“Ben Veli Küçük”
Gelen gideni aratmayacağı ve haksız yere hapishanelerde tutulanların özgür kalacağı bir yıl temennisiyle başlayalım. Ve yine Silivri’ye uzanalım. Demir parmaklıklar, beton duvarlar ardından gönderilen sıcak satırları paylaşalım. Hapishaneden Ankara’ya ulaşana kadar iki aya yakın zaman geçmiş. 13 Kasım’da yazmış Hikmet Abi, bana yeni yıldan bir gün önce ulaştı.
“Sevgili Yavuz Selim;
Mektubumla birlikte “Ben Veli Küçük” kitabım da sana ulaşmış olacak. Psikolojik savaşın başlıca hedeflerinden bir emekli generali anlatmaya çalıştım. Umarım beğenirsin.
Yürekten dostluk duygularımla, selam ve sevgiler...
Hikmet Çiçek
1 nolu K.Cezaevi F/7 Silivri”
............
Yüreğim pır pır etti. Dile kolay Hikmet Çiçek hayatının yarıya yakınını, 20 yılını mahpusta geçirmiş bir mücadele adamı. Fikirlerine katılır ya da katılmazsınız. Ama saygı duymak hepimizin borcu. “Ben Veli Küçük” adlı kitabı bir solukta bitirdim. Veli Küçük, ancak bu kadar yalın ve güzel anlatılabilirdi. Beton duvarların arkasında bunca bilgiyi değerlendirip kaleme alabilmenin zorluğunu yaşamasam da tahmin edebiliyorum. Sevgili Emin Çölaşan’ın önsözünü yazdığı kitap biyografiden ziyade Veli Küçük’ün niçin hedef seçildiğinin belgesi niteliğinde.
Ergenekon tertibinde iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve 99 yıl ağır hapis cezası verilen Veli Paşa, 21 Ocak 2008’den bu yana tutuklu. Bu davada en ağır cezaya çarptırılan iki kişi de asker. Diğeri Muzaffer Tekin, Küçük’ten 18 yıl daha fazla ceza aldı. Hikmet Abi kalemi eline almışken bir de Muzaffer Tekin’i yazmalı. O’nun başına örülen çorabın söküğünü ifşa etmeli. Türk ordusunda aralıksız 13 yıl İl Jandarma Komutanlığı yapan tek subaydır Küçük. 35 yıllık meslek hayatı boyunca sadece 6 kez izin kullanmış. Yani toplam 104 gün. Bunun 30 gününü 1971’de trafik kazası süsü ile öldürülen oğlu Cem’in cenazesinde kullanmış. Normal koşullarda asker ya da sivil bir memur yılda 30 gün normal, 15’i de mazeret olmak üzere 45 gün izinlidir. 35 yılda yasal olarak 1575 gün, yani 52 ay, bir başka deyimle 4 yıl izinli olması gerekir. Ama sadece 107 gün... Hikmet Abi 2455 sayfalık birinci Ergenekon Davası’nın iddianamesi ve 200 bin sayfalık eklerini inceleyerek olağanüstü bir eser kazandırmış. Dışarıda olup Veli Paşa’nın yakınları, devre arkadaşları, birlikte görev yaptığı askerlerle görüşse neler yazabileceğini tahayyül edemiyorum. Kitabın bundan sonraki baskıları için biraz katkım olursa ne mutlu bana. Örneğin Veli Küçük’ün görev yaptığı 35 yıl içinde yasal Cumartesi-Pazar ve resmi tatillerde hep birliğinin başında olduğunu, evine doğru düzgün uğramadığını, yıllarca geceleri bile birliğinde yattığını ekleyebiliriz.
Yıllar önce başlatılan psikolojik savaş ile hedefin ortasına konan Veli Küçük’e dair kamuoyunda merak edilen tüm soruların cevabı var bu kitapta. Üstelik Veli Paşa ile müzakere yapılmadan yazılmış. Konuşmaktan ziyade dinlemeyi yeğleyen ve sağlıklı yorumlar çıkaran Paşa’nın cezaevinde tuttuğu notları çok merak ediyorum. O notları günün birinde yayınlayacağını sanmıyorum. Kara kutu gibidir Küçük Paşa. Başından geçenleri tek tek yazmış olsa yer yerinden oynardı.