Bir bunalımın anatomisi!
Geçtiğimiz günlerde bu ülkenin vatandaşı olan dört terörist ellerine aldıkları silahlarla bu ülkenin güvenliğinden sorumlu diğer vatandaşlarına saldırdı. Bir başka deyişle dört Müslüman silahlı adam üç Müslüman güvenlikten sorumlu adamı şehit etti. Aynı sınıfa mensup dört adam kendileri gibi aynı sınıfa mensup üç güvenlik görevlisinin çocuklarını babasız bırakmış oldu. Kendilerini telef, saldırdıkları üç polisi de şehit ettiler. 2 hafta önce ABD’nin İstanbul’daki başkonsolosluğuna saldırının özeti budur.
Terör bir tür alçaklaşma girişimidir. Bu tür bir alçaklık için kişinin her şeyden önce eskilerin “natamam” dedikleri türden noksan bir insan olması gerekir. Bunun için de teröristin ileri seviyede zihni, ahlaki, insani ve dini değerlere de yabancılaş(tırıl)ması gerekir.Önyargı, dogmatizm ve fanatizm bu yabancılaşmanın sonucu olarak ortaya çıkar.
Teröristler yarım insanlar arasından çıkar!
Bu noktada teröristin yeteri kadar insani değerlerle donatılmamış, olgunlaşmamış yarım insanlar arasından çıktığı söylenebilir. Çünkü terörist her anlamda kullanılan kişidir. Kullanılan insan ise her anlamda eksik olan insandır. O bu yönü itibarıyla diğer insanlardan daha bayağı, daha korkak, daha kısır, daha az derin, daha çok dağınık ve daha da merhametsizdir. Eğer terörist böyle olmasa hiç tanımadığı bir insanın, bir masum çocuğun ya da ihtiyarın hayatını ortadan kaldırma hakkını kendinde görebilir mi?
Elbette terörizme meyyal belirli ölçüde yabancılaşmış her insanın terörist ya da eylemci olması söz konusu değildir. Terörizm için uygun ekonomik, sosyal, dini/ideolojik fanatizm ve örgüt ortamı ile içinde bulunduğu etkili bir grup dinamiği de gereklidir. Bütün bunların yanında ayrıca bireyin psikolojisinin de bu duruma uygun olması gerekir. O, her şeyini kaybetmesine neden olan, bütün değerlerinin tehdit altında olduğuna inanan, açlığın, soğuğun ve acımasızlığın altında inim inim inleyen birisi olduğu inancına sahip olması gerekir. Hayatın yaşamaya değer yanının olmadığına kendisinin de çıplak yaşamından başka kaybedecek hiçbir şeyi olmadığına inanması gerekir. Onun için yaşamak acı çekmektir, yaşamı sürdürmek, çekilen bu acının süresini uzatmaktır. Böyle bir zihinsel yapı insanı “Bana yâr olmayan dünya batsın” noktasına götürür.
Teröristler kendilerinden sıkılırlar!
Eline aldıkları ya da beline sardıkları bombayla sokağa salınanlar gerçekte lanetledikleri, reddettikleri ve şikâyet ettikleri sistemin bizzat yaratıcılardır. Terörist her eylemiyle gerçekte kendi kendisini lanetleyip, aşağılamakta ve yok etmektedir. Eylemci bunu kendisinin kullanılmasına izin vererek yapar. Kendisini zehirleyen odakların onu hangi amaç için ölüme sürüklediğinin bu noktada fazla bir önemi yoktur.
Teröristler genellikle kendi kendilerinden sıkılan insanlardır. Bu tür kişiler yoğun bir biçimde “başka bir insan olma”, daha doğrusu önemli adam olma arzusu taşırlar. Bu karakterde insanlar genellikle “özgürlük isteriz” diye en yüksek sesle bağırırlar. Ancak bunların özgür bir toplum içinde rahat etme ihtimali yoktur. Hayal kırıklığına uğramış, yetersizliğini aşamamış bu kimseler başarısızlıklarının nedenini mevcut hürriyetsizliğe yüklerler. Gerçekte bu türlerin yaptıkları, herkese açık olan özgürlüğün son bulmasına hizmet eder.
Yabancılaşma, ilkesizlik, bilgisizlik ve değersizlik terör makinesinin yakıtıdır. Dogmatizm, fanatizm ve önyargıyı bu iklim besler. Bir bireyin terörist olabilmesi için her şeyden önce herhangi bir ilke tanımaması gerekir. Hatta ilkesizliği kutsallaştırması gerekir. Onu bu yönde besleyen dogmaları da edinmesi gerekir. Terörist “Her fırsatta kendi kurduğun tuzağa düşmeyesin diye, ilkelerini yazıya dökmeyecek, hele basılmasına hiç izin vermeyeceksin” türünden bir düşünceye sahiptir. Bu tür bir düşüncede normal insan zor çıkar.