Bir bardak soda iyi gelir
PKK itirafçılarının iddialarıyla yargısız infaz yapan, Kent Otel toplantılarını “gizli örgüt buluşması” ilan eden Star,“bir Ergenekon sanığının suç duyurusuyla” açılan soruşturulmayı hazmedememiş
İdolü Tayyip Erdoğan olan Ethem Sancak’a ait Star, Polis Akademisi’nde düzenlenen “Kürt Çalıştayı”yla ilgili suç duyurusundan sonra başlatılan soruşturmayı manşetine şu yaftayla taşıdı:
“İhbar Ergenekoncudan”
Haberin ‘altbaşlık açılımı’ ise şöyleydi: “Atalay’ın demokratik açılım toplantısına ‘anayasa suçu’ soruşturması açan savcının, Ergenekon sanığı Saçan’ın ihbarı üzerine harekete geçtiği ortaya çıktı.”
Star’ın haber kurgusuna göre;
1. “Düşünceyi ifade hürriyetinin cumhuriyet başsavcı vekilliğinin görevi kapsamındaki suçlardan olmadığı kanunlarımızda açık”mış. “Konuşmaları ifade hürriyeti kapsamında değerlendirmek gerekir”miş. “Soruşturma Bakanlık iznine tabi”ymiş.
2. “Katılımcıların üst düzey devlet yetkililerinin de güvencesi altında sarf ettikleri sözler nedeniyle soruşturmaya tabi tutulmaları anayasa ihlali”ymiş.
3. Polis Akademisi üyeleriyle, 12 dokunulmaz aydının “Ergenekon tutuklusu Adil Serdar Saçan’ın Silivri Cezaevinden yaptığı suç duyrusu”yla soruş- turulması kabul edilemezmiş.
Bu demokratik duyarlılığı gösteren “Kent Otel Toplantıları”nı, ‘hesabının sorulması’ istemiyle manşet yapan Star olunca insan hayrete kapılıyor.
2002’den bu yana iktidarda olan, bu süreyi daha da uzatmak için rüşvet, tehdit, şantaj dahil her türlü ‘antidemokratik’ yola başvuran, muhalefeti bastırmak için hukuku guguk yapan, devletin temellerini dinamitleyen uygulamaları yasal korumaya alan bir siyasi partinin, yeniden iktidar olmaması için seçim sürecinde izelenecek politikaların tartışıldığı, yani katılımcıların “ifade hürriyetleri”ni kullanarak siyasi çözüm yolları önerdiği, kimi basın mensuplarınca izlenmiş, içeriği ve katılımcıları günün gazetelerinde yayımlanmış Kent Otel toplantılarını “gizli örgüt toplantısı” olarak nitelendiren Star değil miydi?
Katılımcıları, halka açık bir mekana, resmi korumaları eşliğinde girerken görüntüleyip, sanki tuvalet penceresinde, personel kapısında, otoparka çıkan bir tünel ucunda basmış gibi “yakaladık” diye manşet yapan ve kamuoyunda, Ümraniye Davası’nın üçüncü iddianamesi’nde yer aldığı şekliyle “Örgüte üst düzey eleman kazandırma, yargıyı ve siyasi oluşumları yönlendirme toplantıları” algısı yaratmaya çalışan yine Star değil miydi?
Ne oldu da ülkede yaşayan herkesi ilgilendiren bir konuda, çoğu AB ve ABD ile maddi / manevi bağı bulunan kişilerle basına kapalı olarak, içeriği yazılmamak kaydıyla, herhangi bir kayıt tutulmaksızın yapılan ‘gizli-kapaklı’ toplantıyı “ifade hürriyetinin tecellisi” sayar oldu Star?
Devletin “Kürt açılımı politikası”nın belirlendiği bir toplantıdan geriye, o devletin vatandaşlarının duymaması, görmemesi, bilmemesi için, ne bir kamera veya ses kaydının, ne bir yazılı tutanağın bırakılmaması, adeta karda yürüyüp, izin belli edilmemeye çalışılmış olması normal mi?
Bugün “12 kötü adam”a “üst düzey devlet yetkililerinin güvencesi altında” oldukları için dokunulmaması gerektiğini savunan Star ile dün askeri veya yargı mensuplarını “kurumsal güvencelerinin arkasına saklanıyorlar” diye hedef tahtasına koyan Star aynı gazete değil mi yoksa? Neden Genelkurmay Başkanı’nın “resmi” güvencesi altındaki bir subayın medya gücü kullanılarak linç edilmesi serbest de, İçişleri Bakanı’nın hiçbir resmi bağı olmadığı halde, manen kanatları altında sayılan o 12 kişiyle ilgili hukuki işlem dahi yasak? Demokrasilerde bir soruşturmanın yürütülüp yürütülmeyeceğine ‘iktidarın kefaleti’ mi karar veriyor? Velev ki bundan sonraki seçimde bir başka siyasi parti iktidar oldu. O iktidarın bakanı, devam eden davanın sanıklarının “kendi güvencesi”nde olduğunu söyler ve yargılanmalarını durdurursa, onu da ayakta alkışlayacak mısınız?
Sahi siz, Ümraniye Soruşturması sırasında insanlar dalga dalga, evlerinden, işyerlerinden yaka paça gözaltına alınırken de, yeri göğü “ifade hürriyetini bağlayan suçlar bakan iznine tabii”dir diye inleterek, savcının yetkisini aştığını savunmuş muydunuz?
En fecisi ne biliyor musunuz?
“Kürt Çalıştayı”nın “Ergenekon sanığı Adil Serdar Saçan’ın Silivri Cezaevi’nden yaptığı suç duyurusu” üzerine soruşturulmasını hazmedemeyen siz, ömrünü terörle mücadeleye adamış askerlerin PKK itirafçılarının sığındıkları Avrupa ülkelerinden savurdukları iddialara dayanarak yargılanmalarını pekala hazmetmemiş miydiniz? PKK itirafçılarının iddialarına dayanarak yargısız infaz mekanizmasını devreye sokmamış mıydınız? Hatta bu lincin kurbanlarından olan bir gazimiz intihar etmemiş miydi?
Tek Star değil, iktidara ‘birinci dereceden yandaş’ diğer medya kurumlarında da manzara farklı değil. Düşüncelerinden dolayı yargılanmış, hatta cezaevine bile girmiş olan Nazlı Ilıcak dünkü Sabah’ta aynen şu ifadeyi kullandı: “Maalesef son olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun aldığı karar ve daha önceki uygulamalar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sıfatını taşıyan herhangi bir kişinin suç duyurusunda bulunabileceğini öngörüyor. ”
Kriterlerinize göre suç duyurusunda bulunabilmek için hangi özellikleri taşımalı vatandaş? Utanmayın, bir adet IQ testi sonuç belgesi, bir adet “akli dengesinin yerinde olduğuna, iktidara karşı çıkmak çılgınlığına başvurmasının mümkün olmadığına dair heyet raporu”, bir adet suç duyurusunun “açılımlar aleyhine olmayacağına” dair teminat mektubu da isteyin tam
olsun...
Milyonlarca kişi terör örgütü üyeliğinden yargılanacakları şantajıyla sindirilirken ne yaptıysanız onu yapın!
++++++
Şaşırmış
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Tayyip Erdoğan’ın direktifiyle Polis Akademisi’nde bazı gazetecileri ve akademisyenleri bir araya getiriyor. Ama, bu kişiler “gizli örgüt üyesi” muamelesi görüyor. Gülelim mi, ağlayalım mı, şaşırıp kaldık
* Nazlı Ilıcak/ Sabah
++++++
Operasyon için hedef gösterdi
Star’ın II. Cumhuriyetçi, AB tipi demokrasi bayraktarı başyazarı Mehmet Altan yeni bir Ümraniye dalgası için yön gösterdi:
“Medya ve siyasetin Ergenekoncuları.”
Kim onlar?
Mehmet Altan’ın ifadesiyle “AB İlerleme Raporu’nun Ergenekon değerlendirmesini görmezden geldikleri için takıldığı bir kısım medya.”
“Medya ve siyasetteki Ergenekonculuğu da, Ergenekoncuları da biliyoruz” diyor Altan ama isim vermiyor. “Adresi gösterdim işte, kollarından tutup getireyim mi” havasında... ‘Açın’ diyor ‘gazetelerin son üç günlük yayınlarına bakın’: Her kim ki Atatürk’e hakaretin suç olmaktan çıkarılmasını dayatan AB raporunu eleştirdiyse işte o “Ergenekoncu”dur. Tıkın içeri, kimseye bulaştırmasın. Bunun aşısı-maşısı da yok, salgına dönerse, kampüsleri toplama kampına çevirsek başa çıkamayız mazallah...
İktidara aba altından sopasını göstermeyi de ihmal etmiyor: “AB’nin olayın önemini kavraması ve asıl tabloyu görmesi çok önemli. Ne ki Ergenekon’a yönelik olması gereken operasyonlar ve gidilmesi gereken yol epeydir katedilmiyor.”
Mesaj net: Dalgalandınız dalgalandınız duruldunuz. Birkaç düzine aydını daha, hele hele o medya ve siyasetteki çıbanbaşlarını ezmezseniz daha çok beklersiniz kapıda. AB’yi istiyorsanız şifre: Dalga!
Muallakta bırakır mı, siyasileri de mimlemiş: Her kim ki “Kürt Açılımı..., Ermeni açılımı...”na karşı ise, her kim ki yasa dışı dinlemelerden elde edilen verilere göre “Yeryüzünün desteğini alan bu cesur girişimler”le ilgili sinkaflı ifadeler kullanıyorsa, bilin ki onlar “Ergenekoncu”dur... Bir kısmı da zaten elinizin altında. Onlar her gün “gözleyeceğiz” diye kendi ayaklarıyla geliyorlar Silivri’ye. Operasyona da gerek yok; bir gün çıkışı yasaklarsanız olur biter. “Medyadaki Ergenekon tereddüdünü de yeniden gördükten sonra... AB’nin de tam desteğiyle Ergenekon izini sonuna dek sürmenin ve bu yapılanmayı iyice çökertmenin tam zamanı değil mi?”
Hergün demokrasiden bahseden sözde liberal özde faşistler, arkalarında AB dolaylarından hafif bir “yürü ya kulum” rüzgarı hissedince bile, bakın nasıl da “kelle” istemeye başlıyorlar. Ganimeti insan eti olan savaşın tamtamlarını nasıl şevkle vuruyorlar: Kan, kan, kan...
++++++
İsrail’e şartlı refleks
Gazetelerin ikinci “One Minute” olayı diye tanımladığı “Ayrılık” krizi, tesadüfe bakın ki baskın seçim söylentileri ve Yeni Osmanlıcılık politikaları ile eşzamanlı gelişti
Zamanlamaya bakar mısınız.. Sizi Konya’ya sokmayız dediğimiz günlerde TRT’de öyle bir dizi başlıyor ki aman Allah..
İsrail askerleri gözünü kırpmadan Filistinli bebeleri
vuruyor..
Bunlar yaşanmadı değil.. Hepsi oldu..
İsrail askerlerinin, dövdüğü, kolunu bacağını kırdığı, işkence ettiği, vurduğu, öldürdüğü masumların dramını belki yüz kez haber bültenlerinde izledik..
Mesele böyle bir dizinin çekilip devlet televizyonunda yayınlanmasına karar verilmesi.. Diplomatik kavgaya zemin yaratılması..
Başbakan bilerek, isteyerek, zamanını ayarlayarak kavgayı başlattı.. Neden acaba?
Ya Suriye ve Irak’la başlatılan ‘tek devlet tek bakanlar kurulu’ anlayışıyla Yeni Osmanlıcılık ruhu şahlandı..
Bağdat da bizim, Şam da.. Ya da Erdoğan seçimi çok öne çekiyor.. Erken değil, baskın seçim hazırlığında.. Çünkü bu kavga Erdoğan’a çok prim yaptırır..
Üçüncü bir şık daha var:
İkisi de..
Hem yeni Osmanlıcılık, hem baskın seçim..
* Mehmet Tezkan / Vatan
++++++
Amerika suçüstü
Murat Karayılan gibi Kandil Dağı’nda gizlenen bir terör elebaşısı ABD’de nasıl oluyor da bankada hesap açtırıp para biriktiriyor? Bu adam, uçağa atlayıp Amerika’ya gidip bankadan cüzdan almadı ya... Ülkeye giren sinekleri bile takip eden ABD’nin PKK gibi bir örgütün tepe yöneticilerinden habersiz olması mümkün değil. Öyleyse; Amerika; bile bile; bu terör elebaşılarının Amerika’da banka hesabı açtırmasına izin verdi. İşte size Amerikan dostluğu...
* Rıza Zelyut / Güneş
++++++
Bir tuhaf muhalif!
Devlet Bahçeli, özellikle son zamanlarda iktidara karşı son derece sert muhalefet yapıyor. Veya öyle görünüyor. Acaba öyle mi? İnsan Hakları Komisyonu Üyesi CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin anlatıyor: “Bizim komisyonumuzun yasasına göre başkanlık divanı üyelikleri partilerin oy oranına göre dağıtılır. Ama MHP, iki dönemdir AKP ile kapalı kapılar arkasında anlaşıyor... Onların oy desteğiyle bizim hakkımız olan başkan vekilliğimizi gasp ediyor. Çarşamba günü yenilenen seçimde de aynı şeyi yapınca dayanamadım... Sizin muhalefetiniz sanaldır, fasafisodur, diyerek toplantıyı terk ettim. Ha, hemen söyleyelim; komisyonumuzdaki AKP - MHP işbirliği sadece seçimlerimizle sınırlı değil. Gündemimize gelen bütün konularda AKP’liler ne yönde oy kullanırsa MHP’liler de aynı yönde oy kullanıyor...”
* Melih Aşık/ Milliyet
++++++
GÜNÜN SÖZÜ
Abdullah Gül, Türkiye- Ermenistan ilişkileri için “Buzdağını hohlaya hohlaya eritiyoruz” demiş.
Bizdeki nefesi kuvvetli üfürükçüler de destek verirse erime işi uzun sürmez...
* Haldun Ertem
++++++
MİNİ YORUM
Boyacılar kralı
Mecbur kaldıkça yaptığım seyrek ziyaretlerde bile Ankara’nın giderek “demir iskelet”e dönüşümü kaçmadı gözümden. Sonra duydum ki, şehirde yaşayanları da rahatsız eden “hizmet olsun, demirden olsun” tavrının altından yerel yönetimin “demirci” arkabaları çıkmış. Kimine göre “altın yadızlı” renge boyanan heykelleri görünce “Şimdi de boyacı akrabalar mı sahnede” demeden alamadım kendimi.