Bir kamyon dolusu paranoya
Askeri makamlar bir kamyonla askeri malzeme taşıdığını emniyete bildiriyor. Emniyet ise başka bir kaynaktan gelen bir ihbar üzerine harekete geçerek bu kamyonu emniyete çekiyor. Emniyet askeri makamlara değil hangi amaca hizmet ettiği bilinmeyen ihbarcıya inanıyor. Yalnızca bu olay bile ülkenin yetkililerinin ve kurumlarının içinde bulunduğu hazin durumu göstermeye yeter.
Ülkenin bir kurumu diğer bir kurumundan kuşku duyuyor!
Emekli Ordu komutanları operasyonla emniyete götürülüp sorguya çekiliyor. Savcı savcıya operasyon yapıyor. Tutuklamalar ve tuhaflıklar birbirini takip ediyor.
Ülkenin savcısı diğer savcısından kuşku duyuyor!
Muhbirlik, gizli tanıklık, itirafçılık en gözde meslekler haline geliyor. İftira, itham ve iddia sektörü doğuyor. Gizli tanıkla milletvekili görüşüyor. Görüşme internet sitelerine düşüyor.
Ülkede kimliği herkes tarafından bilinen tanığa, gizli tanık deniyor!
Yargıtay dinleniyor. Hâkimler dinleniyor. Ortamlar dinleniyor. Suçlular suçsuzlar herkes dinleniyor.
Ülke dinleyenlerin dinlendiği bir arena halini alıyor!
Yargı yürütme tarafından kuşatıldığından, tam tersi yürütme ise yargı tarafından kuşatıldığından yakınıyor.
Yargı yürütmeden, yürütme yargıdan şikâyet ediyor!
Açılımı açmak!
Genelkurmay Başkanının ses kayıtları medyaya servis ediliyor. Gizli kalması gereken ifadeler çarşaf çarşaf gazetelerde yayınlanıyor. İnsanlar mahkemeden önce medyada yargılanıyor.
Ülkede yasa dışılığa yasa deniliyor!
Jandarma istihbaratının kullandığı bütün kişiler isim, adres ve telefonlarıyla gazetelere düşüyor.
Ülkenin istihbaratının kendisi istihbarata muhtaç hale geliyor!
Anayasa Mahkemesi tarafından mahkûm edilen iktidar partisi, Anayasa’yı değiştirmek için gerekirse referanduma gideceğini açıklamış bulunuyor.
Ülkede Anayasaya uymayanlar Anayasayı kendisine uyduruyor!
AKP İktidarı dünyaya, Türkiye tipi açılım modeli sunacağı iddiasıyla ortaya çıktı. Sonra konu panelistler, sanatçılar, sinemacılar, tiyatrocular ve dizi oyuncularına havale edildi. Açılımdan söz edenler dahil hiç kimse açılımla neyin açılacağını anlamış değiller.
Ülkede açılımın kendisi açılıma muhtaç haldedir.
Kuşku duyanları yok etmek!
Günümüz Türkiye’sinde kavramlar karışmış, vicdanlar katılaşmış, liderler inatlaşmıştır. Bu tür ortamlar ancak fanatik ve dogmatik insanlar üretir. Dogmatiklik ve fanatiklik ise kuşkuya izin vermez. Kuşkuyu yok etmenin yolu, kuşku duyanları yok etmekten geçer. Yok etmek mümkün değilse, hapishaneye tıkarak susturmak en kestirme yoldur. Dışarıda olan kuşkucular ise içeri alınmak paranoyası yaşamak zorunda kalır.
Sonuçta ülkede herkes ve her kesim farklı gerekçelerle bir şeylerin paranoyağı haline gelmiş durumdadır. İçinde bulunulan durumu deli diye tımarhaneye tıkılan bir bilgenin şu sözleri çok güzel özetler: ‘Onlar bana deli dediler ve ben onlara deli dedim, lanet olsun onlara ki, beni ele geçirdiler’.
Artık ‘bir kamyon dolusu paranoyası olan bir ülkede toplum sağlıklı kalabilir mi?’ sorusunu herkes kendi kendisine sorabilir.