Bir ahir zaman kahramanı nasıl ölür ki!
Şu yalan dünyada, ölümü, "O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler" diye duyurulmaya -galiba- en yakışan kişilerden biriydi.
O güzel atlara, en güzel binen adamlardan biri…
Çekip gitti…
Gittiği yer cennet olsun…
*
Ne zor şey insanın "olduğu gibi" sevilebilmesi…
Hiçbir mahalleye ait olmayıp da, neredeyse bütün mahallelerce benimsenebilmesi…
Ve bunu erdemlerinden taviz vermeden becerebilmesi…
Cüneyt Arkın, envai çeşit kampı, kutbu, cephesi, hizbi olan bu ülkenin "hep birlikte" sevebildiği ender isimlerden biriydi; herkes için "kendinden"di; ve kimse bu zannında yanılgı içinde değildi!
Tam da bundan dolayı, dün şahit olduğumuz o paylaşamama hali, o "Bizden", "Hayır bizden", "Yo yo en çok bizden" yarışı beyhudeydi.
*
Cüneyt Arkın;
Evet;
Kara Murat''tı…
Hacı Murat''tı…
Battal Gazi''ydi…
Malkoçoğlu Ali Bey''di…
Ebu Müslim Bahadır''dı…
Ebu Müslim Horasani''ydi…
Selahattin Eyyubi''ydi…
Gök Bayrak''ın Bahadır''ıydı…
Alparslan''ın fedaisi Alpago''ydu…
Osmanlı Kartalı İslam Bey''di…
Kara Pençe''ydi…
Olcayto''ydu…
Kılıç Bey''di…
Adsız''dı…
Evet;
En Büyük Yumruk''tu…
Yüzbaşı''ydı…
Binbaşı''ydı…
Komutan Yavuz''du…
Dağları delen Ferhat, kuyudaki Yusuf''tu…
Güneş Ne zaman Doğacak''daki Yavuz; Gülün Bittiği Yer''deki "Adam"; Dünyayı Kurtaran Adam''dı!
Ve evet;
Gurbet Kuşları''ndaki Selim… Maden''deki İlyas''tı…
Vatandaş Rıza''ydı…
Gırgır Ali''ydi de aynı zamanda…
Piyanist Cüneyt…
Arım Balım Peteğim''in Harun''u…
Dudaktan Kalbe''nin Kenan''ıydı…
*
Milliyetçilerin iddia ettiği, sahiplendiği kadar milliyetçiydi…
Devrimcilerin iddia ettiği, sahiplendiği kadar devrimciydi…
Kuvayı Milliyecilerin iddia ettiği, sahiplendiği kadar Kuvayı Milliyeciydi…
Mustafa Kemal''in askeriydi…
Antiemperyalistti…
İnançlıydı…
Emekçilerin iddia ettiği kadar emekçiydi…
Romantikti…
Çevreciydi…
Akil değil adildi;
Bir yandan Yılmaz Güney''in layık görüldüğü ödülü almayı reddederken,
Diğer yandan Mehmetçiğin elini ayağını öpüp, terörle mücadeleyi canı gönülden desteklerdi.
Sap ile samanı karıştırmayacak kadar netti çizgileri;
Düzene muhalif…
Devlete sadakatliydi…
Ve ne güzel şey değil mi hepsini birden olabilmesi.
Ona Türk olmak yetmişti; bize niye yetmiyor ki?
Niye başka bir etiket daha yapıştırmak gayreti içine girdik en çok ay-yıldıza layık olan tabutunun üzerine şimdi?
*
Adıyla müsemma "Cüreklibatur"du; yürekli yaşadı, yiğit yaşadı…
*
Tek korkusu "Betül''süz kalmak"tı; yarım asırlık aşkını "Cüneyt''siz" bıraktı; şu fani dünyada, belki de faili olduğu en ağır haksızlıktı!
Hiç ölmeyecek gibi gelirken…
Bir ahir zaman kahramanı gibi ondan sonrası olmayacakmış gibiyken…
"Betül''den önce ölmek" arzusu yerine geldi.
Doğduğu Odunpazarı''ndaki Cüneyt Arkın Parkı''na, "Betül''ün papatyaları"nı kim dikecek şimdi?
Var mısınız; orayı bir papatya bahçesine çevirelim mi?
En büyük kahramanımıza vefamızı böyle gösterelim mi?