Bir milliyetperverin ''Eyvallah'' kriterleri
En olmazların bile "hazmettire hazmettire" olabilirleştirildiği, oldurulduğu keşfedildiğinden bu yana, bu iş böyle;
Kabulü en mümkün olmayan gelişmelerin bile "kabul edilemezlik" süresi üç gün.
Üç gün tartışılıyor, "tartışma", "itiraz" görevleri yerine getiriliyor.
Ve bitiyor.
*
Her şey biraz görev savmak gibi.
Ve fakat, bugünden tezi yok her bir itirazın peşinden gitmek, toplumu "olmazlara razı gelmemek" yönünde bilgilendirmek, bilinçlendirmek, yüreklendirmek en savılmaması lazım gelen görevlerimizden birine, hatta ilkine dönüşmeli.
*
Buyurunuz HÜDA PAR örneği.
AK Parti listelerinden seçime girecek olmalarını, satır aralarında ağızdan kaçırılan bakanlık pazarlığı imalarını, her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına ala ala, bizatihi her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış olan bir partinin kanatları altında kurulmuş olsa da, sözüm ona "yerli ve millî" Cumhur İttifakı''nın resmî ortağı olmalarını, üç gün tartıştık.
Yarın öbür gün "Biz söylemiştik" demek hak ve vizesini kazandık.
Tamam.
*
Peki tamam mı?
*
Konu, "Terör ve şiddeti reddediyorlar" beyanını esas alıp da normalleştirilecek kadar mı?
Bir kere tek dayanak buysa çökmeye mahkûm.
Zira, 2017 referandumunda AK Parti''ye verdikleri fiili destekten bu yana periyodik olarak dikkat çektiğim bu "parti"nin programında, şiddet, ve dahi "zulüm"le alakalı şöyle bir kriter bulunuyor:
- Fıtratı bozulmamış olmak kaydıyla "Kardeş, kardeşine zulmetmez, darda kaldığında onu yalnız bırakmaz."
*
Peki ya "fıtratı bozulmuşsa"?
O zaman domuz bağı reva mıdır mesela!
*
Kaldı ki…
Velev ki, şiddet ve zulmün her türlüsünü muhataplarının "fıtrat"ı fark etmeksizin reddedeceğinin garantisini verdi;
Öyleyse, "eyvallah" mı?
*
Ey, resmî nikahla yaptıkları evlilikte bile hak ve hukuklarını korumakta nice zorlukla karşılaşan kadınlar;
HÜDA PAR''ın parti programında yer alan "İmam nikâhına resmî statü kazandırılmasına" eyvallah mı?
Ey, "Anayasal düzen"i ve Anayasa''nın başlangıcında da yer bulan kurucu değerleri; devletin şeklini, rejimi, bayrağı, başkenti, bütün egemenlik alametleri ve dahi Türkçe''yi ödün vermemişçesine savunanlar;
"Yeni anayasanın değiştirilemez nitelikte hiçbir maddesinin olmamasına" eyvallah mı?
Ey Cumhuriyetçiler, Atatürkçüler;
"Yeni anayasanın Cumhuriyet''i kuran ideoloji üzerine inşa edilmemesine, milletvekillerinin yeminlerini ''laik Cumhuriyet''i ve Atatürk ilke, inkılaplarını da" korumak üzere etmemelerine, "eyvallah" mı?
Cumhuriyet''in ilanının "kardeşliğimizi bozduğu" tezine, mozaik yapılanmaya "eyvallah" mı?
"Şeyh Said, Dersim ve Ağrı isyanlarının bastırılmasının Cumhuriyet zulmü, vahşeti" sayılmasına "eyvallah" mı?
Ey milliyetçiler;
Devletin, cümle bölücüden, bölücülüğü cezalandırdığı için özür dilemesine "eyvallah" mı?
"Türk vatandaşlığı"nın reddine, "Kürtçe"nin devletin ikinci resmî dili kabul edilmesine "eyvallah" mı?
"Irkçılık kokan ''Andımız'' ve benzeri metinlerin kaldırılmasına, ''Ne mutlu Türk''üm diyene'' gibi yazılarının silinmesine" eyvallah mı?
"Türklük esaslı" söylemin terkine "eyvallah" mı?
"Devletle hesaplaşma" adına "Ergenekon"vari kumpasların yeniden türemesine "eyvallah" mı?
Merkezi yönetimin onamasına tabi olmayan yerel yönetim yetkileriyle, "Eyaletleşmeye", "Federasyona" eyvallah mı?
*
Bu sıraladıklarımın tamamının referansı HÜDA PAR''ın programı.
Bu durumda…
Velev ki, dedikleri gibi, "şiddetle hiçbir bağları bulunmuyor"…
Ülkeyi cebren bölmek ile "siyasi çözüm" maskeli hile ile, desise ile, laf cambazlığıyla bölmek arasında fark var mı?