Bir aşkın meyveleri: Özel(iş)tirme!..
(Dün bıraktığımız yerden devam...)
Ethem Sancak adlı iş adamı kimdir?.. Hatırlatalım mı?..
Arap asıllı, Siirt doğumlu iş adamı. 1993 yılında kurduğu Hedef Ecza Deposu'nun 2001 yılında Alliance Boots ile ortaklık kurması sonucu kurulan Hedef Alliance Holding yönetim kurulu başkanlığını yapmıştır. Elindeki holding hisselerini satarak, ES Mali Yatırım Danışmanlık adında bir şirket kurmuş, bu şirketle BMC'yi satın almıştır.
Bir özet geçelim: AKP iktidarının parlayan yıldızı, Ethem Sancak, daha önce Erdoğan için "Siirt seçimleri vesilesiyle Siirt'ten Başbakan çıksın diye, dürüstlüğünü, yiğitliğini gördüm, gördükçe de aşık oldum. Doğrusu solculuk dönemimde Mevlânâ ile Şems'in arasındaki aşka anlam veremiyordum. Tanıdıktan sonra gördüm ki, böyle bir ilahı aşk iki erkek arasında olabiliyor" demişti. Daha sonra da "Ona; anam, babam, eşim çocuklarım feda olsun" açıklaması yapmıştı.
Her şey aşırı duygusallıktan ibaret miydi?.. Elbette bu aşkın bir karşılığının olması gerekiyordu!..
Çukurova Grubu'nun elinde iken şirket (BMC) 985 milyon TL muhammen bedelle ihaleye çıkılmış nedense çok daha altında 751 milyon TL ile Ethem Sancak'a verilmişti. Söylentilere göre, BMC'nin İzmir'deki arsası tek başına o dönem 1,5 milyar TL idi.
Millî otomotiv projesinin baş babayiğidi olarak açıklandı. Üç bakan gören o proje hâlâ sonuçlanamadı ki o da ayrı bir yazı konusudur. 51 milyon Euro'yu nasıl çöp yaptıklarını bir ara yazarız.
2007 yılından beri Millî Tank Projesini çalışan OTOKAR firması, prototip üretimini başarılı bir şekilde tamamlamış olmasına rağmen seri üretimi allem edip, kallem edip BMC'ye verdiler. Ana proje kurgusunda seri üretimin OTOKAR tarafından yapılması gerekiyordu. Yine bir söylentiye göre, Mustafa Koç'un sağlık sorunları bu kararı müteakip baş gösterdi. Tankın seri üretiminin nasıl yapılacağı hâlâ belli değil. Almanlara güvendiler RBSS adı altında bir şirket kurdular ama Almanlar yan çizince ortada kaldılar. Danışmanlık almayı planlıyor ama buzdolabı tasarlamıyorsun, tank bu tank. Zor iş!.. "Sonunda ya OTOKAR'a dönecekler ya da onlara da çökecekler" diye bir kehanet ortaya attı kaynağım.
BMC savunma projelerinde ihaleleri bazen teklif vermeden kazanıyor, sonradan geriye dönük doküman tamamlatılıyor, bazen de tek kaynak adı altında doğrudan alıyordu işleri.
Ama hiç yurt dışına ürün satamadılar. Hiç düşündünüz mü, Türk ordusuna metrekare başına bir Kirpi zırhlı aracı sattıkları halde yurt dışına neden ihraç edilemediğini?.. Satamazlar... Lisans altında zırhlı araç üretimi ihracata izin vermez.
Bitti mi? Bitmedi... BMC, Sakarya'daki o stratejik önemde paha biçilemez tesisleri beleşe işletirken, süper teşviklerden de faydalanacak. "Süper teşvik nedir?" derseniz:
* Gümrük vergisi vermeyecek,
* KDV iadesi alacak, kurumlar vergisi indirimi kazanacak,
* Sigorta primi işveren hissesi ödemeyecek,
* Gelir vergisi stopajı ödemeyecek,
* Nitelikli personel adı altında personeline maaşı devlete ödetecek,
* Faizsiz kredi alacak,
* Elektrik parası ödemeyecek.
"Bence BMC" gerçeği budur. Son bir gerçek daha var ama onu yazının sonuna saklıyorum, tamamını okuyun diye. Peki gelelim; Tank Palet Fabrikası gerçeğine.
Savunma Bakanlığı bünyesinde bu türden 27 Askerî Fabrika ve 3 Askerî Tersane olduğunu ifade edebiliriz. Bu tesislerin fabrikadan ziyade, öncelikle bakım merkezleri olduğunu hatırlamakta fayda var.
Nedir bakım merkezi?
TSK, savunma konusunda teknolojisini ve imkânlarını mahrem değerlendirdiğinden, satın aldığı askerî sistemlerin ve ürünlerin bakımını kendisi üstlenmiştir. Bunun için çeşitli illerde bakım merkez komutanlıkları kurmuş, elindeki araçların bakımlarını burada yaptırmıştır. Yıllar içinde bakım faaliyetleri belli üretimleri de gerekli kılmış, devasa makine teçhizat yatırımı yapılmıştır. MSB bu konuda asla bütçe sıkıntısı çekmemiştir. Yıllarca, asker ne istediyse Meclis sorgusuz sualsiz o bütçeyi onaylamıştır.
Madalyonun diğer yüzüne de bir bakıverelim;
Sorun şu ki, finansal olarak sıkıntı çekilmediği halde bu tesislerin yönetimi askerî kademeye bırakılmıştır. Askerî kademe doğal olarak yönetim becerisi olmadığı gibi, uzmanlık alanı olmayan bu tesislere hısım, akraba, tanıdık, rica vb.. yollarla sivil çalışanları doldurmuştur. Maaşlar kamu düşünüldüğünde oldukça dolgundur.
Bugünkü bazı tepkilerin nedenini de buna bağlayabilirsiniz. Özel şirkete devir durumunda dolgun maaşlar gidecek, verimsizlik gerekçesi ile çoğu işten atılacak vesaire korkusu.
Üretimler, çılgın teknolojiler midir? Kesinlikle hayır. Bu anlamda, "hükümetin kararı doğrudur, özelleştirilmeleri yerindedir" diyebilirsiniz... Ama gelinen noktada bir özelleştirmeden ziyade bir özel firmaya kıyak çekme durumu söz konusudur. Keşke, tam manasıyla hakkaniyet içinde özelleştiriliyor olsa!. Hiç olmazsa devletin cebine üç beş kuruş girer. Yok parasına işletme hakkı devredilmektedir.
2010'da başlayan tek adam rejiminin "ben yaptım oldu" dayatması yaşatılmaktadır. Bu ve benzeri dayatmaları artık çok göreceğiz. Çoğundan haberimiz bile olmayacak. Tek adam rejimi, Meclis yerine saray kültürü bu sonucu beslemektedir. 2010'da muhalefetin anlatamadığı, görmek istemediğimiz, anlatılmak istenen tam da buydu.
BMC ile ilgili son gerçek nedir?.. BMC'nin ortaklık yapısı. Çoğu kişi bilmez. BMC aslında bir Katar şirketidir. Çoğunluk hissesi onların elindedir. Bu hisse BARZAN Holding adı altında bir devlet şirketidir. Bu mu yani? Aslında hayır. Elbette, bir ülke şirketi başka bir ülkede bir şirkete ortak olabilir. Söylentiler o ki, Katar'lıların satın aldıkları BMC hisseleri Katar sermayesi değil, Türkiye'de çok popüler bir devlet adamının sermayesi. Dolaylı bir yatırım söz konusu. Demiştik ya; hiçbir aşk karşılıksız değildir!.