Bir Ankara hikayesi...
Geçtiğimiz ay İstanbul'u kar basınca uçak yerine uzun bir aradan sonra treni tercih ettim. Mustafa Kemal Paşa'yı İstiklal Harbi esnasında konuk eden tarihi Ankara tren garındaki taş binayı hüzün ile seyrettim buz gibi soğukta. Fikriye Hanım'ın o binada hizmet ettiği, acılarını hafiflettiği Mustafa Kemal'in, "Kırık aşk hikayesi" üzerine söylenen, yazılanların yanında bilinmeyenleri halen yüreğinin derinliklerinde saklar Başkent... Dili olsa, Ankara Garı, Çankaya Köşkü'nün daracık sokakları, uzun koridorları anlatsa... Yeri halen bilinmeyen Fikriye Hanım'ın kemikleri nasıl da sızlıyordur... Sadece Fikriye'nin mi, Anıtkabir'deki Gazi Paşa ile İsmet Albay'ın, devlet mezarlığında yatmakta olan Kuvvacıların, Beştepe'deki Başbuğ Türkeş, Cebeci Asri, Karşıyaka Mezarlığındaki binlerce Şehit ve mücadele adamının sızlayan kemiklerinden kaç şiddetinde deprem oluşur bilen var mı?
***
Derin olduğu kadar cam kırıklarının kanattığı isyanlı sükut ile gözlerim garda, kara trenleri aradı. Ankara'yı bir ucundan diğerine bağlayan Sincan-Kayaş banliyö trenini hatırladım. Sabahın ışıkları şehrin üzerine doğmadan başlayan telaşlı yolculuk, gecenin geç saatlerinde yorgun argın sona erip, ertesi günlerin hepsinde tekrarlanmıştı Sincan-Kayaş arası seferler... O trende Ankara'nın simitleri yenip, seyyar satıcıların avazları kaldı geriye. Bir de o banliyö treninin istasyonlarındaki buluşmalar ile hüzünlü ayrılıklar yadigârımız. Geriye kalan siyah-beyaz fotoğraflar kimin umurunda bilmem, lakin yolu başkente düşen milyonların hafızalarının derinliğinde mutlaka "Bir Ankara hikayesi" vardır... Seferden kaldırılan Sincan-Kayaş banliyö treninin ne vakit başlayacağı meçhulüne, memleketin dört bir yanını başkente bağlayan trenler de kaldırıldı birer birer... Yüksek hızlı iyi de Konya, Eskişehir ve İstanbul dışında hızlısı olmadığı gibi ağır ama mutlaka menziline ulaşan kaç Anadolu seferi bitti gitti. Sayan var mı?
***
Acele ile bitirilen yeni gar binasının sadece ruhları değil, bedenleri de buz kesen havasında İstanbul için yola düştüğümde Etimesgut-Sincan istasyonlarında yaşadığımız gençlik anıları film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden... Taze hüzünler gibi solup giden anılar depreşti ister istemez. Bir dönemin buğday, kavun-karpuz tarlaları, Gazi'nin uçsuz bucaksız çiftliğinin talan edilerek beton yığınına dönüştüğünün burukluğu ile çantamdaki kitaba uzandım. Çok değerli arkadaşım Adnan İslamoğulları'nın "Bizimkisi Bir Ocak Hikayesi" adlı kitaba Polatlı'ya kadar dalmışım... "Kaybolan Yıllar: Sezen Aksu söylemiş biz kaybetmiştik, biz kaybettikçe Sezen Aksu söylemişti" diyor nam-ı diğer Cemal Fedakâr... "Mevzubahis olan 'Bizim Ocak'sa gerisi teferruattır". "Her taraftan sobelenen bir kavram: Ülkücülük..." ve Sosyal teşrih masasında bir siyasi hareket ve "Bizim Çocuklar'a dair bir deneme"yi nemli gözler ile okurken, Sivrihisar Ovası'nı geride bırakıp Eskişehir'e uzanmak üzereydim. Dışarıda müthiş kar vardı... Dağ-taş, bereketli ovalar bembeyazken ağaçlar ve elektrik direkleri siyahtı... Ortası yoktu. Griyi kabullenmiyordu tabiat...
***
12 Eylül darbesinin el koyamadığı bir kaç öğrenci yurdunu kaçaklara kucak açışı... İtlerin kimsesizliğimize güldüğü o günlerdeki bir avuç idealistin mücadelesini şiirsel bir üslup ile denemeler tarzında kaleme almış Adnan... Her satırı gülün dikeni gibi batıyor. Zikredilen her isim ortak... Bir kaç eksik ya da ihmal olsa da "Bizimkisi Bir Ocak Hikayesi"nin tam ortasına doğru götürüyor, bizim yitik kuşağın bugün saçı-sakalı ağarmış bahtsızlarını... Adnan, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Sıçramak için basamağa ihtiyaç vardır" sözlerinin Ankara'nın sıçrama mekanı olduğunu da hatırlatmış. Sivas Yurdu'na, Libya Caddesi'ne, Ahmetler Postanesi, Etlik, Cebeci, Maltepe, Ulus, Karşıyaka, Demetevler, Mamak, Abidinpaşa, Sıhhiye, Sakarya Caddesi ve Güneş Apartmanı'na götürdü Cemal... Mekanı cennet olsun Metin Tokdemir'i yad ettirdi. Bir de Kemal Tahir'in "Kurt Kanunu"nu... Kara Kemal'i evinde saklayan Emin Bey'in "Yeterince korktum. Daha fazla korkmak gücümün üzerindedir" sözleri ile yeterince korkanlar ile daha fazla gücü olmayanlar arasındaki farkı fark ettirmiş Adnan... Ölüm nedeni: "Gönül Kırıklığı" yazısı ile dağladı. "Şehir bazen sadece bir kişiyi beklemektir..." diyen şaire: "İnsanlığın tükendiği bir yerde" cevabını yapıştırarak nefes aldırdı..
"Bizimkisi Bir Ocak Hikayesi"nde her birimizin kendini bulacağı bir tablo mutlaka var. Ankara, ya da bir başka şehirde farklı sandığımız o kadar çok ortak kavşak var ki...