"Bir dönem sonra yokum" diyebilmek
Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir sözünü doğrularcasına konuşanlara, bazen haklarını da teslim etmek lazım. Gazetecinin görevlerinden birisi de doğru sözleri yansıtıp, yanlışları eleştirmek değil midir? Bu satırların yazarını takip edenler ömrü boyunca muhalif olduğunu bilirler. Fikri ayrılıkların olduğu kişilerin, doğru tespitlerini muhalefet şerhi koymak kaydıyla yazmaya yine devam edeceğim. Bunlardan birisi de Başbakan Tayyip Erdoğan’dır. Güçlü danışman mutfağına sahip olan Erdoğan’ın konuşma metnini yazanlar doğrusu işlerini iyi yapıyor. Nitekim Erdoğan’ın kamuoyunda tartışılan sözleri çoğunlukla soru cevaplardan çıkmaktadır. Kimilerinin popülizm adını verdiği halk yardakçılığını andıran konuşmalar ne yazık ki umut dağıtma sanatı olan siyasette prim yapıyor. Özde ya da sözde samimi olup olmadığı, sorgulamaya her daim açık olan konuşmalarından birini de 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramında yapan Erdoğan’ın “Bir dönem sonra yokum” sözlerini de manidar buldum.
23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramlarında sembolik olarak makamlara çocuklar oturtulur. 19 Mayıs’ta ise 81 ilden temsilci gençler başkente geldi. Erdoğan gençlerin hoşuna gidecek cümleler sarf ederken, gençliği siyasete çağırıp, yeni nesillere yer açılması için partisinin koyduğu kurallardan bahsetti. 25-30 yaşları arasında 600 civarında İl Genel Meclisi ve Belediye Meclis üyesi olduğunu, Antalya’nın Kepez Belediye Başkanının da 29 yaşında olduğunu hatırlattı. Eğrisiyle doğrusuyla gençleri heyecanlandıran güzel örnek değil mi? Milletvekili yaşının 25’e indirilmesi de oy potansiyeli en fazla olan gençlere cazip gelmiyor mu? AKP’nin avantajlarından birisi de şüphesiz budur. Ak saçlılar, politbüro gibi isimlendirilen yaşlı ekip yüzünden Milli Görüş gömleğini çıkaranların sayısı hiç de azımsanmıyor. Geç de olsa bu yanlıştan Numan Kurtulmuş ile dönen Saadet Partisi’nin ivme kazanması da gençleşme hareketi değil mi?
“Bir defa herkes çekilmesini bilecek ve öğrenecek, bizim tüzüğümüzde arka arkaya üç dönem milletvekilliği yapabilirsiniz. Benim şu anda bu dönemden sonra bir defa daha hakkım var. Ondan sonra bırakmak durumundayım. Daha ileri gitmem, gidemem. Aynı şekilde genel başkanlıkta beş dönem. Beş dönem genel başkanlık yapabilirim ondan sonra ayrılmak durumundayım. Niçin? Arkadan gelenlerin önünü açmak zorundayız”
Tayyip Erdoğan’ın bu sözünü yerine getirip getirmeyeceği tartışılır. Ancak RP’nin Beyoğlu İlçe Başkanlığı, İstanbul İl Başkanlığı ve İstanbul Belediye Başkanlığı’ndan buyana tanıdığım Erdoğan bu sözünü tutar, çünkü bu düşünceleri ilçe, il ve belediye başkanlığı dönemlerinde de savunuyordu. Kimileri önümüzdeki dönem Cumhurbaşkanlığını düşündüğü için bu hesabı yapıyor dese de kendi adıma samimiyetine inanıyorum.
Milletvekilliğinde üç, genel başkanlıkta beş dönem görev bile bana göre çok uzun. Erdoğan Melih Gökçek örneğinde olduğu gibi keşke bunu yerel yönetimler için de kural haline getirmiş olsaydı. Çocukluk yıllarından beri siyasetin içinde olan Erdoğan, kötü örnekleri iyi analiz etmiş. Türkiye’nin son 50 yılına damga vurmuş olan Demirel, Erbakan ve Ecevit koltuklarına bu kadar sıkı sarılmamış olsa bugün saygınlıkları böylesine tartışılır mıydı?
Erdoğan’ın AKP’sinin böylesine tüzüğü var da diğerlerinin yok mu? Ömrünün son nefesine kadar Türk gençliğini eğitmeye çalıştığı için bir dönemin “Çoluk çocuk partisi” olarak nitelendirilen MHP’nin merhum Genel Başkanı Alparslan Türkeş de “Üst üste ancak beş defa seçilebilir” maddesini kendisi için de koydurtmuştu. 1991 ittifak seçimlerinde 19 milletvekilinin yaş ortalaması 40 bile değildi. Bir dönem listeyi dolduracak isim bulamayan MÇP ve MHP’de o yıllar 30 olan yaş sınırını dolduran herkes için aday olmak şartı getirilmişti. Bugün ise MHP’nin 70 milletvekili arasında 40 yaşın altında isim yoktur. Türkeş sonrası Ülkü Ocaklarında yeni gençlerin yetiştiğini söylemek çok zordur.
Erdoğan’ın “Çekilmesini bilmek gerek” sözleri ister istemez 2002 seçimleri gecesi çekileceğini söyleyerek o gün Türk siyasi tarihine geçen Devlet Bahçeliyi hatırlattı. 1997 tarihinden buyana 5 defa üst üste seçilen Bahçeli’nin artık iyi örnek olmadığı da kanıtlandı. DP’li Süleyman Soylu ile DSP’li Zeki Sezer, önce Bahçeli gibi istifa edip sonra yeniden aday oldular. Ama DP ve DSP delegesi bu yanlışı affetmedi. Soylu ve Sezer mağlup olarak kenara seçilmek zorunda kaldılar. Umarım Devlet Bahçeli de en kısa zamanda MHP’nin bir gençlik partisi olduğunu belirtip, Türk gençliğini siyasete davet ederken, Türkeş’in koyduğu tüzük hükmünce, “Aday olmasının mümkün olmadığını” söyleyerek Türk milletine olan görevini yerine getirir. Aksi halde... Aksini düşünmek bile istemiyorum.