Bin kere yazıklar olsun
Devleti soyup soğana çevirdiğinin “tape”si düştü mesela internete; sanırsın “hırsızlık, yolsuzluk, dolandırıcılık, rüşvet” yasal; “yasa dışı elde edilmiş” diye anında erişim engelleniverdi söz konusu siteye... Kamu kaynaklarına bağlanan “fil geçer çapında” hortumlar “özel hayatın gizliliği”ne dahil ediliverdi!
Millete ana avrat düz gittiği belgelenmiş; sesiyle, küfrüyle sabit; hooop “kişilik hakların zedelenmesin” diye “engelleme” devrede...
Koca ülkede tek muaf var bu “engelleme kalkanı”ndan:
TSK!
Askerlerimizin operasyonlarda kimyasal silah kullandıklarından, AHİM tarafından aranan “savaş suçluları” olduklarına kadar; PKK’lıların ne kadar iftirası varsa hepsi yayında...
Üstelik de “düzmece görüntüler”eşliğinde; güya “kanıtlarıyla”!
Gazetemizin eski yazarı, “mehmetciktv.com.tr” sitesinin yöneticisi Vedat Yenerer isyan etti bu “ihanet”e sonunda:
“Hırsız, sahtekar ve bölücülerin görüntü ve ses kaydını yayınlayan sitelerin ilgili sayfaları anında erişime engellenirken, TSK hakkında internet dünyasında yer alan, hakaret, iftira, yalan, düzmece ve propaganda amaçlı yayınlar neden silinmiyor? Silinmesini kim istemiyor?”
Yenerer’in kişisel tecrübelerini hatırlayınca çok “naif” bir soru!
***
Her türlü suçu, suçluyu “perdelemek” için kullanılan “benim makbul internetim” yasası, mevzu bahis Türk Ordusu üzerinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni hedef göstermek, “uluslar arası hukuk” nazarında “sanığa” dönüştürmek olunca neden işlemiyor acaba diye düşünürken, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği “Ermeni Soykırımından Hayatta Kalan 99 Kişi Sergisi” haberi düştü ekranıma.
Üzerine, Kürtçe’den sonra Diyarbakır’daki sokak adlarının bir bölümünün de Ermenice tabelalarla bezenmesini ekle...
Sonra “Başbakan” sıfatıyla “Türkiye Cumhuriyeti adına” yapılan o “tehcirin gayri insani sonuçları...”; insanlık dışı, insanlık suçu içerikli “özür” açıklamasını...
“Şeytanın sor dediği” noktadayız işte yine:
Hırsızlığın, yolsuzluğun, dolandırıcılığın, ahlaksızlığın, kayırmacılığın, rüşvetin, utanmazlığın, peşkeşin, ihanetin; millet ve devlete karşı işlenen bütün suçların delilleri hızla “sıfırlanırken”; Türkiye’nin terörle haklı mücadelesi “suç”a mı dönüştürülüyor dersiniz internet üzerinden? PKK-ASALA ittifakı uluslar arası mahkemelerde Türkiye aleyhine kullanabilsin diye -sahte veri olmasının bir anlam ifade etmediğini gördük Silivri hukuku sayesinde- “üretilmiş delil” mi depoluyor bu yolla? Ya sükut ikrardan gelir diyerek “meşruluğu” nu savunurlarsa bu iftiraların üç gün sonra?
İktidarın, aldığımız nefesi sayan, onu geçtim zihnimizden geçeni, niyetlerimizi bile okuyabilen yüksek istihbarat teknolojisi, devletin başına çorabın püsküllüsünü örebilecek bu “kumpas”ı mı fark edemiyor yani? Ulaşamıyor mu bu “kara propaganda”nın merkezi neresi?
Böyle bir şey mümkün olmadığına göre, bu işte bir “kasıt” olmalı...
O “kasıt” kaygılarımızı haklı çıkaracak nitelikteyse, Yenerer haklı:
Bin kere yazıklar olsun!