Bir sado-mazohistin anatomisi
Atatürk’e “katil” diyen Altan’ın ruhsal analizini yapmadan tepki vermeyin
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün “Dersim isyanı” na müdahale ile ilgili olarak “Atatürk de bu olaylardan haberdardı” demesini “kibarlık” olarak nitelendiren Ahmet Altan şöyle yazıyor dünkü sütununda:
“Ülkenin hâkim-i mutlakı olan Atatürk’ün “haberdar” olmaması zaten söz konusu değil ama Atatürk sadece “haberdar” değildi, bu katliam için bizzat emir veren, planları yapan adamdı.”
“Katildi” demeye getiriyor lafı.
***
İlk defa “katil” denmiyor Atatürk’e...
Daha önce;
İngiliz himayesinden gayrı kurtuluş yoktur diyen Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi de dedi.
Kuva-yı Milliye birliklerine hakareti görev bilen Ali Kemal de dedi.
Teali İslam Cemiyeti üyeleri de dedi.
Hürriyet ve İtilaf Fırkalılar da dedi.
Bunlar ve türevleri en azından haindi(!) Kimi sancaktarlığını yaptığını iddia ettiği dine ihanet etti, kimi hizmetkarı olduğu devlete...
Ahmet Altan’ı da suçlayalım “sadakatsizlik”le de; hangi değerlere!
Varoluşunu dini, milli, ahlaki, vicdani, toplumsal ne kadar değer varsa “yok saymak / yok etmek” üzere konumlandıran birinin bu manada “cezai ehliyeti” var sayılabilir mi?
Buyrun Atatürk’e katil diyen adamın -kendi ağzından- halet-i ruhiyesi:
- İnsanlar seksle, şiddetle ilgimi çekiyor.
- Bir sevişmede vahşet olabilir, kardeşlik olabilir, öfke olabilir... Sado mazohist eğilimler ortaya çıkabilir. Bu bana çok aykırı gelmiyor...
- Tabular, yasaklar kalkmalı. İki kardeş arasındaki cinsel ilişki Mısır’da, Roma’da var.
- Birbirini bu kadar seven iki insanın mesela bir erkek kardeşle kız kardeşin, bir anne ile oğlun, bir baba ile kızın sevişmeye ulaşmamalarında bir yanlışlık olduğu doğru olabilir...
- Eğer insan istiyorsa hayvanlarla da seks doğal...
- Kadınların fahişelik eğilimi olması gerektiğine inanıyorum.
- Ben yaşlı kadınlardan hoşlanırım.
- Bir şeyi geri dönülmez bir şekilde yok etmenin nasıl bir duygu uyandıracağı beni ilgilendiriyor...
- Günde 8 - 10 kişiyi öldürmek isteyebilirim. Benim de vahşete bir yakınlığım var.
- Cinayet işleseydim tabii silahı tercih ederdim. Zehir işin dehşetine pek uygun düşmüyor.
***
Sado-mazohizmi bir “sapma” olarak kabul ediyorsak; Ahmet Altan da “patolojik bir vaka” olmuyor mu bu durumda!
Kendisine “acil şifalar” dilemek, söylediklerini ciddiye alıp izahata çalışmaktan daha akıllıca olacak kanımca!
Sivil darbe
2002 seçimleri öncesinde seçmen eğilimini belirlemeye çalışan şirketlerin “anahtar” sorularından biri şuydu:
“Türkiye’nin AB’ye girmesini istiyor musunuz?”
Cevap, gür bir şekilde:
“Kesinlikle hayır...”
Bir başka soru:
“İdam cezasının kaldırılmasını onaylıyor musunuz?”du.
Cevap aynı şiddette:
“Kesinlikle hayır...”
Sıra “oyun rengi” kısmına gelince, “işin rengi” de değişiyordu bir anda:
“ANAP” diyordu adam mesela!
Nitekim ANAP olmasa da, vaatleri ve yapılanma biçimiyle onun “yeni model”i olan AKP kazandı o seçimleri. Hem de açık ara farkla.
Demem o ki...
Gidip sorsanız şimdi o “Yeni Anayasa”dan umutlu olduğu iddia edilen “Yüzde 87”ye:
“Türk müsün?”
Evet!
“Milliyetçi misin?”
Evet!
“Atatürk?”
İzindeyim!
“Cumhuriyet?”
İlelebet payidar kalacak!
Eeee “Türk” kimliğinin, devletin kurucu ideolojisi olan “Türk Milliyetçiliği”nin, Atatürk’ün onun ilke ve inkılapları üzerine inşa edilen Cumhuriyet rejiminin tedavülden kaldırılacağı “Yeni Anayasa” için ne diyorsun?
Umutluyum!
Hem bu da bir şey mi; bugün veba taşıyıcısı muamelesi gören “1982 Anayasa”sından yüzde 91.37’si umutluydu halkımızın!
Müsteşar hangi “teşkilat”a bağlı
Cumhuriyet’ten İlhan Taşçı’nın haberine göre, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman emekliliğini isteme gerekçesini açıklarken “Teşkilattan, karşılayamayacağım beklentiler gelmeye başlamıştı. Bu nedenle ayrılıyorum” demiş.
İki şeyi çok merak ettim:
1. Kahraman’ın “teşkilat”tan kastı hangisi; “yargı teşkilatı” mı yoksa hukuk gibi hukukun olduğu bir ülkede paçalarını kurtarmalarının çok zor olduğu dosyalardan ballı tahliyelerle sıyrılan “iktidar teşkilatları” mı?
2. Balyoz Soruşturması kapsamında rekor sayıda komutanın tutuklandığı gün, tutuklamaları yapan hakim ile Beşiktaş Adliyesi’nin hemen yanındaki otelde yaptığı iddia edilen “gizli görüşme” ile “Deniz Feneri tahliyeleri” de “teşkilatın”, “karşılayamayacağı” yahut “karşılayana kadar göbeğinin çatladığı” beklentileri arasında mıydı?
Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar misali
Üç gün önce Türkiye’nin, adım adım, ABD’nin bölgedeki ‘taşeronu’ durumuna kaydığından -garip ama- yakınıyordu!
Zaman gazetesinden gelen “Türkiye’nin bölgede ABD’den bağımsız hareket etmesine gerek yok” uyarısından sonra, önceki gün dümen kırdı, “Türkiye doğruyu yapıyor” yazdı.
Dün ayarı iyice şaştı Türkiye’yi Suriye’deki değişime paralel “işaret vermez olmak”la suçladı!
Son günlerde yolunu bulmakta bu denli zorlandığına göre acaba pusulasını mı kaptırdı?
Zenginimiz bedel öder;
Askerimiz fakirdendir!..
(Ağustos)
“Şunu milletimin huzurunda açıklıkla ifade edeyim, bedelli askerlik noktasında bir şey bizim gündemimizde yok...”
“Bravoooo...”
“Parası olan var, parası olmayan var...”
“Eveeeettt...”
“Şimdi parası olan ile parası olmayan bizim nazarımızda bir... Herkes bizim neyimiz oluyor bir nevi?..”
“......?”
“Kardeşimiz...”
“Yaşaaaaa...”
“Biz yola ne ile çıktık?...”
“Otobüsle...”
“Hayıırrr.... Bir sloganımız vardı hani... Size söylemiştim...”
“Uzun olan mı, kısa olan mı?..”
“Öbürü... Bakın şu şapşal suratlı aziz kardeşimiz ne kadar güzel hatırladı... Neydi o slogan; biz kimsesizlerin kimsesiyiz...”
“Eveeeeettt...”
“Ey Ce Ha Pe...”
“Yuuuuhhhh...”
“Sen kimsin yav?.. Bakıyorsun çıkmış bedelli askerlik diyor... Bi defa parası olan var, bir de neyi olmayan var?..”
“Parasıııı...”
“Gördünüz mü işte, parası olmayan askerlik yapacak, parası olan yapmayacak...”
“Yuuuuhhh...”
“Kimsesizlerin kimi olduğumuza göre, neleri de neleri gayet güzel yapmaz mıyız?..”
“Eveeeettt...”
***
(Dün) “En geç bir haftaya kadar bu bedelli askerlik adımını atarız... Hemen hayırlısıyla kanunu da bir bakıma geçiririz...”
***
Terör bitti, komşularla da sıfır sorun olunca, şu beş ayda ordunun asker gereksinimi mi azaldı?..
Yoksa çocuklardan, dünürlerden, damatlardan birisinin askerlik zamanı mı geldi?..
Ya da; zenginin para gücü, adalet ve vicdan duygularından çok mu daha güçlü gülüm?..
Bilemeyiz... Belki de; sürü olmanın çocuklarımıza ödettiği bedeldir...
***
Ama ne zamandır bir türkü çalar kerpiç evlerde... Bir hüzünden öte, bir acı sitemin türküsüdür, çok severim:
“Yemen yolu çamurdandır
Karavanam bakırdandır.
Zenginimiz bedel öder
Askerimiz fakirdendir...”
Bekir Coşkun / Cumhuriyet
Şimdiden para hesapları yapılıyor:
Tarifeyi 10 bin eurodan açarsak şu kadar kazanırız, 20 bin euro olursa şu kadar!..
Ayıptır, yazıklar olsun.
Zengin bebelerine böyle bir kıyak sağlanırken, Anadolu insanının gariban çocukları yine mevzide, yine vuruşmada olacak.
Emin Çölaşan / Sözcü
Ensesi kalınsa; Canı sağolsun Garibansa; Vatan sağolsun
Nasıl başladılar? Analar ağlamasın’la. Ufak ufak nereye bağladılar? Kaçanın anası ağlamaz’a. Vicdani ret budur.
Hani şu meşhur “bıçak kemiğe dayandı, bedelini ödeteceğiz” var ya... “Bedel”li de odur. Sırayla değil paraylaysa... Niye “er” oluyoruz?
Belki ben vatan borcu’mu korgeneral olarak ödemek istiyorum... Parasıyla diil mi şekerim? Vicdan da benim, cüzdan da, ister kurmay olurum, ister amiral...
“Benim oyumla çobanın oyu bir mi” diyeni mahkemeye verip, “benim paramla çobanın parası bir mi” diyene tezkere verdiğine göre... Sen rütbenin fiyatını söyle, gerisinden sana ne?
Bi tekmil mesela şöyle... Babam sağolsun tümeni, Sadrazamın sol kaşığı tugayı, Popomda boncuk var alayı, Mekanize Porşe taburu, Reina bölüğü, Mareşal Er Doğan Teğet, Yetmez ama evet!
2 al 1 öde kampanyası yapılsın, 2 biraderin 1’i bedavaya gelsin. En az 3 gönderen, 3’ün 1’ini peşin ödesin, 3’ün 1’ini taksitle versin. Tek çekim’de ödeyen F16’yla uçuş mili kazansın, dileyen, millerini koğuş nöbeti yerine kullansın. Parola sorulmasın, pin kodu sorulsun. Alabros tıraş yapılmasın, hepsi bonus kafa olsun. Vatani görevini yaz tatilinde yapmak isteyen devre arkadaşlarına, devremülk olarak muhrip kiralansın. Genelkurmay’da loca satılsın. Her Türk asker doğar; bedelli yaşı anasının rahmine indirilsin. Elden, tiko para getirene şeref madalyası takdim edilsin. Mıntıka temizliği feysbuk’ta yapılsın. İçtimaya tivitır’dan katılınsın. G3 yerine 3G’li ayfon verilsin. Çarşı izninde İstinye Park’a çıkılsın. Aç’ılım yapılsın, aç aç’a Victoria Secret’ın kızları getirilsin. “Parası olan askerlikten kurtulacak, parası olmayan gidecek, benim vatandaşım bu işe sıcak bakmıyor, ben şahsen böyle bir sorumluluğun altına girmem, referandum yaparım” diyen başbakanımız “karavana” attığına göre... Karavana çıkmasın, su’yu çıktığına göre, suşi çıksın. Peygamber ocağı orası, faiz günah, helal kredi verilsin. Terörle mücadele yerine, terörle mübadele yapılsın, dolar’la ödeyen İncirlik’te military police olsun... Olmadı, kamu hizmetini tercih edip, ABD Büyükelçiliği’nde garson olsun.
Ensesi kalınsa... Canı sağolsun. Garibansa... Vatan sağolsun.
Yılmaz Özdil / Hürriyet
Ödeyin sizin olsun demokrasi
Para; “eğitim babalarını” bastırıyor bu ülkede... Zenginsen eğitimin lüksünü satın alıyorsun!
Para; “sağlık babalarını” bastırıyor! Hastane köşelerinde sürüm sürüm sürünmüyorsun!
Para “güvenlik babalarını” bastırıyor... Yanında özel korumayla gezip, polis copu, biber gazı yemiyorsun!
Demokrasi diyorsunuz değil mi?
Hani; hak, hukuk, özgürlük, eşitlik falan...
Alın size demokrasi!
Parasını ödeyebiliyorsanız, sizin olsun...
Tepe tepe kullanın!
Mustafa Mutlu / Vatan