Bir gün hesap verecekler O da bize nasip olacak
Erzurum’daki HDP mitinginde çıkan olayların perde arkasıyla ilgili olarak Efkan Ala’yı işaret eden MHP lideri “Onun derin bilgilerine müracaat etsinler” derken, partisini çatışmanın tarafı haline getirmek isteyenler için de “Edepsizlik yapmasınlar” ifadesini kullandı. MHP lideri, kendisi ve parti yöneticilerinin eleştirilerini yayınladıkları için haklarında Cumhurbaşkanı’na hakaretten suç duyurusunda bulunulan gazetecilere de sahip çıktı...
Ben14-15 kadarını izleyebildim; ama MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 6 Mayıs’ta Çankırı’da başlayıp, 4 Haziran’da Adana’da noktaladığı seçim kampanyasındaki 54 mitingin tamamını takip eden bütün diğer gazeteciler de aynı görüşte:
- MHP, AKP’ye “altın vuruşunu” yaptı Adana İstasyon Meydanı’ndaki mitingde.
Bahçeli; konuştuğu TIR’ın üzerinden, çevre binaların çatılarından, helikopterden, hangi açıdan fotoğraflarsanız fotoğraflayın, gizlenmesi mümkün olmayan mahşeri bir kalabalığa hitap etti. Gizlemek olanaksız diye zahir MHP’nin Adana mitinginin görüntüleri birçok yayın organınca özenle perdelendi!
500 araçlık dev konvoy
Adana’ya, Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’nün transit durak uygulamasına teşekkür eden taksicilerin 500 araçlık konvoyu eşliğinde giren Bahçeli, otelde bu seçim dönemindeki son konuşmasının, son düzeltmelerini yaparken, aynı dakikalarda, gençlerin “Geleceğimiz çalınmasın diye seninle yürüyoruz”, işçilerin “Alın terimiz çalınmasın diye seninle yürüyoruz”, gazetecilerin, akademisyenlerin, öğrencilerin “Kalemimiz çalınmasın diye seninle yürüyoruz”, kadınların “Vicdanımız çalınmasın diye seninle yürüyoruz” pankartları taşıdığı, hemen her meslek grubundan binlerce kişinin katıldığı dev bir destek yürüyüşü vardı Adana sokaklarında...
Bahçeli, memleketindeki bu “muhteşem final”den hayli memnun görünüyordu dönüş yolunda. “Geçmişle mukayese edildiğinde bütün mitinglerimiz daha kalabalık, daha heyecanlı oldu. Kadın katılımı çok yüksek oldu... Gençlik katılımı çok yüksekti. Teşkilatlarımız çok güzel çalıştı. Aday olarak takdim ettiğimiz şahıslar ’sıram şudur, seçilme şansım vardır-yoktur’gibi bir düşünceye girmeden, üzerlerine düşeni yaptılar. Biz elden gelen gayreti gösterdik. Bundan sonra takdir Cenab-ı Allah’a ve milletimize kalmıştır. Sabırla bekleyeceğiz, ben hayırlı bir sonuç olacağına inanıyorum” diye girdi söze...
Edepsizlik yapmasınlar
Bahçeli’nin “Kimsenin yazmadığını, kimse yazmıyorken yazdınız” diyerek teşekkür ettiği gazetecilerle yaptığı “seçim öncesi son değerlendirme” sohbetinin ilk başlığı kaçınılmaz olarak HDP’nin Erzurum mitinginde çıkan olaylar oldu. Yaşananları “kutuplaşmayı körükleyerek seçim güvenliğini tartışılır hale getirebilecek bir provokasyon” olarak değerlendiren Devlet Bahçeli, seçim sürecinin başından itibaren MHP’nin bir çatışmanın içine çekilmeye çalışıldığını ancak bu oyuna düşmediklerini, son gün de düşmeyeceklerini söyledi:
- HÜDA-Par’la HDP arasında gerilim oldu, sonra bir şoförün öldürülmesi olayı var, aday kaçırılması olayı var. İstanbul’da ve başka yerlerde benzer olaylar oldu. Önce MHP ile HDP’yi çatıştırmayı düşündüler. MHP uymadı buna. Çok yönlü çalışmalar yaptık, genelgeler yayınladık, her gittiğimiz yerde ifade ettik, toplantılarımızda uyarılarda bulunduk. Son üç güne dikkat edin dedik. En son Adana’ya verdiğimiz talimat da bu yönde; son 2 gün için çok dikkatli olmalarını tavsiye ettik.
MHP’yi, Erzurum’da polis müdahalesiyle sona eren ve yaralıların da olduğu olaylarla ilişkilendirmeye çalışanlara ise “Kavga olduğu zaman MHP’yi aklına getirenler, kavganın başlangıcı için kullanabilecekleri unsurları da akıllarına getirmiş olabilirler. Bazı grupların içinde bazı çevreleri harekete geçirirler. AK Gençlik nerede geziyor mesela? Kimsenin aklına geliyor mu? Araştırılması lazım. Kimse edepsizlik yapıp, MHP’yi suçlamaya kalkmasın. MHP’nin Genel Başkanı olarak ifade ediyorum, bu tür çatışmaların bize sağlayacağı bir fayda yok. Getireceği oy da yok” sözleriyle tepki gösterdi Bahçeli.
Neden Erzurum?
MHP liderine göre “gerilim stratejisi”ni uygulamaya sokmak için seçilen yerin “Erzurum” olması da tesadüf değildi:
- Burada Erzurum’un seçilmiş olması da çok anlamlıdır. Biraz sağına soluna baktığınızda, eğer bu provokasyon için düşünülmüşse, AKP’nin üstün bir yarar sağlaması gerekiyorsa, derinliğine indiğiniz vakit “paralel”e kadar varabilirler... Erzurum’a Sayın Başbakan gitti, arkasından biz gittik, Cumhurbaşkanı gitti, şimdi HDP miting yapıyor. Erzurum’da güzel, coşkulu kalabalıklarla miting yapmış bir siyasal kurum olarak söyleyebileceğimiz, bundan faydalanmak isteyen çevreler olabilir. Seçimin gerginlik ortamında yapılmasına dair tartışmaların yoğunlaştığı bir dönemde AKP veya mevcut hükümetin bunu çok yönlü incelemesi gerekir.
“Serok Ahmet” açıklasın
Bahçeli’nin bu incelemeyi yapacak adrese mesajı ise dikkat çekiciydi. MHP lideri yaşananların perde arkasıyla ilgili olarak “Efkan Ala’nın derin bilgileri”ni işaret etti:
- Böyle bir olayın MHP’ye hiçbir artısı yok. HDP’ye de bugüne kadar yapmış olduğu toplantılarla beraber düşünürseniz bir fayda sağlar mı; Demirtaş bilir. Bundan bir tek AKP yararlanmak ister. Bunu biz bulacak değiliz. Bu konuda tecrübeli şahsiyetler orada; uzun zamandır İçişleri Bakanlığı yapmış olan kişi, Erzurum’da şu an AKP’nin milletvekili adayı. Ona müracaat etmekte yarar var. Hem Erzurum’u tanıyor, hem İçişleri Bakanlığı’nı biliyor, hem HDP ile görüşmeleri biliyor. Derin bilgilere sahip olduğu kanaatindeyim! Herkes kendine göre bir şey söyleyecek ama ne olduğunu açıklamak AKP ve Serok Ahmet’e düşer! Kamuoyunu çok net bilgilendirmeliler. Teknoloji ilerledi. MOBESE sistemleri var. 50 çeşidi vardır orada. Bu konuda Türkiye çok tecrübeli ve birikimli; failleri bulmamaları için bir sebep yok.
Cevap bekliyoruz
Devlet Bahçeli’nin Elazığ mitinginde yönelttiği “İmralı canisiyle mektuplaştın mı? İmralı’dan günübirlik giriş-çıkışlarına onay verdin mi? Kandil’deki PKK’lılara kriptolu telefon gönderdin mi? Kozmik odalardan gasp edilen devlet sırları kimlerin eline geçti? KCK’nın kuruluşunda katkın ve dahlin var mı? PKK ve HDP’ye başkanlık karşılığında federasyon ümidi verdin mi?” sorularına malum, Erdoğan’dan bir cevap gelmedi. “Bu soruların cevabını verecek halleri de yok” diyor MHP lideri;
- Ama verebilirlerse Türkiye çok geniş bir açıklamaya kavuşmuş olur, o da Türk Milleti’nin geleceğini belirleme aşamasında avantaj olur.
Peki bu soruların kaynağı ne? Geçmişte “soru” formunda ortaya attığı benzeri iddiaları zaman içinde “doğrulanmış” bir siyasi lider olarak Bahçeli’de var mı aslında bu soruların cevapları?
“Elimizde bilgi olmadan bir şey söylersek iftira olur” diyor Bahçeli:
- Bunun için özel bir bilgiye sahip olmaya gerek yok. Bunlar, açık olarak toplumda tartışılan, PKK’nın uluslararası yayınlarında yer alan, kendi konuşmalarında ’şunu yaptık, bunu dedik’diye geçen konular. Biz bir hatırlatma yapıyoruz; doğru mu, değil mi? Elimizde bilgi olmadan söylenmiş olsa bu iftira olur. Böyle kritik bir aşamada, kendi kafamızda cevaplanmasını arzuladığımız soruları sormamızın da mahsurlu tarafı yok. Biz öğrenmek istiyoruz! Öğrenme hakkımızı elimizden almasınlar! Oslo’dan beri o kadar temas var, Dolmabahçe toplantıları var, orada açıklanan 10 madde var. O toplantıya katılan milletvekillerinin “Şöyle şöyle oldu, biz bunları açıklayalım mı açıklamayalım mı” diye hükümetle temasları var. Bu sorular karşısında cevap arıyoruz. Önümüzdeki günlerde daha net sorularımız da olacak!
“Poker face” Akdoğan
Yalçın Akdoğan’ın “Dolmabahçe planlı değil tesadüfi” açıklaması için “zırva tevil götürmez” diyen Bahçeli, “müzakereden sorumlu Başbakan Yardımcısı” için yaptığı “poker face” benzetmesiyle hayli güldürdü gazetecileri:
- Kendisi Türk Milleti’nin 77 milyonundan daha akıllı bir şahsiyet! Yanında arkadaşları, karşısında diğerleri oturacak... Yüzünde hiç renk yok; “poker face”... Ciddi bir iş yapıyormuş gibi görünecek, sonra da böyle diyecek. Bir gün hesaplarını verecekler. O hesap da bize nasip olur diye düşünüyorum!
Hesap sorma konusu açılınca, Cumhurbaşkanı’nın yargılanmasına geliyor söz:
- Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı sorunlar “vatana ihanet” kavramının daha da anlamlandırılmasıyla çözülebilir. Yeterli sayısal güçle gelirseniz, Anayasa’yı ve bu kavramı ona göre şekillendirerek hesap sorabilirsiniz. Bu hesabı mutlak bir gün verecekler!
Bir hesabı varsa benden sorsun
“Hesaplaşma” mevzundan devam...
Yeniçağ, Cumhuriyet... Birçok gazeteden muhabir, yazar ve idareci; kimi MHP liderinin, kimi de başka MHP’li yöneticilerin Tayyip Erdoğan’ı hedef alan açıklamalarını yayınladıkları için “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla ifadeye çağrıldılar.
“Çok yanlış bir uygulama, sözü söyleyenden hesap sorma cesareti gösteremeyip, onları kamuoyu ile paylaşanlardan hesap sormak acizliktir, Cumhurbaşkanı’na yakışmayan davranıştır” diyen MHP lideri “Varsa bir hesabı bizden sorsun” dedi:
- Dokunulmazlıkları kaldırabilirler. Başka bir şeyler yapabilirler. Kalkıp da basın görevini üstlenmiş arkadaşlarımıza “duyduklarınızı yazmayın yazarsanız ben sizi şöyle ederim” demek olacak iş değil. Bunun izahı kalmamış. Bunların gitmesi lazım!
Erdoğan tükendi panikte
Birçok Emniyet, TSK ve yargı mensubunun da dahil edildiği bir soruşturmaya dönüşen MİT TIR’ları konusunda, “silah taşıyorlardı” iddiasının Cumhuriyet gazetesinin yayınladığı fotoğraflarla yeniden gündeme gelmesinden sonra iktidar “devlete sahip çıkmamak” ve “devlet sırlarını ifşa edenlerle ortaklık”la suçladı MHP’yi. Bu konuda net Bahçeli:
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a destek olmak ayrı, devlete sahip çıkmak ayrı şey!
Uluslararası boyutu da olan ciddi bir konuda, hukuki sonucu görmeden konuşmanın doğru olmadığını kaydeden Bahçeli, “Burada aşırı derecede paniğe kapılma sonrası yanlış ifadeler kullandılar. Eğer Türkiye’de Cumhuriyet savcıları varsa, Türkiye’de yargı hâlâ geçerli ise, Cumhurbaşkanı’nın bu konuyu onlara bırakmasında yarar var. Kimseyi tahrik edip yönlendirmek, çok ağır suçtur diyerek ceza almasını istemek durumu suçluluk psikolojisi olarak terse çevirir. Can Dündar’ın rapor ve belgeleri nelerdir tam incelemiş değiliz. Eğer bu mahkeme safhasına gelirse, eğer elindeki bilgi ve belgeleri ispat ederse, iftira değilse o zaman başka bir boyuta taşınır. Burada zannediyorum önemli bir tuzağa da çekilmiş halleri var gibi geliyor bana...” diyen Bahçeli, Erdoğan’ın üslubunu “tükeniş hali” olarak nitelendirdi.
Türkmenlere gitmiyordu
Bahçeli’nin TIR konusunda emin olduğu bir şey var ki, içinde ne taşıyor olursa olsun o TIR’lar Türkmenlere gitmiyordu:
- Eğer Bayır-Bucak Türkmenlerine bir yardım gidecekse bunun gideceği yer bellidir; yaşadıkları yerle Yayladağı arasındaki kanal. Güzergah yanlışlığı var. Orada kapılar varken başka yeri dolaşarak gidiyorsa bu düşündürücüdür. Millet de bu kadar saf değildir.
Meydanların dili deyince “sertlik” ten önce “seviye” sorunu tartışılıyor artık. Söz dönüp dolaşıp “klozet” polemiğine gelince, “Buraya düşmüş bir Cumhurbaşkanı’nın nesini tartışayım” deyip kapatıyor konu Bahçeli.
Kedi, fare giremez trafoya
Seçim arifesinde artık siyasi partilerin temel önceliği sandık güvenliği. Bahçeli hem siyasi partilerin, hem sivil toplumun hassasiyetine güveniyor:
- Bütün siyasi partilerin bu konunda duyarlılıkları var. STK’ların duyarlılıkları var. Bir de oy vermeye karar vermiş insanların kendi oyuna sahip çıkma anlayışı var. O bakımdan trafoda artık kedi, fare vesaire zor bulunur gibi geliyor bana. Normal dönemlerde dahi sandık sayımları sırasında Türkiye’de çok olaylar yaşanmıştır. Şimdi bu gerginlik ortamında buna tevessül ederlerse zannediyorum çok daha büyük olaylarla muhatap olunabilir. Onun için emniyet görevlileri, il, ilçe seçim görevlileri ile siyasi parti temsilcilerine önemli görev düşüyor bu seçimde.
Dibini görmediğimiz kuyudan su içmeyiz
MHP’nin ilk ilk icraatı ne olacak iktidar olursa?
- Not defterimiz çok güçlü... 12 yıllık tahribatı önceleyerek gereği ne ise onu yaparız. Eksik olan bizi o konuma getirecek iradenin netleşmesi. 8 Haziran’da o da olursa, bizim hazırlığımız tamam.
Üstüne basa basa bir kere daha vurgulama gereği duyuyor:
- Hedefimiz koalisyon değil tek başına iktidar. Oylarımızı en çoklaştırarak tek başına iktidarı olmayı hedefledik. Bu hedefe kilitlenmiş bir parti olarak, bunun dışında ’şöyle yapılanma olursa böyle yaparız’derseniz, o zaman bu hedefe siz inanmıyorsunuz demektir ki milleti inandırasınız. O bakımdan biz inandığımız yolda iktidara gidiyoruz. Söylediklerimizle çelişkiye düşmememiz lazım. Hedefe kilitlendik. Dibini görmediğiniz kuyudan su içmeyiz.
Kemal Bey’le birbirimize şahidiz
Yusuf Halaçoğlu’nun ısrarla gündemde tuttuğu diploma konusu malum; eğer mezun değilse Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturması da mümkün değil Erdoğan’ın. Kendisinden örnekle veriyor Bahçeli bu konudaki sorulara cevabını: - Neyse en azından biz birbirimize şahidiz Kemal Bey (Kılıçdaroğlu) ile... O da ben de İktisadi İdari Bilimler’de okuduk. İnsan üniversite okuduysa bir anısı olmaz mı? Sınıf arkadaşı olmaz mı?
1’ini versin 7’sini alsın
MHP liderinin klasik araba tutkusunu bilmeyen yok. Düzeltiyor;
- Klasik değil eski arabalar. Çok eski...
Erdoğan’ın “O Mercedes’in parasıyla Bahçeli’nin antika arabalarını alamazsın” iddiasına ne diyor peki?
- Kendisi Cumhurbaşkanlığı’ndan başka yerlere hediye ettiği arabalardan birini bana versin, bendeki 7 taneyi alsın, ben yine kârlı çıkarım. Bunlar antika değil, sağdan soldan bulduğumuz, eskiden beri kullanılmış arabalar. Bakımını yaptırıp onları kullanılabilir hale getiriyoruz. Bir ayağımız da hep sanayi çarşısında. Manevi olarak her biri Erdoğan’ın Mercedes’inden çok daha kıymetlidir. En önemli farkı “helal”dir.