Bir hükümet demokratik meşruluğunu ne zaman yitirir?
Bir hükümetin demokratik meşruluğu sadece demokratik seçimler ile işbaşına gelmesi ile sağlanmaz. Demokratik seçimler ile iktidara gelen partinin demokratik seçimler ile iktidardan ayrılmayı kabul etmesi, demokratik meşruluğu açısından olmaz ise olmazdır. Bir siyasal iktidarın bazı siyasal tasarruflar ile kendi eli ile demokratik meşruluğunu ortadan kaldırması mümkündür. Bunun en somut örneklerinden birisi 1933’de Almanya’da yaşananlardır.
Adolf Hitler’in liderliğini yaptığı Nasyonel Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin 1932’de oyların
% 33’ünü alarak iktidara gelmesi, demokratik meşruluğu için ön koşuldur. Ancak A. Hitler, 1933’de parlamentonun oyları ile parlamentonun yetkilerini devraldığı anda, şeklen demokratik bir devir bile olsa, demokratik meşruluğu sona eren bir liderdir. Çünkü Hitler, iktidarda darbe yaparak iktidarını daha da genişletmek yoluna gitmiştir.
Demokratik bir iktidarın meşruluğunu yitirmesinin başka şekilleri/yolları da vardır. Örneğin, bir iktidar partisi genel seçimlerin yapılmasının kanunen belirlenen zaman gelmesine rağmen, terör, yaklaşan savaş, olağanüstü hal gibi nedenleri ileri sürüp gelirsiz bir geleceğe erteler ise demokratik meşruluğu ortadan kalkar.
Eğer, hükümet anayasal yetkilerini aşarak muhalefet partililerini kapatmaya çalışır, faaliyetlerini engeller ise demokratik meşruluğunu yitirir. Keza bir hükümet, muhalefet partisine destek verdiği için bir bölgenin temsil hakkını elinden alır ise örneğin bir ili, muhalefet partisini seçtiği için ilçe konumuna indirir ise demokratik meşruluğu ortadan kalkar. Çünkü hükümetin demokratik meşruluğunu sağlayan sadece hükümet partisine oy verenler değil, demokratik sistemlerde oy vermeyenlerin varlığıdır. Zaten iktidar partisi dışında bir partiye korkmadan oy verilemiyor ise o ülkede demokrasi yoktur.
Eğer iktidar partisi muhalefet partisini seçen illeri bölüyor ise iktidarın meşruluğu tartışmalı hale gelir. Çünkü bu durumda iktidar açıkça “ben iktidardan gitmiyorum” dememekle birlikte, aldığı önlemler ile fiilen muhalefetin iktidar olmasını imkansız hale getiriyor ve bu amaçla (bir il içindeki seçim bölgesinin değil) bir ili farklı illere bölüyor ise demokratik meşruluğu tartışmalıdır. Ancak bu adım örneğin bir ilin, il statüsünün ortadan kaldırılması kadar travmatik değildir. Özetle bir hükümet, seçmenlerin bir bölümünün seçme hakkını elinden alır veya temsil hakkını ortadan kaldırır veya kısıtlar ise demokratik meşruluğu ortadan kalkar.
Bir hükümet, ülke halkının bir bölümüne yönelik soykırım uygulamaya başlar ise demokratik meşruluğunu yitirir. Örneğin Hitler, demokratik seçimler ile gitmeyi kabul etse idi, ilk gaz odası çalıştığı günün ertesi gün yapılacak seçimlerde % 100 oy alsa dahi demokratik meşruluğu kalmazdı.
Bir hükümet yabancı bir ülkenin askeri saldırısı karşısında uygun önlemleri alamaz, ülkenin askeri bir yenilgiye sürüklenmesine neden olur ve ülke savaşa devam edebilecek iken utanç verici bir barış anlaşması imzalar ise meşruluğunu yitirir. Bu noktada böyle bir hükümete karşı her türlü direniş şeklinin demokratik meşruluğu vardır. İstiklal Harbi’nin milli meşruluğu dışında demokratik meşruluğa sahip olmasının nedeni budur. İstiklal Harbimizi Büyük Millet Meclisi’nin idare ediyor olması, bu demokratik meşruluğu daha da güçlendirmiştir.
Demokratik seçimler ile gelmiş bir hükümet, ülke genelinde mal ve can güvenliğini sağlayacak önlemleri alamaz, güvenlik bürokrasisini etkin bir şekilde çalıştıramaz veya siyasi endişeler ile güvenlik bürokrasisinin etkin bir şekilde çalışmasını istemez/engeller ise iç savaş koşullarının doğması veya iç savaş koşullarının doğma tehdidinin ortaya çıkması ile meşruluğu ortadan kalkar. Bu noktada vatandaş can ve mal güvenliğini korumak için meşru müdafaa konumuna geçer. Böyle bir durum ise hukuk devletinin sona ermesi demektir.
Bir hükümet yönettiği ülkedeki milletin hukuki ve siyasi varlığını ortadan kaldırmaya yönelik bir girişim içinde olur ise, bu durum hükümetin demokratik meşruluğunu ortadan kaldırır. Çünkü anılan hükümetin demokratik meşruluğunu sağlayan, hukuki ve siyasi varlığını ortadan kaldırmaya çalıştığı millettir.
Bir hükümetin demokratik meşruluğunun ortadan kalkabileceği siyaset bilimi ve hukuk literatüründe ön görülmüş bir potansiyel tehdittir. Ve bu konuda kapsamlı bir literatür bulunmaktadır. Önümüzdeki günlerde TBMM’de askeri darbeleri tartışırken aynı zamanda demokrasi teorisini ve demokratik meşruluğu yoğun bir şekilde tartışacağız. Bu makale böyle bir tartışmada nelerin konuşulacağının ipuçlarını ortaya koymaktadır. Bu komisyonların TBMM tarihinin en hayırlı komisyonları olması ve Türk siyasetçisinin aklında sürdürülebilir demokrasinin bilincini oluşturması dileği ile.