Bir siyasi gelenek olarak İTTİHAT VE TERAKKİ
1 Kasım 1918'de İttihat ve Terakki Partisi kendisini fesh etti.
İttihat ve Terakki, tarihimizde çok tartışılan, seveni olduğu kadar lanetleyeni de bol olan bir siyasal organizasyondur.
Atatürk'ün ittihatçı olup olmadığını da hâlen tartışılmaktadır.
*
Bu konuya ben de eserlerimde zaman zaman yer verdim.
Atatürk, İttihat ve Terakki konusunda şöyle düşünüyordu:
"Bunlar (düşmanlar-HC) cihan nazarında milli harekâtı kirletmek ve kendilerini kurtarmak için zaman icabı kuvvetli bir silaha sahipti. Bu silah ise, İttihatçılık iftirası idi. Fakat gerek milli fiiliyatımız ve gerekse hükümetin değiştirilmesinde gösterdiğimiz tarafsızlık, cihan kamuoyunda, sefil ihtiraslardan ne kadar uzak olduğumuzu ispat etti.
Bize İttihatçı diyenler unutuyorlar ki, milli harekât, bütün millet tarafından icra edilmektedir. Eğer işin içinde İttihatçılık olmak lazım gelse, bütün millet İttihatçılıkla itham edilmiş olur."
Atatürk ittihatçı mı idi?
Kendisine İttihatçı olup olmadığı sorulduğunda verdiği yanıt da şudur:
"Milletin hep birlikte hakkını talep etmesine parti manevrası denir mi? Demek doğru mudur? Canlandırılmasından en ziyade kaçınılan şey, İttihat ve Terakki Fırkası'dır.
İttihat ve Terakki, siyaseti itibariyle de iflas etmiştir. Öyle değil mi?
Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti'nin emeli ise, o siyasetten dolayı bu hale gelen zavallı memleketi ve toprakları meşru olmayan emperyalizm ve kolonizasyon siyasetleriyle istila edip parçalamaya çalışan yabancı ve mütecaviz kuvvetlere çiğnetmemek!. Bu düşünce ile hareket: eden bir cemiyet, ruh ve sebep mevcudiyeti itibarı ile kendisini feshetmiş olan İttihat ve Terakki Fırkası'nı tekrar diriltecek kabiliyette değildir...
Bu kadar açık bir şeye de İttihatçılığın canlandırılması, iktidar mevkiine gelme hırsı gibi iftiralar savurmak, faziletkârlığa, vatandaşlığa yakışmayacak bir izansızlıktır.
Ben, kendi hesabıma, takip ettikleri siyasetin vatan ve millete zararlı olduğunu yüzlerine karşı söyleyip alenen muhalefette bulunduğum insanların ve sistemlerinin tekrar iktidar ve geçerlilik mevkiine gelmesine ve neticede feci akıbetleri şu anda hepimize kan ağlatan dünkü hallerin tekrar devam etmesine mi çalışacağım? Bunu hangi aklı başında ve insafı yerinde adam düşünebilir? Böyle bir düşünce mantıkla uzlaştırılabilir değildir!"
Yahya Kemal Beyatlı
İki gün önce, ünlü şairimiz Yahya Kemal Beyatlı'nın 61. ölüm yıldönümü idi.
*
1884 yılında Üsküp'te doğan Beyatlı, 1 Kasım 1958'de 74 yaşında yaşama veda etti.
Onun neredeyse tüm şiirleri belleklerimizdedir.
Sessiz Gemi, Akıncılar, Endülüs'te Raks, Rindlerin Akşamı, 26 Ağustos, Hazan Bahçeleri, Vuslat, Açık Deniz, Âheste Çek Kürekleri, Ezan, Kar Musikileri, Başka Bir Tepeden, Eylül Sonu, Süleymaniye'de Bayram Sabahı, Rindlerin Ölümü, Mohaç Türküsü, Erenköy'de Bahar, Duyuş Ve Düşünüş, Özleyen ve daha pek çoklarını bir çırpıda anımsarız.
EYLÜL SONU
Günler kısaldı. Kanlıca'nın ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.
Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa...
Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa...
*
BAŞKA BİR TEPEDEN
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
*
RİNDLERİN AKŞAMI
Dönülmez akşamın ufkundayız. Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece.
*
ENDÜLÜS'TE RAKS
Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç def' kırmızı...
Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
İspanya neşesiyle bu akşam bu zildedir.