Bir kitap: Sona Doğru “Kürt Açılımı”
“Sona Doğru Kürt Açılımı-Demokratikleşme mi? Yıkım Projesi mi?” İkbal Vurucu’nun Sarkaç Yayınlarından çıkan yeni kitabının adıdır. İkbal Vurucu, son dönemin genç, üretken, inançli ve sürekli kendisini geliştiren bir grup Türk milliyetçisi akademisyen ve araştırmacılarının önde gelenlerinden birisidir. Bu genç akademisyen arkadaşım ile şimdiye değin birlikte iki kitap yazdık. Bunlardan birisi “Doğu Raporu-Doğu Anadolu’da Türk Kimliği ve Türklük Algısı” başlığını taşıyordu. Diğer ise “Cesetler-Gölgeler ve Yalanlar:Türkiye’de Faili Meçhuller ve Kayıpların Tam Listesi” adı ile yayınlandı. İkbal Vurucu bu iki kitap dışında, Türk milliyetçiliği açısından yaşadığımız çağı tahlil eden 5 kitap yayınladı. Bir süre TBMM’de bir MHP Milletvekilinin danışmanı olarak çalıştı ve sonra ayrıldı. Doğrusu bu ayrılmadan İkbal Vurucu’nun hiçbir şey kaybettiğini düşünmüyorum. İkbal Vurucu şimdi Türk Ocakları Genel Merkezi bünyesinde ve Türk milliyetçisi aydın gruplar için de çalışmalarını sürdürüyor.
“Sona Doğru Kürt Açılımı-Demokratikleşme mi? Yıkım Projesi mi?” adlı kitapta Vurucu soğukkanlı ve bilimsel bir yaklaşımla, detaylara inerek ve AKP Hükümetinin PKK açılımı için gerekçelerini iktidar ve çevresinin kalemlerinden okuyarak açılımın Türkiye’yi nereye sürüklediğini ortaya koyuyor. İkbal Vurucu, Türkiye’de uzun bir süreden buyana “ilericilik, demokratikleşme, AB standartları” diye sunulanların aslında nasıl PKK’nın temsil ettiği ırkçılık zemininden kaynaklanan ırkçı sapmalar olduğunu ortaya koyuyor. Sonra Ontolojik ırkçılık diye adlandırdığı bu çerçeveyi son sürecin moda kavramlarını, anayasal vatandaşlığı, çok kültürcülüğü, sözde aydınları, Kürt açılımını ve bunların karşısında Türk milliyetçiliğinin konumunu açıklamakta kullanıyor. Vurucu’nun kitabını bütün Ne mutlu Türküm diyenlere tavsiye ediyorum. Yaşanan süreci anlamak için çok uygun bir kitap ancak kitabın adındaki “Sona Doğru” ifadesi bence toplumun büyük bir bölümünün ruhunun derinliğindeki kayıp kavuran soruyu da ifade ediyor. Soru şu: “Biz bu mücadeleyi kayıp mı ettik?” “Biz” derken kastettiğim Türk milleti. Kazanan ise bu durumda PKK. Varılan nokta ne kadar acı verici ne kadar kötü olur ise olsun henüz kaybedildiğini söylemek mümkün değil. Türk milletinin bu mücadeleyi kaybedip kaybetmediğine kararı Türk milliyetçileri verecek. Türk milliyetçileri, Türkiye’yi bir felakete, “felaketin adını koyalım, anayasadan Türk milletinin adının çıkması, özerklik veya adı konulmamış federasyon ve bölünmeye” sürükleyen süreci durduracaklar mı durdurmayacaklar mı? Soru durdurabilirler mi durduramazlar mı? sorusu değil. Çünkü isterler ise durdururlar. İstemelerine müsaade edilecek mi? Yoksa Türk milliyetçileri de herkes gibi günü geçirmeye, kendilerini kandırmaya, hatta Türk milliyeti de kandırmaya devam mı edecekler? Aslında onlar da yenildiklerini mi düşünüyorlar ve zaman geçirmeye oynuyorlar? Türk milliyetçilerinin bu soruların cevabını tarihe, şehitlerine, millete ve gelecek nesillere vereceği zaman hızla yaklaşıyor. İnşallah bu cevap doğru cevap olur. Bir ağabeyim, “Ben Allah’ın Türk milletine yardım edeceğine inanıyorum” dedi. Dilerim haklı çıkar, ancak Allah’ın yardımını alabilmek için o yardımı hak edecek bir şeyler yapmak lazım. Balkan Savaşı’nın bazı cephelerde savaşmadan geri çekilen ordusuna Allah yardım etmemiştir. Allah’ın yardımı ancak Çanakkale’de Bedir’in Arslanları gibi savaşanlara olmuştur.
NOT- Yarın Ankara’da Dedeman Oteli’nde saat
14.00’de rahmetli Muzaffer Özdağ anısına düzenleyeceğ
imiz 11. Türk Strateji Günü’nde “PKK ile Yeni
Anayasayı Yapmak-imralı Görüşmeleri” konulu
toplant›da Sayın Sadi Somuncuoğlu, Sayın Erdal
Sarızeybek, Sayın Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun
ve ben Ümit Özdağ konuşlmacı olarak katılacağız.
Sayın Agah Oktay Güner de toplantıyı yönetecek