Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Bir çelişkiden diğerine savrulan dış politika

Kim ne derse desin ve nasıl gösterirse göstersin, Türkiye ile İsrail ilişkileri gerçekte Türkiye ABD ilişkileridir. Daha açıkçası Türkiye ile ABD ve İsrail arasındaki ilişkiler birbirine bağlıdır. O halde nasıl oluyor da Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler son derece gergin göründüğü halde, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler ise çok olumlu seyrediyor? Bunun bir tane mantıklı cevabı vardır; Türkiye ile İsrail’in şu sıralarda arasının gergin olması ABD’nin çıkarlarına hizmet ediyor olmasındandır. ABD, İsrail’i daha makul, Türkiye’yi de ABD çıkarlarını önceleyecek biçimde davranması için iki ülke arasındaki gerilimi kullanması söz konusudur. ABD’nin, Türkiye’ye karşı İsrail’i; İsrail’e karşı da Türkiye kozunu kullandığı gözlenmektedir. ABD bunu her şart altında İsrail’in yanında olduğu görüntüsünü vererek de yapıyor. İsrail karşıtı görünen bir Türkiye politikasının Arap arka bahçesinde İran yerine Türkiye etkisini artırması da ABD’nin hesabına uygun düşmektedir.


Füze kalkanı projesinin anlamı
Bu arada NATO bağlamında yaşanan son gelişmeler, Türkiye ile başta ABD olmak üzere Batılı ülkeleri ciddi bir sınavla karşı kaşıya bırakmıştır. Bu sınav Türkiye’nin füze kalkanı projesiyle ilgili olarak takınacağı tavırla ilgilidir. Türkiye’nin, topraklarında füzelerin konumlandırılacağına izin verip vermemesi, Türkiye-Batı ilişkilerinde belirleyici bir rol oynayacaktır. Öyle görünüyor ki Türkiye hariç diğer ülkeler (Fransa, Almanya, İngiltere dahil) bu konuda anlaşmış durumdadır.
Füze kalkanı projesi ABD’nin küresel hâkimiyet için dünyayı yeniden “dost ve düşman”, “iyiler ve kötüler” biçiminde ikiye ayırması anlamına geliyor. Bu bir çeşit soğuk savaş dönemi yöntemidir. ABD bu projeyle adeta soğuk savaş dönemine yeniden dönmüş bulunmaktadır.
Diğer yandan füze kalkanı projesiyle ABD ve müttefiklerinin nükleer silahlara sahip bir İran’a karşı hazırlık yaptıkları ve böyle bir ülkeyle birlikte yaşamanın yollarını aradıklarını göstermektedir.
Batı’nın “eksen kayması” bağlamında yürüttüğü psikolojik harekât, Türkiye’nin bu ve benzer alanlarda Batı’ya karşı oluşacak olan direncini kırmaya yönelikti. Füze kalkanı projesine karşı Türkiye’nin alacağı tavır, bir anlamda ekseninin kayıp/kaymadığının (!) sınavı olacaktır. Türkiye’nin, Batılı müttefiklerinin kaygılarını artırmamak için İran’a yönelik olarak gerçekleştirilecek olan füze kalkanı projesine karşı çıkması şimdilerde çok daha zordur.


İran ile ABD arasında kalmak!
Füze kalkanı, 19/20 Kasım tarihlerinde Lizbon’da yapılacak ve NATO’nun on yıllık savunma konseptinin belirleneceği toplantının ana gündem maddesi olacaktır. Türkiye NATO’da ABD’nin müttefiki ve İran’ın ise kadim komşusu ve dostudur. Bu nedenle Türkiye’nin, İran’a karşı geliştirildiği çok açık olan bu projeyi içinden gelerek desteklemesi mümkün değildir.
Ankara, füze kalkanının “İran’a yönelik” olmasını istemiyor. NATO belgelerinde de İran’ın isminin verilmesine karşı çıkıyor. Ayrıca yine Türkiye, NATO’nun kendisine yeni düşmanlar edinmemesi gerektiğini savunuyor. Bu yüzden de Türkiye, füze kalkanının “kollektif savunma anlayışı” çerçevesinde, herhangi bir ülkeyi -İran ya da Rusya’yı- hedef göstermeden konumlandırılması gerektiğini savunuyor.
Bu arada NATO’nun Rusya’yı füze kalkanı projesine katılması için davet etmesi de ilginç bir durumdur. Ancak Rusya’nın füze kalkanı projesine katılması ya da onay vermesi çok da kolay görünmüyor. Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Bulgaristan’ın füze kalkanı projesini hararetli bir biçimde istemeleri, eski hamileri olan Rusya’ya karşı olduğu bellidir ve Moskova da bunun farkındadır.
Görüldüğü gibi durum Türkiye açısından oldukça karışık ve çelişkilidir. Türkiye’nin, hem ABD ve dostlarıyla hem de ABD’nin düşmanlarıyla dost olma politikası bir kez daha çıkmaza girmiştir. Herkes ile dost olmak ya da komşularla sıfır sorun politikası izlemek AKP iktidarının ütopik icadıdır. Karşılaşılan her sorun bu politikanın ne kadar geçersiz olduğunu da ortaya koymaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları