Bir eşitlik masalı
Hoş, o dönemi de arar hale geldik ama, bugünkü kadar olmasa da Türkiye''nin "sosyal yardım" ve "yardımlaşma"ya yine çok ihtiyaç duyduğu günlerdi.
CHP''li İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Eskişehir Aydın, Antalya, Muğla, Mersin, Tekirdağ ve Hatay büyükşehir belediyelerinin başlattığı yardım kampanyaları durduruldu. Kampanya hesapları bloke edildi. "Muhalefete yaramasın" diye!
Eskişehir, Odunpazarı ve Muratpaşa Belediyelerine ait aşevlerinin yardım hesapları kapatıldı. Aynı endişeyle(!)
*
İnsanların ne kendilerinden, ne işverenlerinden kaynaklanmayan sebeplerle, "mecburen çalışamadığı" günlerde bir lokma ekmeği bölüşme gayretini bir siyasi kaygıyla yokuşa sürenlerin, karşılığında "mecburen çalışması" kaydıyla, yüzlerce öğrencinin eğitimine katkı sağlayabilecek 62 milyon lirayı, sadece 34 yandaşlarının eğitimine harcadıkları ortaya çıktı.
Biri vekil, biri bakan, biri parti yöneticisi olan bu seçilmiş bursiyerlerin hiçbiri de bursu alırkenki taahhütlerine uymamıştı.
Kredi Yurtlar Kurumu''ndan aldıkları burslar için ancak "faizinin silinmesi" müjdesine mazhar olabilen milyonlarca "sıradan fani öğrenci"den farklı olarak "devran değişene" kadar kimse bu "ayrıcalıklı bursiyer"lerin yakasına yapışmadı.
*
"Atadıkları" arasında aynı anda üç bankanın yönetim kurulunda olan vardı. Hem bakan yardımcısı, hem yönetim kurulu başkanı, hem yönetim kurulu üyesi olan vardı. Hem banka genel müdürü, hem yönetim kurulu başkanı, hem yönetim kurulu üyesi olan vardı. Hem şirket, hem banka yönetim kurulu üyesi olan vardı. Hem bakan yardımcısı, hem yönetim kurulu başkanı olan vardı. Hem danışman, hem yönetim kurulu üyesi olan vardı…
Vardı da vardı…
Bu kadar "çalışkan" bir iktidar kimseyi işsiz bırakır mıydı?
Bu inanç ve güvenle çocuğuna iş isteyen vatandaş, "E senin çocuğun da işsiz kalsın" cevabını aldı.
"Atanamayan Mustafa", "Atanamayan Merve", "Atanamayan Harun", "Atanamayan İsmail", "Atanamayan Kevser", "Atanamayan Murat"; vicdan azabı bile olmadı artık mezar taşlarında yazılı olan adları.
*
Taşları bağlayıp köpekleri salma sendromuna kapıldıkları oldu; malum.
Terörle mücadele eden, kahramanlıkları saymakla, yazmakla bitmeyen komutanları hapsedip, terör örgütünün cani başının posterlerine, mesajlarına, mektuplarına özgürlük verdiler.
Silivri''de gazeteci babasını ziyarete giden küçük kız çocuğunun eteğini çıkarttırdılar gözyaşları içinde, üstündeki incik boncuk ötüyor diye… "Amacı dışında kullanılıyor" diye marula el koydular gazeteciler koğuşunda! İmralı''ya, Mısır çarşısından fındık, fıstık taşıdı ziyaretçileri terörist başına!
*
Şehit cenazesinde tekbir getirmek yasaktı bir ara; teröriste, Habur''dan "pişman değilim" sloganlarıyla girmek serbest vatana!
*
Cumhuriyetle sorunu olan, Atatürk''le sorunu olan, rejimle sorunu olan, bayrakla sorunu olan, Türklükle sorunu olanlar "milliyetçi" varsayıldı. Öz be öz Türk milliyetçileri, neredeyse vatan haini olarak algılatılmaya çalışıldı.
*
Yıllarca ama yıllarca, iktidarı, sonradan "FETÖ" olduğuna kanaat getirdikleri yapıya karşı uyaranlar. "Seni bile harcarlar" diye uyandırmaya çalışanlar. Sırf "yandaş olmadıkları" için "FETÖ"yle yaftalandı.
"FETÖ"nün vaktiyle aşıkları, maşukları, hasret içinde kıvrananları, kara sevdalıları, hayranları, taraftarları, şakşakçıları, yanaşmaları diye bilinenler "FETÖ avcısı" kesildi başımıza.
Yargılanmaları lazım gelirken, yargı dağıtmaya başladılar millete!
*
Uyuşturucu ticareti… Kara para aklama… Rüşvet… İltimas… İrtikap… Haksız kazanç… "Çökme"… Hatta taciz, tecavüz…
"Yakinimdir" kartvizitine sahip olmayan herhangi bir vatandaş için "sittin sene hapislerde süründürecek" türden olan nice iddiayla alakalı, yargıdaki muhataplarının "kuvvetli suç şüphesi"ne kapılabilmesi, "suçluluk" yahut "masumiyet" karinesi oluşturabilmesi için önce kim olduğuna, kimden yana olduğuna bakması gerekti; onlar bu gereği görmese de itinayla gösterildi.
*
İşte bu kadar adil(!) zamanların hükümranları, zaten "eşitlik" ilkesi bulunan Anayasa''ya "kalem ayarı"yla, "Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda" vurgusu yaparak teminat altına alacakmış "eşitliği".
Rica etsem bir bakar mısınız en yakın camdan dışarı;
Kargalar basmış mı kahkahayı!