Bir şair ölmüş diyeler
On parmağında on hüner vardı İrfan’ın. Şair, ressam, heykeltıraştı. “Analarınız doğuracağına sizi/Taş doğursaydı/Ben de yontsaydım” diyen bu şair dostumun, Kocaeli’nin meydan ve sokaklarında yonttuğu bir dolu anıtları, heykelleri vardı. Geçen yıl görüştüğümde ellerinden rahatsız olduğunu, artık yontamadığını söylemişti. Artık resim de yapamıyormuş. “Şiire kaldın desene, üzülme, şiire şükret” diye takılmıştım ama çok da üzülmüştüm.
Hayatı kaymıştı aslında Mahir İrfan Benli’nin, geçim derdi, aile hayatını altüst etmiş, eşinden ayrılmıştı. Gide gide Kocaeli Değirmendere’de açtığı, adını “Kitapçı” koyduğu bir kitapçı dükkânına sığınmıştı. İki gözlüydü orası, önde satıyor, arkada yatıyordu.
Tam Şeker Bayramı üstü, iki gün açılmamış dükkân, dostları kuşkulanıp haber vermişler güvenlik güçlerine, kilit kırılıp içeri girilince, İrfan’ın ölüsü ile karşılaşmışlar. 49 yaşında, kalp krizinden öldüğü anlaşılmış. Yani tam Yunusça bir ölüm: “Bir garip ölmüş diyeler/Üç günden sonra duyalar/Soğuk su ile yuyalar/Şöyle garip bencileyin”
İrfan göçtü, eserleri, şiirleri kaldı, benim yâdımda da 15 yıl önce İzmit’te yaptığımız şiir matinelerindeki sesi ve dizeleri kaldı.
“Sende bir hal var çocuk/Ben bilirim bu halleri/Marmara bir su yılanıysa/Ve bir belkiyi/Habis bir nihavent eşliğinde boğuyorsa/Ve aşk yordamıyla bulunamıyorsa yol/Sende bir hal var çocuk/Ben bilirim bu halleri/Yaşam köprüde pan flüt/Ve içini götürüyorsan gittiğin yere/Ölüm irsi bir hastalık sevgi de öyle”
Bu dizeler “Sevgili Cazim Ağabey... Varlığından her zaman onur duyarak” diye yazarak imzalayıp verdiği “Sende Bir Hal Var Çocuk” adlı kitabından.
Bunlar da “Cazim Gürbüz Ağabeyi’ye... Şiir içtenliğiyle yeniden merhaba” yazısıyla armağan ettiği “Sesim Sürünüyor Rengi Lâl” adlı kitabından:
“Aşkı bile unuttum/Tuttum yağmurun yolunu/Baktım Veysel gibi karanlığa
Acı dedim/Acı/Kendisi değilse ne
Teneke bağladım yıldızlara
Sarkarak aç bırakılmış soruların karnına/Ölüm dedim/Ölüm/Kendisi değilse sessizliğin/Ölüm ne”
Bir başka şiir kitabı “Artık Bu Kent Deli Bir Hayvandır” da, yine ölüme dair, ama garip ölümlere dair bir dörtlüğü vardı, kızı Esra’dan duyduğundan yola çıkıyordu:
“Esra’dan duydum/Mezarlıkta bir bebek bulunmuş/Yağmur üstüne yağıyormuş/Adı Yağmur’muş şimdi”
Mahir İrfan Benli durağın uçmak olsun arkadaşım, elbet bir gün buluşuruz öteler ötesinde de, yine okuruz şiirlerimizi...
Şairin Romanı
Murathan Mungan’ın şiirlerini bilirdim de roman ve denemelerini hiç okumamıştım, 9 günlük şeker bayramı tatilinde 500 küsur sayfalık bir romanını okudum su gibi. “Şairin Romanı” Metis Yayınlarından çıkmış. Şiirin en yüce değer sayıldığı “Anakara” adlı bir “düş-ülke” deki olayları, felsefi ve imgesel bir anlatım ve sorgulamalarla kurgularken, işin içine bir de polisiyelik katıyor Mungan, bu da romanını daha sürükleyici, heyecanlı ve okunaklı kılıyor. Şiire dair birçok notlar aldım bu kitaptan, onlardan kimilerini paylaşarak ipuçları vermiş olayım:
-Şiir bir içkale sanatıdır
-İyi şiir doğa gibidir, en çok kullanılan kelimelerle bile şaşırtmayı başarır
-Işığı gözetlemeyi biliyorsun, şiir ışıktan doğar
-Şiirin göğsünde tesadüf kuşları uçar
-Çöken uygarlıklardan geriye iki şey kalır: Şiir ve çömlek
-Bazen şiir yazılmaz, şiir uyandırılır