Bir belalı, bir eşkıya, teyzem ve babam...
Yıl 1960... Teyzem Nurinisa Karslıoğlu, ebe olarak Erzurum'un Narman İlçesine atanıyor. İlk görev yeri orası ve o ilçenin ilk "hükümet ebesi"... Bekâr teyzem o sırada, anneannemle birlikte gidiyorlar Narman'a. Narman tam bir mahrumiyet yeri o yıllarda. Betonarme bir tane bile ev yok, doğru dürüst dükkân yok, evlerde su yok, elektrik yok, yolları kışın kardan kapanıyor 4-5 ay.
Teyzem ilçe merkezi dışında, köylere de doğuma gitmeye başlıyor, at sırtında, yayan ve çoğu kez birkaç jandarma eşliğinde. "Ebe Gız" diyorlar ona Narmanlılar.
Ve bir gün bir akşam üstü kapıya o ilçenin belalısı "Todanlı Zeki" dayanıyor. "Haydi" diyor "Ebe Gız, bacım çocuk üzerine heste, köye götürecağam seni..." Zeki, Narman'ın şimdiki adı "Savaşçılar" olan Todan köyünden, o yörede vurdulu kırdılı ne iş olsa hep "Zeki etmiştir" deniyor.
Teyzem tereddüt ediyor, anneannem ağlıyor. Zeki diyor ki:
"Sen benden mi gorhirsan?"
"Evet" diyor teyzem.
"Sen benden gorhma, sen benim Nafiye Bacımsan, sen bu Narman'ın ikiyüzlü milletinden gorh."
Gidiyorlar atlara binip. Teyzem doğumunu yaptırıyor kızkardeşinin yedirip içiriyorlar, armağanlar da veriyorlar. Fakat o arada teyzem görüyor, evlerinin altındaki ambar tam bir silah deposu.
Ve dönüyorlar. Ayrılırken diyor ki Zeki:
"Sene kim yan bahtı, bene bir heber uçur, gerisine garışma!"
Kardeşlerim Sacit ve Macit'le büyük kızım Aslıhan'ın da ebesi olan Teyzem şimdi 86 yaşında, kanser hastası, tek başına yaşıyordu Kocaeli Karamürsel'de, tek başına olamayınca, İzmit'e bize getirdik, eşim baktı ona iki ay, bir haftadır da İzmit Devlet Hastanesi'nde.
Ve şimdi de 1967 yılına gidelim, bir anı da oradan aktaralım. Rahmetli babam Ardahan'ın Hanak İlçesinde Ziraat Bankası Müdürü. Bir adam geliyor bir gün, diyor ki "Müdür Bey, benim malım, davarım var, arazim var, yılların çiftçisiyim. Sizden önce defalarca kredi için başvurdum, bana kredi vermediler, yüzüme demediler ama kardeşime 'Eşkıya Temo' derler, onun yüzünden vermiyorlar. Böyle şey olur mu?"
"Olmaz" diyor babam ve diğer yetkili mesai arkadaşlarının karşı çıkmalarına rağmen bu adama istediği krediyi veriyor.
Aradan birkaç ay geçiyor. Takip memurlarını yanına alıp bir köye gidiyor babam, köyün kredi borçlarını yerinde tahsil edecekler. Muhtarın evinde tahsilat başlıyor. Paralar yığılıyor masanın üstüne. Fakat birden bir dalgalanma oluyor kalabalık arasında "Temo Geliyor" diyorlar telaş ve korkuyla.
Temo geliyor gerçekten de. Silahlı, zebella gibi biri, yanında adamları. Babam "Eyvah" diyor içinden "Şimdi bu adam, masanın üstündeki paraları alıp gidecek. Ben de kardeşine kredi verdim, buraya da böyle geldim, beni de iş birlikçisi ilan edip atacaklar içeri."
Eşkıya Temo yaklaşır masaya: "Müdür rahat ol! Sen benim gardaşıma gredi verdin, bunu bugüne kadar kimse yapamadı. Sen mert ve âdil bir adamsın. Benim senin gibi insanlarla bir davam yoktur. Temo senin gardaşındır, köylü de bunu bilsin diye buraya geldim" der ve çekip gider.
İşte böyle 58 ve 51 yıl öncesinden Doğu Anadolu'nun iki ilçesinden iki anekdot, onları kayda geçirmek istedim, Türkiye geçmişini bilmeli.
DUYURU: 17-18 Şubat, yani bugün ve yarın Ankara Kitap Fuarında Nergiz Yayınları standında olacak, kitaplarımı imzalayacağım, sevenlerime duyururum.