Bir açılım hikâyesi ve muhalefet
Sorunun adına resmen “Kürt Sorunu” dediler, bu sorunu çözmek için de “Kürt Açılımı” ndan söz ettiler. Açılımın sınırlarını belirlemek üzere “Kürt Çalıştayı” düzenlediler. Bir yandan “Etnik milliyetçiliğe karşıyız” derken diğer yandan resmen etnik ırkçılık yaptılar, yapılmasına da çanak tuttular. Bu arada da İmralı’daki hükümlüyle dolaylı da olsa meşru muhatap olma umudu verdiler. Hükümlünün avukatları, İmralı’daki adına çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmelerde bulundu. Ardından da “yol haritası” hazırlamaya koyuldu. Neoliberal yandaşlar, iktidarı, İmralı’nın yol haritasından önce açılım paketini açıklaması için zorladılar.
İktidar, muhalefetten özellikle MHP ve CHP’den gelen sert tepkiler üzerine terminoloji değiştirerek “Milli birlik ve bütünlük projesi”nden ve “Demokratik Açılım”dan söz etmeye başladı. Ardından İmralı’ya giden gemi bir biçimde arıza yaptı. Sonra da İmralı’nın “yol haritası”nın yolda kaldığı açıklandı.
“Yıkım projesi”
MHP’nin ülkenin birliği ve milletin bütünlüğü konusundaki açık ve net tavrı iktidarı resmen sarsmıştır. Bunun üzerine iktidar da MGK’dan “açılım”da “yola devam” kararı çıkartarak durumu kurtarmaya çalıştı. MHP ve CHP, MGK’nın asker kanadını da bu konuda eleştirdiler. Bunun üzerine Genelkurmay Başkanı, İmralı’yla temas olmaz. Milli Devlet ve Üniter devletten taviz verilemez. Kültürel farklılıklar siyasallaştırılamaz. “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” açıklaması yaptı. Ardından da Başbakan hem muhalefet hem de Genelkurmay Başkanına benzer biçimde konuştu: “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet anlayışı içindeyiz. Üniter yapımız üzerinde spekülasyona müsaade etmek imkânsızdır” deyiverdi.
Başbakan bu arada “biz Türkiye’nin tamamı değiliz” diyerek “açılımla” ilgili olarak muhalefetle görüşme talebinde bulundu. MHP, “yıkım projesi” olarak nitelediği bir konuyu hiç kimseyle görüşmeyeceğini açıkladı.
İktidarın kimyası bozuldu!
İktidar, “açılım açılım” diye tutturunca Kandil/İmralı/DTP üçlüsü çıtayı daha da yükseltti. Bir DTP milletvekili “Ya açılım yaparsınız ya da ayrılmayı tartışırız” dedi. İktidar yetkilileri “Anneler ağlamasın”, “insanlar ölmesin” dedikçe de anneleri ağlatan ve insanları öldüren örgütün başı “Asıl çatışma benim bu yol haritasını açıklamamdan sonra olacak”, “40 milyon Kürt ayağa kalktığı zaman ortada devlet-mevlet diye bir şey kalmaz” diye içerden tehditler savurdu.
Durum yeterince açık olmasına karşın iktidar muhalefetin ikazlarını hafife almıştır. Bu nedenledir ki iktidar, muhalefetin direncini sırt sıvazlama, el öpme, akıl toplama, görüşme ve tartışma ile aşacağını sanmış, ancak yanılmıştır. Nitekim MHP’nin duruşu iktidarın kimyasını resmen bozmuştur. AKP’li Bozdağ “ulumaktan” bahsederken gerçekte bu bozukluğun belirtilerini ortaya koymuştur.
MHP, Türkiye’yi tuzağa düşürme ihtimali bulunan bu süreçte ciddi bir sınav vermiştir. İktidarın bir nebze de olsa aklını başına toplamasına katkı sağlamıştır. Bunu yaparken de yandaş medyanın, yıkıcı, bölücü ve yağmacı kesimin saldırılarını da göze almıştır. Olan biten halkın gözleri önünde meydana gelmektedir. Bunu da halkın şaşmaz sağduyusunun zamanı gelince takdir edeceğinden kimse kuşku duymamalıdır.