Beyzbol sopasıyla fikriyat...
Eski Roma'da aslan terbiyesi için iki metot kullanılırdı. Biri korkutarak, diğeri ise sevgiyle. Aradan asırlar geçti. Ortada kalan tek seçenek şiddet.
Aslında buna fikrini beğenmediğini "hastanelik etme" diyebiliriz. Çok derinlere dalmaya gerek yok. Yakın zamandan pek çok örnek verebilirim.
En son saldırıya uğrayan Ahmet Takan kardeşim. Canımı sıkan hedef gösteren siyasi zat. Bunu emir sayan taş devri kafalı yaratıklar saldırıdan sonra ellerini kollarını sallayıp gidiyorlar.
İkna metotlarında kullandıkları da genelde beyzbol sopası. Hani şu Obama'nın Erdoğan'la konuşurken göz dağı verdiği "kütük yontması."
Emir-komuta
Bunu kullananların cezalandırma aracı olarak bir Amerikan yapımını seçmeleri tuhaf değil mi? Sistem de oldukça ilginç çalışıyor. Partinin ikinci veya üçüncü adamının yön vermesiyle işlem tamam. Bazen 2-3 Tweet atması dahi yeterli.
Ahmet Takan'ın başına gelen son saldırıya verdiği cevap bir olgunluk örneği. Buyurun siz de okuyun:
"Güneş ufuktan şimdi doğar...
En baştan söyleyeyim;
Bugünkü yazıyı, evimin önünde uğradığım alçakça saldırıdan sonra birilerine kin kusmak, onlara hakaret etmek veya tepkimi koyayım da görsünler niyetiyle kaleme almıyorum. Ben gazeteciyim, sadece ve sadece fikrimle, kalemimle mücadele ederim. Uğur Dündar, Emin Çölaşan, Rahmi Turan, Saygı Öztürk, Can Ataklı, Burhan Ayeri, Servet Avcı, Batuhan Çolak, Barış Terkoğlu gibi... Bu mücadeleyi yürütürken de şartlar ne olursa olsun, demokrasi ve medeniyet çizgisinden sapmamaya azami gayret gösteririm.
Mesleğin cilvesi
Bugüne kadar çok tehdit aldım, hakaret işittim. Haa! Çok da takdir topladım. Ancak ne sinirlenip karşı tarafa belden aşağı vurdum ne de böbürlenip havalara girip bilgelik tasladım. Çalışmaktan büyük onur duyduğum Yeniçağ Gazetesi'ndeki köşe yazılarım, sizlere sunabileceğim en net belgedir. En aşağılık tehdit ve hakaretlere cevap verme gereği bile duymadım. Bizim mesleğin cilvesi olarak kabullendim.
Çizgim aynı
Sadece gazetecilik yaptım, kamuoyunu doğru bilgilendirmek adına var gücümle çalıştım. Mazluma, haksızlığa uğrayanların yanında, adalet arayanların sesini duyurmaya gayret gösterdim.
Bu arada bir Ankara gazetecisi olarak köşe yazılarımın doğru haber ve bilgi ağırlıklı olmasına özen gösteririm. Yine aynı noktadayım. Ve ne yaparlarsa yapsınlar bu çizgimden milim sapmayacağım...
Siyasi çizgimi de bugüne kadar hiç ama hiç saklamadım. Zamana ve zemine göre bir o tarafa, bir de öbür tarafa hiç kendimi atmadım!"
Soylu, cevap vermeli
Sevgili Ahmet Takan'a geçmiş olsun derken, bir iki not da Süleyman Soylu'ya düşmek istiyorum:
"Bu saldırıların sayısı her geçen gün artıyor. Peki şu ana kadar faillerden hangisi yakalandı? Peki neden? Sebep acaba 'örtülü koalisyon'a zarar vermemek için mi? Peki bu suskunluk ve her saldırıyı halının altına süpürme politikası ne zaman bitecek?
Beyzbol sopası ile ilk cinayet işlenene kadar mı?"
Eski bir dosttan
Necati Göksel, TRT Müzik'in ilk genel koordinatörü idi. Değer verdiğim bir insan. Yıllar sonra ondan mesaj almak sevindirdi beni. Biraz kısaltarak yayımlıyorum:
"Burhan abi merhaba,
Öncelikle yeri geldiğinde beni unutmadığınız için teşekkür ederim. Uzun zamandır arayamadım ama yazılarınızı takip ediyorum. Haberleri sansürsüz alabildiğimiz bir gazetede yazdığın için de mutluyum.
TRT Müzik'i biz kurduk. Yani ilk 2.5 yıl bilfiil temelinden çatısına kadar içindeydim. Bunu siz hatırladınız ama TRT Müzik'ten kimsenin aklına gelmedi.
Romana dönüş
Burada anlatılamayacak kadar uzun bir hikaye ama belki bir gün "Bir TRT Varmış, Bir TRT Yokmuş" isimli kitabımı yazarsam gerçekleri orada anlatacağım. 51 yaşında emekli olmam sonucu üzgünüm. Yani iki sene önce emekli olmasam beni bugün emekli edeceklerdi. Böylece başbakanlıkta boşalan kadrolara TRT'de yer açtılar. Boşta durmuyorum. 2016'da altıncı romanım, 2018'de yedinci romanım yayımlandı. Daha yapılacak çok şey olduğunu düşünüyorum. Sevgi ve muhabbetle."
GÜNÜN SÖZÜ
Her bildiğini söyleme, her söylediğini bil. Clavdius