bol malzeme çıkar. Her kanal olayları; patronlarının çıkar ve menfaatına göre analiz edip, “rant” elde edilebilecekleri yerlere mesaj vererek, yeni yatırım alanı oluşturacaklar. Terör ve strateji uzmanları akıl- izan dışı yorumlar yaparak, çözümler üretecekler, “esas suçluların uzaylılar!” olduğuna inanmamıza çalışacaklar. Hükümet “biz güç-üz” mesajını vermeye çalışacak. “Bizi kabullenmeyenlerin sonu böyle olur haaa!” tehdidinden hareketle günü kurtarmaya çalışacak. Kürtçüler bu olayların da galibi gibi görülmekte. “Kaos” ortamının oluşmuş olmasında dolayı sevinçten uçmaktalar. Bu malzemeyi “ulusal ve uluslar arası arenada”, Türk Milletinin aleyhine kullanmaya çalışacaklar. Yasama, yürütme, yargı ve devleti oluşturan tüm kurumların birbirlerine “GÜÇ” gösterme yarışı içinde oldukları sürece, her türlü illeğal yapılaşma için de zemin hazır olacaktır.
* Recep Yılmaz/ Almanya

++++++

Üretim sıfırlandı
İthal etmediğimiz ne kaldı?
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı bir açıklama yaptı. Türkiye süt ve süt ürünlerini ithal etmek zorunda kalabilirmiş.
Türkiye zaten ABD ve Yunanistan’dan pamuk ithal etmekte. Buğday ve pirinç ithal etmekte.
Bu konularda devleti ve milleti uyarmak için 95 yaşına gelmiş olan iki bilim insanı Muzzez İlmiye Çığ ve Hayrettin Karaca, uzun zamandan beri seslerini duyurmaya çalışıyorlar; hatta Ankara ayazında TBMM’nin önünde saatler süren bir oturma eylemi bile yaptılar.
Ülkemizdeki hayvanların süt verebilmesi için temiz ve doğal otlarla beslenmeleri gerekiyor.
Ama ülkemizde hayvancılık ölüyor, hayvanlarımız hızla tükeniyor. Meralar tükeniyor. Derelerimizden çamurlu su akıyor, çünkü topraklarımız yok oluyor.
Genetiği ile oynanmış tohumlar ve ilaçlar yüzünden bir iki sene iyi üründen sonra o toprak tamamen verimsiz hale geliyor. Ama devlet, ısrarla yerli tohumu yasaklıyor.
Buna dair yasalar, bir paket halinde iki yıl kadar önce bir gece yarısı, neye oy verdiklerinde bihaber milletvekillerinin uzaktan kumanda tarzı el kaldırıp indirmeleri ile meclisten geçti.
Ülkemizin hayati önem taşıyan bazı verimli tarım arazileri ise yabancılarnı oralarda ürün yetiştirebilmesi için babalar gibi satılıyor.
Bu ülkeyi yönetenlerden, bu ülkenin siyasetçilerinden umudu çoktan kestik,
Medya dünyasından da umudu kesmek üzereyiz.
Fakat yine de basın-yayın organlarında çalışan birkaç vicdanlı insan kalmıştır diye düşünüp onların insafına sığınarak çağrılar yapıyoruz.
Çünkü açlık ve susuzlukla boğuşan insanoğlunun demokrasi memokrasi düşünecek hali kalmayacak. Ekmek ve su kimlerin elindeyse onlar dünyayı ve insanlığı kendi istedikleri gibi yönetecekler.
* Derya Deniz

++++++

Gürültü terörü
Seçim bahanesiyle 2872 sayılı yasa alenen ve bilinçli bir şekilde çiğnenmektedir.
İl ve ilçelerde görev yapan çevre sağlığı görevlileri hangi iş için maaş almaktadırlar?
Şehirlerin, semtlerin, mahallelerin “gürültü haritaları” boşuna mı çıkarılıyor. Gürültü sınır değerleri ne amaçla tespit ediliyor?
Kıytırık atölyelerin hızarlarının desibelleri göz boyama için mi ölçülmektedir?
Meydan ve caddelerde bağırıp çağırmak patatescilere, seyyar satıcılara yasak, belediye başkan adaylarına serbest midir?
Yönetmelik gereği, gürültü ile ilgili sorunlar, “Belediye sınırları içerisinde belediyeye, dışında ise ilin en yüksek mülki amirine şikâyette bulunulacak.” deniliyor.
Gürültüyü yapan bizzat belediye başkan adayları olduğuna göre vatandaş şikayetini kime yapacak ?.
* Hüseyin Kernekli

++++++


MİNİ YORUM
Demiryolları’ndan açıklama

Devlet Demir Yolları Basın Müşaviri Mehmet Davut Özülker, Necati Doğru’nun hızlı tren projesini eleştiren ve bizim de sayfamızda yer verdiğimiz yazıya itiraz ediyor. Doğru’nun örnek verdiği Japonya ve Fransa’da erişilen hızın deneme ve testlere özel olduğunu belirten Özülker, Türkiye’de 1999’dan bu yana üzerinde çalışılan projenin teknolojik açıdan diğer ülkelerin gerisinde olmadığını vurguluyor. Özülker ayrıca açılışın yandaş gazeteciler eşliğinde yapılmadığı, her gazete ve ajanstan temsilcinin davetli olduğunu ekliyor...

Yazarın Diğer Yazıları