Bir askerin vedası... Bir eşin “sessiz çığlığı”...
Aynı aileden iki mektup birden; Biri cezaevindeki komutanın, Balyoz hükümlüsü Deniz Kurmay Albay Murat Saka’nın mesleğine vedası...
Öteki, eşi Işın Saka’nın isyanı...
İki hafta olmuş aslında ikisi de geleli... Geç gelen adalete benzemesin; duygularını daha fazla geciktirmeden bugün size de ileteyim istedim...
***
Yargıtay’ın 9 Ekim 2013’te açıkladığı kararla “Adalet aramak için, sınırlarımız dâhilinde sığınabilecekleri bir liman” kalmadığını söyleyen Murat Saka; Türk Ordusu’na komuta edenlere sitemle veda ediyor askerlik mesleğine:
“Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okulu Öğrenci Alay Komutanlığı görevimi devredeceğim tarihten sadece iki gün önce tutsak edildim. Sancağı kendi elimle teslim edemeden, kısa bir süre sonra Donanma’da göreve başlayacak olan öğrencilerime son konuşmamı yapamadan ve personelimle vedalaşamadan, bir dönüşüm sürecini parmaklıklar arkasından izlemeye başladım.
(...)
Ülkemiz üzerindeki hain emeller için kurulan çetelerin, devletin hemen her kurumunda işbirlikçiler edinerek eyleme geçmesi mümkündür; Kurtuluş mücadelesi de dâhil olmak üzere hainlerin varlığına daima şahit olunmuştur. Ancak, bir Ordu’nun komuta heyetinde görev alan kişilerin, daha barış döneminde gayri nizami ve gayri ahlaki harp yöntemleriyle personelinin tutsak edilmelerini anlayışla karşılamaları, normal kabul edilebilecek bir durum değildir. Düşmanı gerekirse en son savunma hattında durduracak olan, kaleyi teslim etmemek için canı pahasına savaşmaya devam edecek olan, o komuta heyetinde yer alanlardır.(...)
***
(...) Lider konumundaki bir kişinin, doğruları açık bir şekilde ifade etmek ve haksızlığa karşı açık bir mücadeleye girmek yerine, haksızlığa uğratılmış olan personelinden sadece bir kısmının hakkını teslim eden bir çözüme rıza göstermesi, etik ilkeler ile izah edilebilecek bir davranış değildir. Devletin bir kurumunda memur olmak, o kişinin bildiği doğruları söylemesine engel değildir. Doğruları cesaretle söylemek, etik davranışın bir gereği ve doğal olarak herkesin insani görevidir. Asker kişi, her şeyden önce “İYİ BİR İNSAN” olmak ve insani görevlerini eksiksiz yerine getirmek durumundadır.
(...)
Balyoz iftirası, silahlı kuvvetlerimizi zayıf düşürmeyi amaçlayan büyük çaplı bir tertiptir. Benzer tertipler, ülkesini seven daha birçok kıymetli insan için de uygulanmıştır. Gerçeğin ve adaletin peşinde olmak sadece haksızlığa uğrayanların ve avukatların değil, toplumun her bireyinin görevidir. (...) Bu görevi aksatan toplumlar, tarih içinde yok olmaya mahkûmdurlar.
Düşmanın nihai hedefe ulaşmasına engel olmak, toplum içindeki akıl ve vicdan sahibi insanların gayretleriyle mümkün olacaktır. Mesleğime veda ederken, bu inanç ile görevine sarılan, evrensel değerler ile birlikte Cumhuriyetin temel değerlerini esas alan tüm silah arkadaşlarımı ve vatansever insanları saygıyla selamlıyor, başarılar diliyorum.”
***
Ve aşağıdaki satırlar da bütün diğer emsalleri gibi eşiyle birlikte tutuklu, tutsak yaşayan, içerideki zulmü dışarıda misliyle yaşayan bir eşten; Işın Saka’dan. Öyle basit ama öyle gerçek, öyle can yakıcı sorular ki yönelttikleri:
“237 kişinin, eşler, çocuklar, anne- babaları da katarsak 1000’lere varan sayıda insanın hayatını elbirliği ile kararttınız. Mutlu musunuz? İleri demokrasiye kavuştunuz mu? Adalet yerini buldu mu?
Size ne zarar verdik de, bize bu zulmü layık gördünüz?
Bizler, küçük çekirdek ailemizle, bu toplumda hayatını devam ettirmeye çalışan diğer insanlardan farkımız olmadan, kendi halinde; hatta birçok insandan daha çok topluma faydalı insanlar olarak yaşarken NE İSTEDİNİZ BİZDEN?
Yılların kinini bizden çıkarmaya çalışanlar, RAHATLADINIZ MI?
(...) Trilyonluk gemileri uçakları emanet ettiğiniz insanlar “komploya uğradık” diyerek iki yıl feryat ettiler. (...) Film gibi izlediniz.
(...) Genelkurmay Başkanları, kuvvet komutanları ve donanma komutanları sahte CD’leri Gölcük’te döşemelerin altına hangi kirli ellerin koyduğunun açığa çıkarılması için gerekli özeni göstermediler. Silah arkadaşlarının aklanması için görevlerinin sorumluluğunu yerine getirmediler. Bunun ayıbını yaşadıkları sürece hissedecekler. Biran önce kurtulmak istediğiniz “kangrenli kollardan” kurtuldunuz. RAHATLADINIZ MI? Emekli olanlar emekliliğinizin tadını çıkarıyor musunuz? Görevde olanlar huzur içinde çalışıyor musunuz?
Bir grup gazeteci ve aydın (...) “darbeciler bunlar” diye bağırarak çok yoruldunuz. Masum insanların hayatlarını karartmayı başardınız. BAŞARINIZIN TADINI ÇIKARIYOR MUSUNUZ?
Balyoz komplosunda A’dan Z’ye küçük büyük katkısı olanlar, görev alanlar, bu komployu yöneten kirlenmişler, çocuklarınızın ve torunlarınızı GÖZLERİNE BAKABİLİYOR MUSUNUZ?
Çok şükür bize sıra gelmeden kurtardık ne yapalım olan oldu diyebilen büyük küçük rütbeliler, çocuklarınızla HUZURLU GÜNLER GEÇİREBİLİYOR MUSUNUZ?
Bu subaylar “darbe planlarını hazırlarken” keşke eşlerini ve çocuklarını düşünselermiş diyen “hassas” şahsiyetler, darbeci diye yaftaladığınız insanların KUL HAKKI İLE YAŞAMAK RAHAT OLUYOR MU?
Bu yazıyı okuyup üzerine alınanlar, biz, sizleri hiç unutmayacağız. Siz de, elbirliği ile kararttığınız hayatları hatırlayınız!”